Google Play Store
App Store

Kamuoyunda infial yaratan olaylarda zanlıların “suç kaydı” ortaya dökülüyor. Son dönemde bu suç kayıtları çift haneli sayılara ulaştığından, zanlıların, “nasıl aramızda dolaştığı” da sorgulanıyor.

Peki, nedir bu suç kaydı? Sabıka kaydı diye bildiğimiz kayıtla bir ilgisi var mı? Bu kayıtların tutulması ve kamuya açıklanması yasal mı?

SABIKA KAYDI DEĞİL

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Sekreteri, Avukat Çiğdem Akbulut’a sordum:

“‘Suç kaydı’, toplumsal olaylara ilişkin toplu gözaltıların ya da sosyalist yapılara yönelik yürütülen soruşturmaların takibini yapan biz avukatlar için yeni bir kavram değil. Bu tarz soruşturma dosyalarında polis tarafından savcılığa sunulmak üzere hazırlanan fezlekelerde, şüphelilerin geçmiş tarihlerde haklarında yürütülen tüm soruşturmaların bilgisine yer veriliyor. Adli suçlara ilişkin soruşturma dosyalarında da aynı şey söz konusu. Yani anlaşıldığı üzere ‘suç kaydı’ asla sabıka kaydı değil. Sabıka kaydı, kişinin, hakkında yürütülen yargılama sonunda aldığı ve kesinleşen cezasının adli sicil kaydına işlenmesi ile oluşan kayıttır. Suç kaydı ise yürütülen soruşturma sonucunda beraat kararı mı, mahkumiyet kararı mı ve hatta kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) ilişkin karar mı verildiğine bakılmaksızın tutulan kayıtlardan oluşuyor.”

İÇİŞLERİNE BAĞLI

Avukat Akbulut, bu noktada tanıdık bir kavramdan bahsediyor:

“Bu kayıtların tutulmasının yasal zemini ise GBT (Genel Bilgi Toplama) diye bildiğimiz sistem. Sabıka kaydı Adalet Bakanlığı ile alakalıyken GBT sistemi bir kolluk faaliyeti olarak doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlı. İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı tarafından tutuluyor ve bir yönergeye dayanıyor. Yönergeye dayandığı için yasal bir zemini var gibi görünse de bu bilgilere şüpheliler hakkındaki her soruşturma dosyasında yer verilmesi ve kamuya açıklanmasının hukuka aykırı olduğunu söyleyebiliriz.”

MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİ

Çiğdem Akbulut, nihayetinde beraat ya da takipsizlik kararı ile sonuçlansa bile bu bilgiler sistemde güncellenmediği için, “suç kayıtlarında” kişinin, hakkında açılan her soruşturmada suçlu bulunmuş gibi gösterildiğini söylüyor:

“Bu açıdan masumiyet karinesinin ihlali olduğu söylemekte bir beis yok. Hem şüphelinin çıkartıldığı savcılık ve hakimlik makamlarına karşı hem de siyasi ya da adli suçlar fark etmeksizin basına ve kamuoyuna yansıtıldığı için kişilik haklarının ihlali söz konusu. Ayrıca kişisel verilerin korunması hakkına da aykırı. Ve aslında böylesi hak kısıtlamalarına yol açan bir kayıt sistemin yönerge değil ancak ve ancak yasa yolu ile düzenlenmesi gerektiği de aşikar.”

26 SUÇ KAYDI

Ve cevabı en merak edilen soru: Adli olaylarda kişilerin onlarca suç kaydının olması, yargıyla ilgili bize ne söylüyor?

Avukat Akbulut, sorunun ceza infaz sisteminde olduğunu anlattı:

“En son polis memurunun öldürüldüğü olayın ardından katil zanlısının 26 suç kaydı olduğu basına yansıdı ve kamuoyunda da 26 suç işlemiş bir insanın nasıl serbest şekilde sokakta dolaştığına dair bir tepki yükseldi, haklı olarak. Bu 26 suç kaydı bize, hepsinden ceza almış mı almamış mı bilinmezliğinin dışında daha önemli başka şeyler söylüyor: Sonunda suçlu bulunmuş ya da bulunmamış, adı 26 kez suça karışan genç bir insan var... Bundan, daha önce tutuklu yargılandığı dosyalar ya da hükmün infazı için mutlaka ceza infaz kurumunda bulunmuş insanların bu kurumlarda hiç bir şekilde amaçlandığı gibi ‘ıslah edilmediğini’ anlıyoruz. Kişiler ceza infaz kurumlarında ‘topluma kazandırılabilecekleri’ şartlarda yaşamıyorlar, yaşattırılmıyorlar. Ülkenin dört bir yanındaki tüm hapishanelerden her gün hak ihlalleri, işkence, kötü muamele haberleri geliyor. Mevcut adalet sisteminin toplumla bağ kurmadığını söylemek mümkün. Suçların bu yoğunlukta neden işlendiğinin araştırılması, cezalarda suçtan caydırmaya yönelik düzenlemeler yapılması, daha da önemlisi infaz sisteminin iyileştirilmesi gerekiyor.”

Tabii ki Avukat Çiğdem Akbulut ile zincirin son halkasını, suçun sonrasını konuştuk. İşi çözüm bulmak isteyenlerin ise en başa, “suçluyu” oluşturan ortama dönüp bakması gerekiyor.