Önce taban ücreti, sonra kamusal eğitim
"Patron dernekleri, makyajladıkları sömürü ilişkisini bir hizmet gibi göstererek alanı tahakküm altında tutuyor. Öğretmenin ucuz işgücü olmasını, süreli iş sözleşmesi üzerinden sürekli bir endişe duyarak çalışmasını sağlayan uygun koşullar var."
Yunus Emre Ceren
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası 26 Mayıs’tan beri eğitim nöbetindeler. Taban ücretleri başta olmak üzere, özel okulların öğretmen politikalarına karşı kendi ifadeleriyle “ekmek ve haysiyet” mücadelesi veriyorlar.
Sendika genel başkanı Eren Edebali ile özel sektör öğretmenlerinin sorunlarını, direnişlerini, iktidarın eğitim politikalarını konuştuk.
Öncelikle şunu sormak istiyorum, hangi taleplerle bu eyleme başladınız, şu anki durum nedir, nasıl bir mesafe katettiniz ve nasıl bir karşılık aldınız?
Sendikamızın kurulması ile birlikte alana dair somut çalışmalara ve kampanyalara start verdik. İlk kampanyamızın içeriğini 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundan 2014 yılında kaldırılan taban maaş uygulamasının geri gelmesi oluşturuyor. Bu konuda bir dizi eylem yapıldı, çok sayıda bilgilendirme toplantısı örgütlendi. Pratik sokak çalışmaları yaygın şekilde kullanıldı. Talebimiz asgari ücret düzeninin son bulmasını hedefliyor.
5 Şubat 2024 tarihinde yapılan görüşmede Sayın Yusuf Tekin, taban ücret uygulamasının geleceğini, üç formül üzerinden Maliye Bakanlığı ile görüşme içinde olduklarını, düzenlenecek Öğretmenlik Meslek Kanununda (ÖMK) kamu-özel fark etmeksizin öğretmenliğin statüde eşitleneceğinden bahsetti. Hazırlanacak kanunun nisan ayında Meclis’e sunulacağını da ekledi. Bu sözleri duyarak görüşmeden ayrıldık. Fakat üzerinden iki ay geçmeden katıldığı bir televizyon programında bu konuda sorulan soruya, böyle bir yetkiye sahip olmadığını söyledi ve “onlar zaten özelde çalışıyor” dedi. Yani söz yalana dönüştü. Bunun üzerine sendika olarak aldığımız kararla, 26 Mayıs’ta Bakanlığın önünde “Ekmek, Gelecek, Memleket Kavgası” verme çağrısında bulunduk. Yüzlerce öğretmen Bakanlığa yürüdük ve orada ÖMK’nin Meclis’e geleceğini de bilerek Meclis’e yürüme çağrı yaptık.
Burada Eğitim Nöbetine başladığımızı tüm kamuoyuna açıkladık. Meclis Parkı’nda ve birçok ilde nöbetler devam ediyor. Taleplerimiz “Taban Maaş ÖMK’ye Dahil Edilsin, Belirli Süreli İş Sözleşmesine Son, Eğitim İşkolu Kurulsun!” şeklinde sıralanıyor. Öncelik olarak taban ücret konusunu daha çok dillendiriyoruz.
