Sıradan bir nükleer santral, evlerimize üç kuşak boyunca elektrik sağlayabilir. Ancak ortaya çıkan atığın yaşam döngüsü, bizden sonra gelen 30 bin kuşağa yayılıyor. Bu nokta zararın boyutunu ortaya koyuyor.

Nükleer 30 bin kuşağı zehirliyor
Fotoğraf: Depo Photos

Steffi LEMKE

Nükleer enerjiden çıkış, Almanya’nın daha güvenli hale gelmesini sağladı. Hiçbir nükleer enerji üretim tesisi, “felaket” ihtimalini göz ardı edebileceğiniz derecede güvenli değil. Bu tür felaketler 1986 yılında Çernobil’de gördüğümüz gibi insan hatası, ya da 2011 yılında Fukuşima’da gördüğümüz gibi doğal afet kaynaklı olarak meydana gelebiliyor. Terör saldırısı, uçak kazası ya da güvenlik protokollerindeki eksikler gibi olasılıkları da hesaba katmamız gerek. Daha da kötüsü, Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğüne benzeyen askeri saldırılar neticesinde de bu tür bir felaket meydana gelebilir.

RİSK SIFIRLANAMAZ

 Olası zararı güvenceye alabilecek bir sigorta poliçesi ne Almanya’da var, ne de başka bir ülkede. Almanya’nın başlıca nükleer güvenlik otoritesi olan Çevre Bakanlığı, nükleer santrallarıyla mümkün olan en yüksek güvenli standartlarını benimsemeleri için yıllarca çalıştı. Fakat istediğimiz kadar uğraşalım, tehlikesi asla “sıfır” olmayacak.

İkinci olumlu netice ise Almanya’nın artık radyoaktif atık üretmeyecek olması. Sıradan bir nükleer santral, evlerimize üç kuşak boyunca elektrik sağlayabiliyor. Ortaya çıkan atığın yaşam döngüsü ise, bizden sonra gelen 30 bin kuşağa yayılıyor. Bu çarpıcı olguya rağmen nükleer enerjiye nasıl halen “sürdürülebilir enerji” muamelesi yapabiliyoruz anlamak mümkün değil.

 Diğer bir deyişle, Almanya’da nükleer santral kalmadı fakat güvenliğin muhafaza edilebilmesi için atık saklama süreci uzunca bir süre devam edecek. Santrallarda kullanılan yakıt çubuklarının saklanabileceği hiçbir yer yok. Olası saklama alanları bulmak pahalı ve zor bir çaba.

Üçüncüsü, nükleer enerjinin iklim dostu ya da “güvenilir” olduğunu söyleyenler de haklı sayılmaz. Kömür ya da doğalgazdan daha az kirletici olsalar da, halen kirleticiler. Bir defa reaktörleri soğutmak için daima bol miktarda su gerekiyor ve bu da yerel su kaynakları üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Fransa geçen sene nükleer santralleriyle bazı problemler yaşadı ve soğutacak su tedarik etmekte zorlandı. Neticede Almanya’dan bol miktarda elektrik ithal etmek zorunda kaldı. Bazı uç örneklerde soğutma suyunda kullanılan nehirler o kadar ısınmıştı ki nehirden su alınması da nehre su verilmesi de mümkün olmuyordu.

SOĞUTACAK SU YOK

İklim değişikliği yüzünden ortalama sıcaklıkların arttığı ve kuraklıkların sıklaştığı bir dünyada nükleer reaktörleri soğutacak suyu bulmak daha da zorlaşacak. Dolayısıyla çözüm için hem iklim değişikliği açısından zararlı olmayan, hem de iklim değişikliğinin getireceği güç koşullara adapte olabilen teknolojiler kullanmamız gerek. Diğer bir deyişle, nükleer enerji geleceğin dünyasına adapte olamıyor.

Dördüncü önemli nokta ise nükleer enerjinin maliyeti. Özellikle uranyum madenciliği, atık yönetimi ve sigorta maliyetlerini hesaba kattığımızda nükleer enerji epey pahalı hale geliyor. ABD 2009 ve 2021 yılları arasında 12 nükleer enerji santralını kapattı ve tek sebep, santrallerin ekonomik olmamalarıydı.

YENİ ENERJİ KAYNAĞI

 Yeni nükleer enerji santrallarının yapılabilmesi için büyük devlet teşviki gerekiyor. 

Almanya’nın nükleerden çıkışını kutlamamız için son sebep ise nükleere ihtiyacımız olmaması. Daha iyi alternatiflere sahibiz. Güneş ve rüzgar enerjisi üretimi çok daha ucuz. Sürdürülebilir enerji biçimleri hem daha güvenli, hem daha iklim dostu. Doğru standartlar yürürlüğe konulduğu takdirde doğaya da zarar vermiyorlar.

Tüm bu sebeplere baktığımızda, dünyadaki toplam enerji üretiminde nükleerin payının 2000 yılından beri düşüyor olması şaşırtıcı değil. Nükleerin küresel enerjideki payı 2019 yılı itibarıyla yüzde 5 dolaylarındaydı. Yenilenebilir enerjinin payı ise yıllardır artıyor. Maliyetler düşüyor ve kurulu kapasite artıyor.

Güvenli ve hesaplı enerji üretiminin önemini kavramak her ülke için kritik fakat Almanya gibi enerji-yoğun sektörlere sahiplik yapan bir ülke için daha da önemli. Almanya’da politika yapıcılar yenilenebilir enerji için büyük yatırımlar yapıyorlar. Yeşil hidrojen, enerji depolama, enerji verimliliği ve enerji tasarrufu konularına öncelik veriyorlar.

GERİYE DÖNMEK HATA

Yenilenebilir enerjinin tüm dünyada yaygınlaşması kolay olmayacak ve halihazırda geç kaldığımızı da kabul etmemiz gerek. Ukrayna Savaşı yüzünden Almanya bir süre yeniden kömür ve sıvılaştırılmış doğalgaza bel bağlamak zorunda kaldı. Fakat bu örneği temel alıp, “nükleer enerjiye dönülmesi gerektiği” sonucuna varmak haksız olur.

 Alman hükümetleri, ülkenin demokratik partileri ve hatta nükleer enerji şirketleri bile nükleere son vermek için mutabakata vardılar. Onları ikna eden olgular, on yıllardır nükleerden çıkış talep eden yurttaşlar, çiftçiler, şarap yetiştiricileri ve belediye başkanlarının altını çizdikleri olgularla aynı. Toplumsal mutabakat yakalanmışken, geriye dönmek büyük bir hata olur.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate