Google Play Store
App Store

Ustam bizim kara para aklama işi vardı, bizi niye tutukluyorsun? Sal bizi ustam. (Saldı)

Bu ülkede sansürle ve tek adamın ağzından çıkan laflarla işler yürümez. (Tutuklandı)

Ülkenin her yeri, her kurumu, her organı artık iyice çürümüş ya da çok iyi pişmiş bir kuyu kebabı gibi. 20 küsur yıldır kuyuların içinde pişirdiğimiz adalet sisteminin şu anda kemiğinden tuttuğunuz an etleri lime lime dökülüyor. Eğer yeterli tanıdığınız varsa siz de Şirinleri görebiliyorsunuz. Zaten yeterli paranız varsa önce Şirin Baba geliyor sizi bir güzel şirinliyor. Sonrasında ise artık siz de bir Şirin olmuş oluyorsunuz. Masmavi bir şekilde mantarların içinde, olmayan bir ülkede, olmayan bir gerçeklikte yasa dışı çakarlı araçlarınızla dolaşabiliyorsunuz.

Fırsatlarımız bununla da kalmıyor. Eğer -Allah korusun- bir trafik kazasına karıştıysanız ve zamanında Şirin Baba ve çevresi tarafından şirinlendiyseniz, kazada ölen de olsa kalan da olsa siz kalmıyorsunuz. Salınıyor, özgür bir Şirin gibi aynen uzuyorsunuz. Babanız depremde Kızılay çadırlarını vatandaşa parayla mı sattı. Demek ki o da iyi bir Şirin. Şirin, Şirini, Şirinlerken tanır zaten…

∗∗∗

Mafya şirin misiniz? Gelin birlikte şirinleyelim. Bakanlarla fotoğraf çektirmeden iyi bir şirin olunmaz. Ama fotoğrafı olan Şirin’e de kimse dokunamaz. Gelin güzel bir rezidansta size ev alalım, Şirinlik vatandaşlığı verelim. Şirinlik parayla zaten bizde. Her şey parayla.

Tabii parayla da olsa olmayacak şeyler var. Mesela Şirin Baba’yı kızdırdıysanız, Allah korusun, artık sizi o bile koruyamaz. Hani oraya kadar gelmeden, kurallar, nizamlar, yasa, Anayasa filan da var ama Anayasa artık Yalova’da Kaymakamlık görevine atanmışçasına bir algı var. Kanun tanımayan devlet adamları, kanun tanımayan devlet kurumları, kanun tanımayan kanun adamları varken; kanunu hangi kanun korusun? Kanun da ne yapsın, gariban bir şekilde ilgi ve alaka bekliyor. Başkası yapsa “A-u” denecek olaylar, en tepeden gelen fikirsiz fikirlerle alt üst ediliyor, kimse de bir şey diyemiyor.

Hah geldik şimdi kimselerin ve kimsesizlerin kimi var, onu arayıp sormaya… Bakıyoruz, kimseler yok. Ülke gerçekten günlük bir cehenneme dönmüşken, her yeri yanarken, zebaniler zam kazıklarını oralarımıza buralarımıza sokarken, işçiler isyanda, çiftçiler sokakta iken, her şeyi iktidar partisinden ve onun büyük ortağından mı bekleyeceğiz? Makamdaki saati 17.25’te durdurup, sonrasında da “Eski günleri hatırlatsın diye öyle duruyor” diyen püskevit beyden mi yardım bekleyeceğiz? Belki de her şey bir püskeviti sevmekle başlayacak… Bilemiyorum, sevemiyorum.

∗∗∗

Evet, mahalle değil, sokak değil, cadde değil, ilçe değil, il değil, bölge değil, ülke yanarken, peki ya muhalefet neler yapıyor? Ya da neler yaptığını sanıyor? Var mı içlerimizi ferahlatan bir açıklama? Yok. Mecliste artık dümdüz kan akıtılırken özelden bir açıklama geliyor “Çocuklar yapmayın ayıp oluyor” diye… Üzülmüş olabilirsiniz ama özelden de üzüldüm ben açıkçası.

Bir yandan da hayat büyük bir ekosistem. Malum parti iktidarı ülkenin başına gelmiş büyük bir yok oluş olabilir ama ekosistemler her türlü yok oluşun üstesinden geliyor bir şekilde. Büyük ihtimalle zaten sistem kendi içinde kendini yiyerek yok olacak. Ama ondan önce tüm ülke bu kadar açken, geçinemiyorken, ne yiyelim, ne içelim? Onu da yerli ve milli mafyalarımız söylesin.