Bu bir onur ve haysiyet mücadelesi
Toplumun geniş kesimleri başlattığımız hareketi sempati duyarak izliyor. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek odaları, vekiller, emekçiler, çevre semtlerden gelen yurttaşlar nöbet alanını ziyaret ediyor. Dayanışmayı hissediyoruz. Meclis ayağı hareketli. Bir taraftan bürokrasi ile görüşmeleri de sürdürüyoruz. Sendikamızın adını ezberlemek ve telaffuz etmek zor. Meclis görüşmelerinde danışmanların “Taban Maaş Sendikası mı?” diye sordukları oldu. Taleple bütünleşmek güzel. Patron dernekleri ortak açıklama yapmak zorunda kaldı. Bir taraftan talebin hayata geçmesi için karşılıklı öneriler ortaya çıkıyor. Şu sıra patron dernekleri ile görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Meclis’te bulunan komisyon üyesi vekilleri de ziyaret ediyoruz. Açıkçası her yolu deniyoruz. Güvendiğimiz tek şey sendikamızın hareketliliği ve sendikasının çağrısı ile sürece katılan arkadaşlarımızın direngenliği. Başarmak için büyük bir çaba göstereceğiz. Gözaltı ve benzeri uygulamaların bizi vazgeçiremeyeceği ortada. Bu mücadeleyi onur ve haysiyet mücadelesi olarak nitelendiriyoruz. Orta yerde bir kriz var. Krizi çözmek de bir tercih derinleştirmek de bir tercih. Yakın zaman bunu gösterecek.
Sözleşmeler öğretmenin prangası oldu
Türkiye’de öğretmen istihdamı iki uçlu bir bıçak gibi, kamu alımında hem düşük kontenjanlar hem mülakat bir bariyer haline gelirken, özel okullar ise herhangi bir denetimin ve denkliğin olmadığı güvencesiz şartlar sunuyor, şu an Türkiye’de bir özel öğretmenin durumu nedir?
Özelleştirme politikaları artık bir eğilimi ifade etmiyor. Temel bir eksen durumunda. Kamusal eğitimin zayıflaması özel öğretim kurumlarının artmasını beraberinde getiriyor. Ataması yapılmayan öğretmen kitlesi işsizlik kıskacında ve rıza mekanizması üzerinden özel öğretim kurumlarına yöneliyor. Özel öğretim kurumlarını bu alanda güç biriktiren sermaye grupları, holdingler yönetiyor. Patron dernekleri, makyajladıkları sömürü ilişkisini bir hizmet gibi göstererek alanı tahakküm altında tutuyor. Öğretmenin ucuz işgücü olmasını, süreli iş sözleşmesi üzerinden sürekli bir endişe duyarak çalışmasını sağlayan uygun koşullar var. Öğretmenler, MEB’in personeli olsalar dahi iş kanunu üzerinden işçi statüsünde çalışıyor. Çok sayıda kanunun yarattığı karışıklık denetimin olmadığı yerde keyfî uygulamaları yaratıyor. Sendikanın üzerine gittiği çoğu konuda sonuç almasını sağlayan da bu planlı denetimsizlik. İdari izin hakkı yok deniliyordu yasal olarak olduğu ortaya çıktı. Kırtasiye ücreti ödenmez deniliyordu çoğu özel okul ödemek zorunda kaldı. 10 aylık sözleşmenin yasadışı olduğu artık genel bir bilgi. Çekmece sözleşmelerin öğretmen üzerinde yanıltıcı bir pranga olduğu, asıl ve tek sözleşmenin MEB’in onayından geçen sözleşme olması gerektiği de öyle. 5580 sayılı kanun ve İş Kanunu üzerinden çok ezberi bozduk. Bu kanunları sarstık. Nihayetinde tüm kötülükler olmadığımız zamanın sonucuydu. Bugün de bu kötülüklerle boğuşuyoruz. ILO yetkilisi ile yaptığımız görüşmede kendisi anlattıklarımıza oldukça şaşırdı. O kadar çok problem var ki, sorunlar arka arkaya dizildi ve yorucu oldu. Koşulların kesinlikle değişmesi gerekiyor. Düzenleme şart.
Kamusal eğitim mücadelesi veriyoruz
Bu mücadelenin geleceğine ilişkin nasıl bir tahayyülünüz var, özel öğretmenlerin durumunun iyileştirilebilmesi için yapılabilecekler neler, toplumsal muhalefet açısından nasıl daha fazla sahiplenilebilir bu talepler?
