Neşeli bir AKP’li
Geçen gün AKP’li biriyle köşe yazısına tavla oynadım. Kazanırsam ben istediğim gibi yazacaktım, kaybedersem o benim yerime yazacaktı. Sonucu söylemeyeyim, yazıyı okuyunca kimin yazdığını siz tahmin edin:
“AKP’yi yenemezsiniz, AKP ölümsüzdür. Adı değişir, başkanı değişir ama ruhu değişmez. Bir gün AKP yenilirse ruh ondan başka partiye geçmiş demektir.
AKP’yi yenemezsiniz çünkü onu Türkiye’deki en büyük halk kitlesi destekliyor. Kürtler? Lazlar? Sağcılar, solcular? Hayır, hepsinden daha kalabalık bir siyasi çoğunluk: Siyasetsizler...
Muhalifler siyasi ayrımlara gereğinden fazla önem verir. Kararını siyasi aidiyetle veren seçmenin aklını çelemezsin, ortada duran dev “siyasetsiz seçmen”i kendi yanına çekmezsen, seçimi kazanamazsın.
Muhalefet sürekli “Ekonomi kötü, bu sefer kaybedecekler” der. Ekonomi ne zaman iyi oldu ki? AKP’den önce İsviçre miydik?
AKP’ye oy veren büyük gruplardan biri kent yoksullarıdır. Kent yoksulu AKP’den önce de zengin değildi. AKP ile beraber de yoksullaşmadı, aksine önemli bir bölümü zenginleşti. Bu seçmen 22 yıl öncesine bakıp, “Neydik ne olduk” demiyor, “Nereden nereye geldik” diyor. 22 yıl önce çoğunluğu baraka gibi evlerde, kışın soba yakarak, tüple kaynattığı suyla yıkanarak yaşıyordu. Şimdi neredeyse hepsi kaloriferli apartman dairelerinde, tek tuşla sıcak duş alıp, yine tek tuşla bulaşık ve çamaşır yıkayarak yaşıyor. Bu 22 yılda defalarca ucuz kredi dönemi yaşandı. Bu dönemlerde ev taksitine girenler, şimdi satsalar parasıyla köylerini satın alacakları dairelerde yaşıyorlar.
Muhalefet AKP’nin “En az üç çocuk” sözünü anlamaz, bunların en gevezelerinin ya bir çocuğu vardır veya hiç yoktur. Nüfus hızla artar ve bu nüfusu da kentlere yönlendirirsen, “kent rantı” diye bir kavram ortaya çıkar. Evinin dün 1 lira olan değeri, reelde 10 liraya çıkar. Bu rantı ancak tasarrufla ve taassupla (kafiye olsun diye değil) elde edersin. Kazandığı üç kuruşu rakıya şaraba gömen muhalifler mal mülk sahibi olamazlar ama her yıl ev sahipleri “Hacı Amca”ya fazla zam yapmaması için boyun bükerler. AKP işte o Hacı Amca’nın partisidir. Bizim sokakta el arabasıyla domates satan Hasan var ya, karısı dördüncü çocuğa gebe ve Hasan akşam çürük domatesle menemen yaparken iki şey hayal ediyor: Tüm çocuklarıma ev ve vakti gelince Hacca gitmek... Şu an 27 yaşında ama ona şimdiden Hacı Hasan Amca diyebilirsin, iyi geçinmeye bak yoksa seni evden çıkartır.
Muhalefet Suriyelileri Afganları filan da anlamıyor, sonra “Nereden geliyor bu bolluk?” diyor. 10 milyon sığınmacı günde bir simit yese, 10 milyon simit eder. Bu insanlar toplumun en altında, en ağır işlerde çalışıp, en kötü şartlarda yaşıyorlar. Onları inşaatlarda çalıştıran, onlara simit satan, ev kiralayan kim? Kim kimi sömürüyor? Kim avantaya konuyor?
Bir de işin teknoloji kısmı var. Teknoloji gelişiyor. Daha büyük pencereler, daha ucuz aydınlatma, daha düşük fiyatla mobilya, giyim, gıda... Doğalgaz, led, poliüretan, bilişim dünyayı değiştirdi. Siyasetsiz seçmene sürece değil, skora bakar. Tünel yapma maliyetleri bile yirmi yılda onda bire düştü. Kim yaptı tünelleri? Kim yapıyor ferah feza hastaneleri? Kimin zamanında görkemli stadyumlar yapıldı? Taksim’deki AKM’yi gördün mü sen?
Tüm bunların nedeni fractal geometri, kapitalizmin görünmez elinden daha üst bir kavram, paranın dönüşümünün gözle göremeyeceğin kadar hızlı olması. Türkiye şu anda bir banknotun en hızlı el değiştirdiği birkaç ülkeden biri. Bunca nüfus, bunca göçmen dünyanın en elverişli coğrafyasında birleşince ne olur? Muhalifler milleti keriz zannediyor, keriz olan kim? Çarşı pazar dolup taşmasa, siyasetsiz seçmen babasını tanımaz.
Yani sen bu paranın hızını kesemezsin. Kesecek gibi konuşursan da en büyük seçmen kitlesinden oy alamazsın. Belki söylediklerimin tamamında haksızım, belki muhalifler her sözlerinde haklı. Ama siyasette haklı olmak değil haklı çıkmak önemli.
Türkiye aç insanların dolaştığı fakir bir ülke değil. Ulaşımdan erişime, sağlıktan yerleşime pek çok konuda dünyanın en rahat ülkelerinden biri. Eksikler yok mu? Elbette var. Hatalar yok mu? Elbette var. Ama muhalifler hep yanlış noktalara odaklanıyor ve treni kaçırıyorlar.
Döndük mü başa? AKP ancak ruhunu kaybederse yenilir ama o ruh vücutsuz kalmaz ve o ruh hiç ölmez. Bu ruh Türk Kürt, Alevi Sünni de ayırt etmez; siyaseti belirler ama senin siyaset dediğin şeyden de öcü gibi kaçar.
Bir sor bakalım kendine, bu teker nasıl dönüyor? Tekeri sana versek sen döndürecek misin? Daha önemlisi, bir teker olduğunun farkında mısın?
Değilsen geçmiş olsun. İki mars bir oyun, güdemedin iki koyun. Ceketinin koltuk altı mı sökülmüş senin?”