Google Play Store
App Store
Nurcan Bilge Gökdemir

Nurcan Bilge Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

Özel’in “normalleşme”, Erdoğan’ın “yumuşama” dediği sürece kayyum atandı. Önce Bahçeli sonra Erdoğan’dan gelen “kırmızı çizgi” hatırlatması ve kayyum ataması Özel’e “Erken seçim” dedirtti.

Normalleşmeden bir anda erken seçime geçildi: Cin şişeden çıktı
Bahçeli ve Erdoğan (Fotoğraf: Depo Photos)

31 Mart yerel seçimlerinden AKP’nin tarihinde ilk kez ikinci parti olarak çıkması, sonraki süreçte oy desteğinde azalmanın sürmesi ”erken seçim” olabilir mi sorusunu sordururken dün itibarıyla Özel’in dilinden siyasete yansıdı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçim sonrası ilk kez “erken seçim” dediği konuşmasında halktan yükselen talebi gördüğünü belirterek şöyle dedi: “Böyle giderse erken seçimi millet ister, önünde kimse duramaz. Bu kadar net. Millet sesini duymayana duyurur, kendini görmeyene gösterir, önümüzdeki demokratikleşme, normalleşme ve mağdura sahip çıkma, emeklinin yüzünü güldürme, asgari ücretliye sahip çıkma dönemini okuyan okur, okumayana bu millet okumadığı mektubu genel seçimlerde okutur.”

Bu söylemin siyaseti dalgalandırmasının, heyecan yaratmasının nedenleri açık. Öncelikle Erdoğan’ın “yumuşama”, Özel’in “normalleşme” dediği sürecin oyalama noktasına gelmesinden endişe edenler de rahatladı. Siyasette “topal ördek” konumuna karşın dümenin Erdoğan’ın elinde kalması, AKP’ye toparlanma fırsatı verilmesi ve CHP’nin yine pasif muhalefet dönemine geri dönmesi kaygıları yerini bir ölçüde de ferahlamaya bıraktı.

AKP SÜRPRİZ YAPMADI

CHP’ye “normalleşme” sürecini hasar almadan tamamlama, iktidarın kucaklayıcı, demokratikleşmeden yana bir tutumu olmadığını bir kez daha gösterme arayışına bir anlamda “kayyum politikalarının hortlaması” can suyu verdi.

Kamuoyu araştırmalarının normalleşme/yumuşama sürecinin CHP’ye oy kaybettirdiğini göstermesi ve kamuoyundan da bu yönde artan tepkiler dolayısıyla CHP Genel Merkezi, süreci bitirmek için her kesimi ikna edici bir gerekçe arayışındaydı. Bu arayış başta Kürt oyları olmak üzere muhalefetin desteğinin sağlanacağı bir ortamın oluşması beklentisini de içeriyordu. Kobani Davası, 9. Yargı Paketi hazırlıkları, Maarif Müfredatı, 1 Mayıs tutuklamaları istenilen birikimi sağladı. CHP kurmaylarının iktidarın baskı politikalarını daha da arttıracağı öngörüsü haklı çıktı ve AKP, kayyum politikalarına geri döndü.

BAHÇELİ’NİN DEDİĞİ OLDU

Bu sürece tahammülü olmadığı bilinen Bahçeli de hem hükümet ortağına hem ana muhalefet partisine şu mesajı iletti:

“Elbette kutuplaşalım ve kavgaya tutuşalım demiyoruz. Tokalaşmak varken, yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz. Fakat normalleşme ve yumuşama kelimelerini her meselenin başına iliştirip milli haklarımızdan, milli varlığımızdan, milli kimliğimizden, egemen çıkarlarımızdan, Türk ve Türkiye yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa, hiç kimse boşuna çabalamasın, bizim böylesi uçuk kaçık ve garabet yumuşamaya karnımız tok, yüzümüz de dönüktür.”

Erdoğan da bu konuşmanın ardından mesajı aldığını şu sözlerle gösterdi, bu arada bundan sonraki yol haritasını ve partnerinin kim olacağını da açıklıkla tarifledi:

“Elbette siyaset belli bir çerçevede, belli sınırlar içinde yapılır. Yumuşama adı altında kimliğimizden, ilkelerimizden, duruşumuzdan, hassasiyetlerimiz ve kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz.

CHP’DEN KAYYUMA TAVIR

İktidar ortaklarının pozisyonlarını gösteren bu ifadeler, DEM Partili Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın 10 yıldan bu yana sürdürülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınması ve yerine kayyum atanmasıyla somutlandı. Bir süredir belediyelerinin büyük bölümünde  kayyum atamalarının başlaması beklentisinde olan DEM Parti’nin Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, partisinin bu uygulamaya tepkisini sert sözlerle dillendirirken CHP’ye de şu hatırlatmayı yaptı: “Bu mudur normalleşme, bu mudur ilk adım? AKP-MHP iktidarının anlayışı budur.”

NORMALLEŞME SÜRDÜRÜLEMEZ

Gülistan Kılıç Koçyiğit’in bu açıklamayı yaptığı sırada toplantı halinde olan CHP MYK, öncelikle Hakkari’ye bir heyet gönderme kararı aldı. Genel Merkez tepkisini dillendirdi ve bir gün sonra da Özgür Özel kürsüden, kayyum politikasını kabul etmeyeceklerini şu sözlerle duyurdu: “Sadece iddia ile kayyum atamak, yerine meclisten değil valiyi atamak demokrasiye yakışır iş değildir. Hakkari’de atanan kayyuma da Mardin Büyükşehir’e kayyum atama niyetine de CHP’nin bir belediyesine atanmasına nasıl tepki veriyorsak, buna da öyle tepki veriyoruz. Sana göre demokrasi, bana göre demokrasi olmaz.”

YOL HARİTASI BELLİYDİ

Siyaseti yeniden şekillendiren kayyum uygulaması CHP’ye yumuşama/normalleşme sürecinden kurtuluş için aradığı fırsatı verdi.  31 Mart sonrası CHP bir yol haritası belirlemişti, yüksek sesle dillendirilmese de bu rotanın sonunda erken seçimin olduğunu Özel’in yakın çalışma arkadaşları, parti kurmayları çok iyi biliyordu. 31 Mart’ta halktan hükümete sarı kart göstermeleri için oy istediğini ifade eden ve bunu bahane ederek erken seçim istemeyeceğini açıklayan Özgür Özel, erken seçim istemini halkın talebi koşuluna bağlamıştı. Kayyum kararının alındığı gün toplanan CHP MYK’de de gündeme geldi bu konu ve halkın seçim talebinde bulunmasını sağlayıcı politikalar gözden geçirildi. Emekli, çay mitingleri gibi mitinglerin sürdürülmesi, bu zeminlerde iktidar karşıtlığının yükselmesinin sağlanması ve sonuçta iktidarın çok gecikmeden erken seçime zorlanması stratejisi artık daha sıcak bir talep olarak gündemde.

Muhalefet 1 Nisan itibarıyla aslında “erken seçim” diyen geniş halk kesimleri ile artık aynı söylemde birleşti. Cin şişeden çıktı, bundan sonra CHP kararlı tutumunu sürdürürse AKP’nin “Dört yıl seçim yok” dayatmasını hayata geçirmesi çok zor olacak gibi görünüyor.