Neredesin Şekerim?
Her duyduğumuzda canımızı yakan çocuk tecavüzlerinin, tacizlerinin ayyuka çıktığı şu günlerde o geldi aklıma, inanır mısınız? Köşesinde yıllar önce yazmış olsa da iğrençliğini halen unutamadığımız, “insanların çocuklara zarar vermedikleri sürece sübyancı olma hakkını savunuyorum” diyen o “liberal” kadın yazar vardı ya, o işte.
“Liberallikte” iyice uçmuş, “sübyancı olma hakkı” diye bir hak olduğuna kendini inandırmış hasta ruhlu biridir bu, biliyorsunuz. O, liberalliğine çok özendiği Batı’da bu lafları etse, tedaviye yollanmak üzere kulağından tutulup anında kapının önüne konulur, ama, gelin görün ki, ahlak konusunda son derece “ikiyüzlü” olan memleketimizde “kanaat önderi” sayılıp, hâlâ fikri sorulur bunun. Bırakın uyarmayı, sapıklığı açık açık savunan bu yazısından sonra dinci bir gazetede köşe verdiler bir de buna.
“Sübyancı hakkını” savunduğu o rezil yazısında bu muhtereme “çocuklara duyulan arzu”dan söz ediyor, sonra da “ben, arzunun bu lanetlenişini haklı bulmuyorum” diyordu. “Arzu” dediği çocuklara duyulan cinsel istek, malum. Hasta yazar işte bu “arzu”nun lanetlenişinden yakınıyordu o yazıda. Yani, çocuklara böyle bir “arzu” duymak doğal, buna karşı çıkmak ise “arzu sahiplerinin haklarını” yok saymaktı. Yemişim onun “liberalliğini”.
Bu bir hasta elbette ama, şu son gelişmelerden ötürü en çok onun mutlu olduğunu düşündüm bir an. Aklıma yeniden gelişi bu yüzden. Hani o “lanetlenişini doğru bulmadığı arzu” var ya, merak etmesin, öğrendik, anladık ki, o “arzu” hiç de, muhterimin üzülmesine yol açacak kadar lanetlenmiyormuş meğer. Memlekette Bakan’ından köşe yazarına, din adamından, hayır - hayrat gönüllüsüne dünya kadar kişi/kesim “bir kereden bir şey olmaz” deyip çıktılar işin içinden. Yani çocuklara tecavüz edilmesini lanetlemeyen, lanet olasıca bir kesim var ülkede. “Liberal hanım” ne kadar sevinse azdır. Memlekette, her ne kadar “dindar” da olsalar sübyancı hakkını savunacak denli “liberal” olmayı başarabilmiş hatırı sayılır bir kesim mevcut.
Şehveti çocuk bedenlerinde arayan hastaların tedavi olma dışında bir hakları yok elbette. Ama bu “liberal” pespaye ile “dinci” reziller içlerinde kendilerinin olduğu her türlü pislikte, işlerine yarayacağını düşündükleri “haklar” uydurmada çok ustalar.
“Neredesin şekerim” derken ciddi bir çağrı yapıyorum ona. Çıksın istiyorum ortaya. O iğrenç miğrenç ama “dâhiyane” önerilerini memleket tecavüzcüsünü savunanlara sunsun bu kez. Bu “liberal” pespayenin “dâhiyane” önerilerinden en iğrencini anımsatayım size: “Diyelim ki, çocuk pornografisi çekenler, o filmlerde gerçek çocukların yerine bilgisayarda yaratılmış sanal çocuklar kullansalardı, yani filmin kahramanı animasyonla yaratılmış olsaydı, benim hiçbir itirazım kalmazdı. Böylece hem sübyancı erkeklerin özgürlüğü kısıtlanmamış, hem de hiçbir çocuk örselenmemiş ya da ileride belki de utanacağı, istemeyeceği, kendi ahlakına uygun bulmayacağı bir rolde oynamamış olurdu”.
Nasıl buldunuz? Sanal da olsa “çocuklarla sevişilebileceğini” içine sindirebilen bir hastayla karşı karşıyayız gördüğünüz gibi, ama öneri nasıl? Yeter ki “sübyancı erkeklerin özgürlükleri”(!) kısıtlanmamış olsun.
Bunun yanı başında bir “sübyancı erkek” olmasa bu lafları eder miydi sizce? Ben, hem de çok yakınında böyle bir erkek olabileceğine inanıyorum. Tecavüze sessiz kalmış dincilerle, sübyancıları savunan bu pespaye aynı pisliğin içindeler. Dinci olanı, “tecavüz sopasıyla dindara vuruluyor” diyor, “liberali” olanı ise “çocuğa duyulan arzunun lanetlenmesiyle sübyancı erkeklere vuruluyor” demeye getiriyor.
Dinci gericilikle, dindışı gericiliğin el ele olduğu çok alan vardır da, en mide bulandırıcı ortaklıkları budur. Ama ben yine de onu görmek istiyorum. Sivil toplum kuruluşu (!) saydığı dinci vakıflara, “haklarını” nasıl savunacağını göstersin. “Tecavüzcü erkeklerin özgürlüklerini” kısıtlamadan onların nasıl mutlu olabileceğini yazsın yine.
Biz çocuklarımızı bu alçaklardan uzak tutmayı ihmal etmeyelim ama.