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, kamusal eğitimi hedefleyen bir sendika. Bu hedef çelişkili gibi görünse de meseleye dair derinleşmeyi ifade ediyor. Sendikamız kamusal eğitim mücadelesi galip gelirse sönümlenmiş olacak. Burada anlaşılması gereken nokta bu galibiyetin sermayeye karşı verilmesi gereken güncel ve somut bir mücadeleye sahip olması gerekliliği. Toplumsal muhalefet sadece “kamusal eğitim istiyoruz” diyerek özelleştirmeyi durduramaz. Sendikamız eğitimin çok başlıklı sorunları olduğunu ve taleplerini kendi alanı ile sınırlamadığını çok kez belirtti. Eğitimin tüm paydaşları ve sendikaları eğitim için verilecek birleşik mücadeleyi örmek için özellikle sermayeyi, diğer odakları darbelemeli. Bu yapılmadan söylenen her söz ve iş etkisiz kalıyor. Elde kalan sadece politik ezberler oluyor. Asgari ücretin kanıksandığı, ortalama ücret tespitlerinin genel kabul gördüğü bir dönemde ona yönelik bir kavga başlattık. Vasıflı meslek gruplarının dahil olması gereken bir kavga bu. Buna prekarya diyerek sadece tespit yapmış olursunuz. Oysa biz tüm bulanık görüntünün içinde özgün koşullarımızı da hesap ederek oldukça özgün bir sınıf mücadelesi veriyoruz. Elbette özlük haklarımızın iyileşmesi, güvenceli çalışma koşullarına sahip olmamız sendikamızın odaklandığı noktalar arasında. Meselenin toplumsal oluşunu sağlayan kısım ise artık özel öğretime dahil olanın sadece zengin aileler ve çocukları olmadığı. Özel öğretim kurumları, onun ilişkileri, rekabetçi ve piyasacı dili kentin kenar ve iç bölgelerine kadar girdi. Bu temasta ezilen konumda olan öğretmene yaklaşım patron ve veli açısından problemli. Mücadelemizin ve sendikamızın büyümesi yaklaşımların değişmesini sağlayacaktır.
Son olarak, özel öğretmenlerin sokağa çıkması önemli bir adım oldu, peki veliler ve diğer eğitim örgütleri ile bir dayanışma örülebildi mi?
Nöbet alanlarında dayanışmayı oldukça hissediyoruz. Çok sayıda ziyaret gerçekleşiyor. Eğitim Sen’in destek ve dayanışmasını daha yoğun hissediyoruz. Taleplerimizin yarattığı rahatsızlığı görünür kılmaya çalışıyoruz. 10 No’lu işkolunun düzenlenmesi sadece eğitim işkolunun kurulmasını sağlamayacak. İşkolundaki çoğu sendikanın ve aslında milyonlarca emekçinin de önünü açacak. Taban maaşın gelmesi isim hakkı alarak piyasaya giren dolandırıcı, düzenbaz, soyguncu patronların bir kısmını sahanın dışına atacak. Çünkü asgari ücret düzeni onları sahada tutuyor. Dayanışma ziyaretleri anlamlı ama yeterli görmüyoruz. Eğitime yönelik saldırıların bu denli arttığı bu dönemde özneleşen, talepleri birleştiren pozisyonda olmak gerekiyor. Bu dönemin sonuçları ağır olacak. 2014 yılında taban maaş uygulaması kaldırıldı, özel öğretim kurumları sayısı artmaya başladı ve sonuçları ağır oldu. Sendikamız yoktu çünkü. Yakın dönemde çıkarılan kanunlara, projelere ve müfredata güçlü, sahici müdahaleler örgütlenmediğini düşünüyoruz. Kamudaki eğitim sendikalarını, kitle örgütlerini ve tüm velileri herkesi kapsayan, yeri geldiğinde anonim olmayı becerebilen anlayışla hareket eden ortak mücadele hattını kurmaya davet ediyoruz. Ortak bir mücadele programı da bu şekilde yazılabilir. Dayanışma gösteren herkese teşekkür ederiz.