O bir mimozadır

HASAN GÖZTEPE

Mimoza bir akasya türü. Ana vatanı Güney Avustralya, Güney Afrika ve Fransa. 800 ile 1.200 kadar türü var. Ülkemizde ‘küstüm çiçeği’ ve ‘dokunma bana’ türü bulunuyor. Güneşi seven bir çiçek. Kirli havaya karşı duyarlı, soğuğa karşı dayanıklı…

1946’da savaştan yeni çıkmış, yıkıntı halindeki İtalya’da halk bir umut ışığı aramaktadır. İtalyan Kadın Birliği üyelerinden Teresa Mattei, Teresa Noce, Rita Mognagnana kadın dayanışmasıyla toplumu yeniden ayağa kaldırmayı düşünürler. Bunu da mimoza ile sembolize ederler. Çünkü mimoza güneşe benzer. Güneş ise yeniden doğuşun, yaşamın, aydınlığın kaynağıdır.

Aslında kendisi bir mimoza olan ve ‘Çıkmaz Sokakta Bir Mimoza’yı yazan bir kadın yazardan söz edeceğim: Kamile Yılmaz

Kamile Yılmaz kendisini feminist sosyalist olarak tanımlayan bir mücadele insanı. Çocukluğundan beri yaşam mücadelesinin içindedir. 2000’de kurulan Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği’nin de kurucularındandır.

Yazarımız Burdur’un Gölhisar İlçesine bağlı Karaköy’ün o yıllarda okuyan tek kız çocuğudur. O nedenle biraz aykırı ve direngendir. Küçük yaşta girdiği Muğla Kız İlköğretmen Okulu’nu bitirir. Ama yaşı öğretmen (memur) olmasına engeldir. Mahkemeye başvurarak iki yaş büyütülür ve 1967’de Dirmil’de göreve başlar.

Dirmil yalnızca öğretmenlik yapacağı bir yer değildir. O küçük belde artık onun için derdini dert, sevincini sevinç edindiği bir yerdir. Kadınların sorunlarıyla ilgilenir, birlikte çözümler bulmaya çalışır. Dostluğun iyileştirici gücünün farkındadır. Çünkü şair Şükrü Erbaş’ın bir şiirinde söylediği gibi ‘İnsanın acısını ancak insan alır.’

1987’de Dirmil’den ayrılıp Antalya’ya yerleşir. Çok sayıda kitabı vardır. Bunlardan ‘Kara Duman’la Deniz Gezmiş Onur Ödülü’nü alır. Eril düzende baskıya, işkenceye uğrayan kadınların direnişi Burçak Tarlası’nda, Mor Çepken’de yer alır. ‘Gülten Akın Mektup Yarışması’nda mektubu kitaba alınma hakkı kazanır.

‘Çıkmaz Sokakta Bir Mimoza’ öğretmen öğrenci ilişkisinin kalıcı bir dostluğa dönüşmesini, yaşam boyu bu dostluğun kesintisiz sürmesini, kadının kadına nasıl yurt olduğunu anlatır. Köyden kente göçtükten sonra bir kadının kente uyumunu, penceresini aydınlığa nasıl açtığını, kendini nasıl da aştığını şiirsel bir dille anlatır. Yaşamında bir kere bile izleyici olarak tiyatroya gitmeyen kadının, sahnede nasıl harikalar yarattığını zaman zaman gülümseyerek, zaman zaman da gözleriniz dolarak okuyacaksınız. Yaşadığı hayatın bir kadını karanlığa sürüklemek için her türlü ortam yaratıldığı halde, kadının her gün kendini nasıl da yeniden ürettiğine, direngenliğine, şiddeti uygulayanın onun ruhuna bir türlü ulaşamadığına tanık olacaksınız. Kitabın ‘mimoza’ adını sonuna dek hak ettiğini göreceksiniz.

Yazarımızın kendine özgü bir dili var. Bu roman bunun şimdilik son örneği.

Kamile Yılmaz aynı zamanda halkın dilinin, kültürünün gelecek kuşaklara taşıyıcısıdır. Bunu ‘Çıkmaz Sokakta Bir Mimoza’da çokça işlemiştir. Yazarımızı okudukça Fakir baykurt’un bir romanını okuyormuş gibi bir duygu yaşayacaksınız. Çünkü Fakir Baykurt ile hem hemşehri hem de özel dostlukları var. Almanya’da veya Türkiye’de karşılaştıkları zaman sık sık buluşurlar; ülke sorunları ve yazın (edebiyat) üzerine konuşurlar. Öyle bir dostluktan, yaşam boyu süren bir mücadeleden elbette böyle bir direniş öyküsü çıkar.