Google Play Store
App Store

Türkiye adım adım iktidar eliyle tarikat, mafya ve sermayenin tahakkümüne sokuluyor. Yasalar buna göre düzenleniyor, bürokrasi buna göre şekilleniyor. Bu tablonun kaynağı rejimin kendisi. Normalleşme politikası kendiliğinden yıkılacak hale gelen rejimi meşrulaştırmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor.

Normalleşmesini sevdiğimin ülkesi!
Siyasette yumuşama tartışmaları sürerken, Hakkari’ye kayyum atanması pek çok kentte protestolara neden olmuştu.

Bugünden tam 120 gün önce, yani 31 Mart yerel seçiminde AKP, tarihinin en büyük yenilgisini aldı. İlk kez ikinci parti durumuna düştü. CHP ise tarihi bir başarı yakaladı. Erdoğan, sadece 10 ay önce seçim kazanmış bir lider olmasına rağmen deyim yerindeyse paspasa döndü. Cumhur İttifakı içinde çatlak derinleşmeye başladı. AKP içinde “biz de değişmeliyiz” sesleri yükseliyordu. Toplum ilk kez bu kadar güçlü şekilde iktidarın yenileceği duygusuna ulaştı. Rüzgar tüm gücüyle karşıdan esiyor, iktidarın surlarını yıkacak yüksek dalgalar yaratıyordu. Ama ne olduysa bir anda muhalefetin aklına, 22 yıldır ülkeyi yöneten ve son 7 yılda neredeyse faşizme dönüşen bu rejimle normalleşilebileceği geldi. Ve o “normalleşme” sürecinin muhalefet için bugün nasıl bir dalga kırana dönüştüğünü görmeye başladık.

Fotoğraflar: MA-AA

Çok sınırlı bir zamanda geride bıraktığımız 120 günü taradık ve karşımıza aşağıdaki gibi bir manzara çıktı. İktidar cephesinde bırakın normalleşme belirtisini, devletin iyiden iyiye sermaye, tarikat ve mafyaya teslim olduğunu görürsünüz. Çaptan düşmüş bir iktidara koltuğunu koruması için müthiş bir nefeslenme fırsatı verildi. Bahçeli ve Erdoğan ikilisi de bu ikramı geri çevirmedi.

KISA BİR KRONOLOJİ:

5 Nisan: %55 oyla Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen, ardından memnu hakları alınıp tepkiler üzerine geri verilen Abdullah Zeydan mazbatasını teslim aldı.

• 17 Nisan: Çalışma Bakanı Işıkhan, Temmuz ayında asgari ücret zammı tartışmalarına “gündemde öyle bir şey yok” yanıtı verdi. Sonuç, Işıkhan’ın dediği gibi oldu ve asgari ücrete zam gelmedi.

• 23 Nisan: Meclis’te gerçekleşen 23 Nisan resepsiyonunda Özel ve Erdoğan bir araya geldi.

• 25 Nisan: CHP lideri Özel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP genel merkezinde görüştü. Görüşme sonrası en çok boş sandalye konuşuldu.

• 28 Nisan: Milli Eğitim Bakanı, eğitimde müfredat değişikliği öngören taslağı kamuoyuyla paylaştı.

• 1 Mayıs: Taksim’de 1 Mayıs kutlaması yapmak isteyen emek ve demokrasi güçlerine polis müdahale etti. 217 kişi gözaltına alındı. Daha sonraki günlerde 1 Mayıs gösterileri gerekçesiyle 3 operasyon yapıldı ve 50’nin üzerinde gösterici tutuklandı.

• 7 Mayıs: Sinan Ateş iddianamesi kabul edildi. İddianamenin MHP ve Ülkü Ocakları’nı davanın dışında tutma gayreti mahkeme tarafından sürdürüldü.

• 16 Mayıs: 2024 Kobane davasında, Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu Kürt siyasetçilere yüzlerce yıl ceza verildi.

• 3 Haziran: TÜİK’e göre Mayıs ayı enflasyonu %75.5 olarak açıklandı. Bu, son yılların en yüksek rakamı oldu.

• 4 Haziran: 2024 Hakkari Belediyesine kayyum atandı.

• 5 Haziran: Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sadık Akış, ceza aldı.

• 10 Haziran: Erdoğan, CHP genel merkezini ziyaret ederek Özgür Özel’le görüştü.

• 1 Temmuz: Sinan Ateş davası başladı. Mahkeme heyeti davayı MHP ve Ülkü Ocakları’nı koruma davasına dönüştürdü.

