Google Play Store
App Store

Geçtiğimiz çarşamba günü 9. Yargı Paketi (YP) teklif metni Meclis’e sunuldu. Teklif metnini okumaya başlayınca önce müstehzi bir gülümseme belirdi yüzümde. Çünkü 9. YP teklif metni şöyle başlıyor:

“Hukuki güvenlik, hukuk devletinin temel ilkelerinden biridir. Hukuki güvenliğin sağlanması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması için kanunlar muhatapları bakımından açık, belirli ve öngörülebilir olmalıdır.”

Her yargı paketinin hiç eksik olmayan, çok havalı kopyala-yapıştır cümlesi! Ne var ki, ülkede ne hukuk devleti var ne de hukuki güvenlik.

Gelelim yazı konum olan teklifin soyadına dair bölümüne: Biraz geriden başlarsam; Anayasa Mahkemesi (AYM), Şubat 2023’te Medeni Yasa’nın evli kadının kocasının soyadını taşıma zorunluluğu getiren maddesini iptal etti. AYM tarafından iptal edilen bu madde 9. Yargı Paketi’nde biçim değiştirilerek iptal kararına uygun olmayan şekilde, yeniden düzenlenip Meclis’e geldi. Şubat 2016’da “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" diyen Cumhurbaşkanı’nın sözünden gidildiği ne kadar da belli.

Kadınlar, on yıllardır kendi seçtikleri soyadını kullanmak ve çocuklarına da kendi soyadını verebilmek için mücadele etmekte. Bu uzun erimli mücadele, 30 sene boyunca sayısını hatırlamadığım kadar AYM, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla da kesinleşmiş durumda. Ve son olarak da AYM, Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerine açıkça aykırı olan evli kadına kocasının soyadını kullanma zorunluluğu getiren maddeyi iptal etti. Ne var ki, 1,5 senedir AKP hükümeti bu kararı gündemine hiç almadı, yapması gereken yasal düzenlemeleri yapmadı, adeta yok saydı. Anayasa’ya uygun olarak temel hak ve özgürlüklere ilişkin verilen kararların çoğu gibi, AKP için bu AYM kararı da hayalet kararlardandı. Ve geçtiğimiz çarşamba günü de yapacağını yaptı ve 9. Yargı Paketi’yle Türkiye’de ulusal ve uluslararası mahkemelerin kesinleşmiş kararlarının yok sayan bir teklifi Meclis’e getirdi. Malum, AKP hükümeti, insan haklarına ve evrensel hukuki değerlere aykırı hedeflerine doğru hız kesmeden ilerlemekte. Bu kez de kadınların 30 senelik mücadelesine el koymaya soyundu. Soyadı dayatmasının gerekçesi de, kadının kendi soyadını kullanmasının Türk toplumunun temeli olan aile bütünlüğüne zarar verebileceği! Evet, doğru okudunuz. Trajikomik ama gerekçemsi cümlenin olduğu bu teklifi Meclis’e getirdiler.

KİM ZARAR VERİYOR?

Zarar mı dedin AKP?

Zarar veren erkek şiddetidir!

Zarar veren erkek şiddetinin hükümet eliyle desteklenmesidir.

Zarar veren tek adamın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesidir!

Zarar veren AKP’nin kadın düşmanı politikalarıdır! Ezcümle, aynaya bakmakta fayda var.

Ayrıca aile değil, kadınız biz! Kişiliğimizin bir parçası olan soyadımızı taşımak yalnızca bir yükümlülük değil aynı zamanda Anayasa’nın 20. Maddesi kapsamında temel hakkımızdır. Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Kimliğimiz yok sayılmaya çalışılıyor. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir kanun hükmü aynen geri getirilerek yani bir iptal kararına uyulmayarak meydan okunuyor. Bu açıkça kadın düşmanlığıdır. Teklif metninde açık bir şekilde, “kadınlar ve çocuklar hiç şüphe yok ki erkeğe aittir’ deniyor. Zira teklif metnindeki, “Anne babanın ayrı ayrı soyadı kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecektir” cümlesi dikkat çekici.

El cevap: Doğurmayacaktır.

Çocuğun üzerinde olumsuz etki doğuran olgu annesinin kendi soyadını alma ihtimali değil, istismarın tüm çeşitlerine maruz kalmasıdır. Çocuğun, kendini güvende hissetmediği bir ülkede yaşamasıdır. Ev içinde ya da sokakta erkek şiddetine maruz kalan annesini görmesi, o şiddete tanıklık etmesidir. Tarikat denen yasalara aykırı oluşumlarda 6 yaşında çocuğun evlilik adı altında istismara uğradığı haberini okumasıdır olumsuz etki… AKP sayesinde yazılacak örnek bol ne yazık ki.

Mesela, mezuniyet kutlamaları için okullarına giden öğrencilerin kıyafetlerinin uygun olup olmadığının kapıda jandarma tarafından kontrol edilmesi, sonra da kutlama alanına alınmayıp, yüzlerine kapı kapatılmasıdır olumsuz olan, hem de çok olumsuz! “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla hayata geçirilen müfredat programıdır çocukları olumsuz etkileyen. Eğitim programını; laik, bilimsel perspektiften uzaklaştırmak, din görevlilerini danışman olarak çocukların karşısına çıkarmaktır. Önce hükümetinizin sorumluluğundaki iş ve işlemleri yapın. Fikriniz ve bilginiz olmayan hususlara karışmayın.

Bu karanlık zihniyete karşı mücadelemiz elbette sürecek. Bu, erkeğin reisliği üzerine kurulu patriarkayı güçlendirme çabasıdır ve senelerdir söylediğimiz gibi ailede ve ülkede reis istemiyoruz. Biz kadınlar “Bu ülkede kaderimiz bu” demedik, boyun eğmedik, her bir hakkımız için mücadele ettik, yine edeceğiz. Ardında 30 senelik savaşım olan kazanılmış haklarımıza meydan okuyan bu saldırıya karşı sokakta ve her yerde mücadele zamanıdır. O zaman hodri meydan!