Okuldan kopuş alarm veriyor
Bugün Meclis’te MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) bütçesi görüşülecek. Aralık başında ise 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanması bekleniyor.
2025 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan pay 1 trilyon 452 milyar lira olarak açıklandı. MEB bütçesi 2024’te 1 trilyon 92 milyar lira iken, yıllık enflasyon oranının oldukça altında, yüzde 33’lük bir artış amaçlanmaktadır.
MEB bütçesinin yüzde 80’ini, personel giderleri oluşturmaktadır. Muhtemelen yine dillendirilecek, her bütçe döneminde tekrar edilen “en çok payı eğitme ayırdık” cümleleri bir safsatadan ibarettir.
AKP’nin iktidara geldiği yıl 2002’de eğitime ayrılan bütçe yüzde 17,18 iken, 2025’te 9,73’e düşürülmüş durumdadır. AKP’den önceki yıllarda MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay açık ara daha yüksek iken, örneğin 1998’de yüzde 30,03 iken AKP’li yıllarda desteklenen kamusal eğitim değil özel okullar olmuştur. Ayrıca geçmiş dönemlerden farklı olarak bizim ülkemizde çocuklarımız salgını, depremi yaşamıştır ve her geçen gün artan yoksulluğu yaşamaktadır.
Salgın, deprem ve ekonomik krizle birlikte okul terkinin artacağı bilimsel bir gerçekti. Başta okul yemeği, ihtiyacı olan tüm öğrencilere maddi eğitim desteği, kamusal eğitime yeterli bütçe, yeterli öğretmen ataması atılması gereken adımlardı. Hiçbiri yapılmadı. Aksine kamuda tasarruf tedbirleri denilerek çocukların en temel hakları ellerinden alındı.
Genel seçimden sonra ülke genelinde okul öncesi okul yemeği uygulaması sonlandırıldı. 2024-2025 eğitim-öğretim yılı ile beraber yalnızca deprem bölgesinde okul öncesi ile sınırlı okul yemeği; uzun yıllardır sürdürülen taşımalı ikili eğitimde yemek uygulaması kaldırıldı. Köy okulları kapatılan çocukların taşımalı eğitimle okula ulaşım hakkı sınırlandırıldı. Okullarda temizlik görevlisi istihdamı için ücretler asgari ücretin altına düşürüldü, haftada üç günle sınırlı hale getirildi. Özel eğitim gereksinimli çocukların hem taşımalı eğitimle okula ulaşım hakkı hem de halk eğitim merkezlerindeki kursları ellerinden alındı. Her adımda gerekçe tasarruftu.
4 yeni okul modeli, 4+4+4’ü değiştireceğiz açıklamaları ile 12 yıllık zorunlu eğitimin kaldırılması amaçlanıyor. Çocuk işçiliği, diğer adımlara ek olarak mesleki ve teknik eğitim politika belgesi ile yaygınlaştırılıyor. Ortaokul sıralarına indiriliyor. Çocukların okulla, öğretmenle bağı koparılıyor. Kampüs okullarla tüm eğitim hizmetlerinin parayla satılacağı okullar açılıyor.
Okul terkini hızlandırmak MEB’in temel politikası haline getirildi. Tüm çocukların okula erişim hakkından sorumlu olan MEB, çocukları okul terkine mecbur bırakacak bir aygıt haline getirildi.
Eğitim dışındaki öğrenci sayısı (6-17 yaş) bir önceki yıla göre %38,4 arttı. Zorunlu eğitim çağında bulunan 612 bin 814 çocuğun eğitim dışında olduğu görülüyor. Ancak gerçek tablo bu sayının çok ötesi.
Okul dışına çıkan en büyük grubun %73,9’la 14-17 yaş aralığı olduğu görülüyor. Veriler 15 yaştan itibaren en az her 20 çocuktan birinin eğitim dışında olduğunu gösteriyor. Türkiye’de 16 yaşındaki her 10 çocuktan biri, 17 yaşında olan her yedi çocuktan biri eğitim dışında görünüyor. 8 yaştan itibaren ise her yaş grubunda okul dışına çıkış artmış veya sabit kalmış durumda. Bazı bölgeler veya iller açısından incelendiğinde ise yaşanılan durumun vahameti daha da açıkça görülüyor. Örneğin Muş, Ağrı ve Gümüşhane’de yaklaşık olarak üç çocuktan biri okul dışına çıkmış durumda.
Her dört çocuktan birinin eğitim dışında olduğu dört, her beş çocuktan birinin eğitim dışında olduğu yedi il var.
Eğitim dışındaki çocuklara, açıköğretim liselerine kayıtlı çocuklar (319 bin 11), göçmen çocuklar (242 bin 360) ile 14-22 yaş grubundaki MESEM öğrencileri (404 bin 756) eklendiğinde örgün eğitim dışındaki öğrenci sayısı 1 milyon 578 bin 941’e yükseliyor.
Verilere göre 2018’de Türkiye’deki 25-49 yaşındaki her beş kadından biri 18 yaşından önce çocuk yaşta evlendirilmiş. Bu vahim orana rağmen 2018 sonrası veriler, resmi evlilikler dışındaki durumun izlendiği veriler açıklanmıyor.
Gerçek verilerin gizlenme durumu özel eğitim gereksinimi olan çocuklar için de geçerli. Aslında e-devlet verileri üzerinden asıl sayıya ulaşmak mümkünken özel eğitim gereksinimi olan tüm çocukların sayısı, özel eğitimde okullaşma oranlarına ilişkin veriler kamuoyuyla paylaşılmıyor.
Ayrıca okula kayıt durumu çocukların okulda olduğu, okula devam ettiği anlamına gelmiyor. Örneğin, 2023 yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde devamsızlık oranı %46,6’ya yükselmişken özel ortaöğretim kurumlarında %8,5’ti. İlkokul ve ortaokulda ise sırasıyla %11,6 ve %14,8’di.
Çocuklar yoksulluktan, eşitsizlikten kaynaklı akın akın okul terkine mecbur bırakılıyor. Çocuk yaşta işçilik, çocuk yaşta evlilik hızla yaygınlaşıyor.
Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu 12 Kasım’da bakanlık önünde okul yemeğine bütçe yeterli bütçe ayrılması ile ilgili eylem düzenledi. Eğitime yeterli bütçe, kamuoyunun en başat gündemi olmak zorunda. Aksi durumda eğitim bir hak olmaktan tamamen çıkarılacak. Başta yoksul, özel eğitim gereksinimli çocuklar, kız çocukları, kırsal kesimlerde, deprem bölgesinde yaşayan çocuklar olmak üzere okul terkleri daha da hızlanacak. Eğitim ancak eğitimi parayla satın alabileceklerin ulaşabileceği bir meta haline getirilecek.