• 15 Temmuz: Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin elini öptü.

• 16 Temmuz: AKP Meclis Grubu Başkanı Abdullah Güler, en düşük emekli aylığının 10 bin liradan 12 bin 500 liraya yükseltileceğini açıkladı.

• 22 Temmuz: Sinan Ateş davasını takip eden MHP avukatlarının, aralarında siyasetçi, gazeteci ve akademisyenlerin de olduğu 154 kişiye suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı. MHP lideri Bahçeli, konuyu bir aşama daha ileriye götürerek tehdite vardırdı.

MECLİSTE NELER OLDU:

• Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi: İktidar, bu kanun teklifi ile tarafını belli etti. Yurttaşın vergi yükünü artıracak düzenlemeler kanunlaştı.

• Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Kanun Teklifi: Yurttaşların tepkisine karşın TBMM’ye getirilen düzenleme ile sokakta yaşayan köpeklerin öldürülmesinin önü açıldı. Öte yandan, belediyelerin mali yükünü artıracak düzenlemeler de yapıldı.

• Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi: İktidarın, “Kamu kaynaklarının etkin şekilde kullanılması” gerekçesiyle Meclis’e getirdiği düzenleme ile Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırıldı. ÖTV oranının belirlenme yetkisi de Cumhurbaşkanı’na verildi.

• Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi: Teklif, muhalefet tarafından iktidara yeni arpalık oluşturulduğu gerekçesiyle eleştirildi.

• Öğretmenlik Meslek Kanunu: İlk bölümü TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen teklifin ikinci bölümünün görüşmeleri yeni yasama yılına bırakıldı. Öğretmenlik mesleğine darbe olarak nitelendirilen teklifin Ekim ayında yasalaşması bekleniyor.

KÖTÜLÜKLER REJİMİN İÇİNDE KÖKLEŞTİ

Sadece 120 günlük tablo bile, rejim değişmediği sürece ülkede pozitif anlamda bir gelişmenin olamayacağını net biçimde gösteriyor. Anayasanın, Meclis’in ve tüm kurumların devre dışı bırakıldığı; mafyanın, tarikatların ve Bahçeli’ye bağlı kolluk kuvvetlerinin hakim olduğu bir yapı egemen. İktidar ve etrafındaki hiç kimsenin eleştirilemez olduğu bir dönemden geçiyoruz. Binlerce kişi Erdoğan’a hakaretten yargılanırken, MHP de kendisine uzanan her türlü eleştiriyi “suç” haline dönüştürüp listeler yapıyor. Özgür Özel’in Sabah gazetesinde Erdoğan’la ilgili hakaret davalarıyla ilgili söyleminin gerçeği yansıtmadığını belirtmek lazım. Hakaretten yargılanan binlerce kişi, küfrettiği ya da kötü söz söylediği için değil, eleştirdiği için yargılanıyor. Ya da gazeteciler, kendisi ve yakınlarının icraatlarını haberleştirdiği için yargılanıyor. Özel’in tüm bunlardan sonra bile Erdoğan’la normal bir sürecin yaşanabileceğine dair alttan alta mesaj verme gayreti de anlaşılır değil.

ANKETLER BİZE NE SÖYLÜYOR?

Normalleşme sürecine laf söyleyen herkesin önüne anket sonuçları fırlatılıyor. Anketlerde görünen tek bir gerçek var: Cumhur İttifakı eriyor. Özellikle de AKP ve onunla birlikte Erdoğan’ın zayıfladığı gerçeği görülüyor. Bunun kaynağını bulmak çok zor da değil. Geniş halk kitlelerinin içine sürüklendiği büyük ekonomik çöküş, gericiliğin ve mafyanın kol gezmesi, adalet duygusunun kaybedilmesi, gençlerin ve kadınların yaşadığı büyük umutsuzluk toplanınca hedefin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olması kaçınılmaz oluyor. Her “mahalleden” yükselen büyük bir isyan var. Bu isyanı bastırmak yerine desteklemek lazım. Rejimi herhangi bir iktidar gibi görüp “onlar gider biz geliriz” kolaycılığı, Erdoğan’ı olmasa bile fikrini yönetimde tutmaktan başka işe yaramaz. 31 Mart seçim sonucu, iktidarın değil rejimin değişmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu iradenin tüm muhalefet içinde hala canlı olduğu açık. Belki de anketlerde sorulanları biraz değiştirmek lazım.