Önyargılardan kurtul, değişime kucak aç!

Nilüfer TÜRKOĞLU

Yeni kitaplar, yeni kahramanlar, yepyeni maceralar! Timaş Çocuk’tan çıkan, Birsen Ekim Özener’in yazdığı ‘Kaptan Maviparmak’, serinin ikinci kitabı ‘Viking Köyü’ ile bize aslında o kadar da uzak olmayan toplumsal bir krizi anımsatıyor: ‘öteki olan’ı, ‘farklı’yı sevmemeyi…

Çocuk edebiyatında aramıza yeni katılan bir kahraman Korsan Maviparmak! Bakmayın yeni dediğime, aslında ilk kitabıyla tanışma faslını geride bıraktık bırakmasına amaaaa maceraları daha şimdi başlıyor, sıkı durun! Fantastik bir kitap serisi olacağını daha kapağı görür görmez tahmin etmiştim ya, neyse ki çok geçmeden serinin ikinci kitabı ‘Korsan Maviparmak Viking Köyü’ ile huzurlarımıza teşrif etti! Şunu baştan söylemem gerek; öyle bildiğiniz diğer korsanlara benzemiyor, Maviparmak! Hazine aradığını sakın ha düşünmeyin, onun için en büyük hazine, ha bu diyar ha şu diyar gezmek, farklı insanlarla tanışmak! Evet, evet ‘farklı’! Bu kelimeyi yazın bir yere, hepimize lazım olacak! En çok da bu Viking Köyü’nde!

Hah, ne diyordum, bizim Korsan Maviparmak’ın o tahta bacak, tek göz korsanlarla tek ortak noktası, gemisiyle açık denizlerde seyahat etmesi olsa gerek! Onun asıl derdi evrenin sırrını bulmak! Aradığı sırrı bulmak için de dünyayı dolaşıyor, hep yeni bir şeyler öğreniyor ve öğrendikleri onu bu sırra bir adım daha yaklaştırıyor. (Biraz entel bir korsan, onu daha da iyi tanıyınca bana hak vereceksiniz!) Yardımcıları Alfa, Dudu ve Hipatya ile bir Viking Köyü’ne yolu düşen Maviparmak, sıra dışı ve bir o kadar anlaması güç bir dünyanın içine dalış yapıyor.

Turuncu saçlı insanların yaşadığı bu soğuk rüzgarlarıyla ünlü memleket, hiç de gülümseyerek kapılarını açmıyor, bizim üçlüye! Ağustos ayında bile kapıları, pencereleri sımsıkı kapalı bu köy, her zaman her şeye olumlu bakmasını bilen Dudu’ya başta çok sevimli geliyor. Hipatya, uzaktan kendilerini fark eden köylüye vermek için kütüphaneden kitaplar seçiyor, ama o da ne! Kıyıdaki köylüler, mürettebatı fark edince evlerine hızlı hızlı girip çıkmaya ve kıyıya bir şeyler yığmaya başlıyor. Kumaşlar, yiyecekler, koyunlar… Sanki köylüler Maviparmak ve arkadaşlarını karşılamak için bir tür hazırlık yapıyor ama nedense hepsinin yüzü asık, aralarından tek bir kişi bile gülmüyor.

Bu köyde bir tuhaflık var ama çözmek nasıl mümkün olacak? Evlerin hepsi aynı renge boyanmış. Üstelik herkes birbirinin kopyası gibi. Üzerlerinde sadece siyah, kahverengi ve griden oluşan kıyafetler var. Tanıştıkça bu insanların sadece balık çorbası içtiğini ve yalnızca Kırmızı Başlıklı Kız hikâyesini okuduklarını öğreniyorlar. Bizimkilerin kafası iyice karışıyor, ne olup bittiğine anlam veremiyorlar. Ama Korsan Maviparmak bu gizemi keşfetmekte kararlı. Dudu’ya göre her şey çok heyecanlı. (Tüm maceralar tam da ona göre!) Alfa ise başlarına bir tehlike geleceğinden dolayı hep tedirgin. (Tüm maceralar hiç ona göre değil!)

Ne demiştik, Maviparmak bu gizemi ille de keşfedecek. Alfa ve Dudu ile Viking Köyü’nde bir evin kapısını çalarak işe girişiyor. İçeride neredeyse birbirinin aynı giyinmiş kadın ve adam, onları oldukça mutsuz yüzleriyle içeri buyur ediyor. Aman ne etmek! Kaynayan kazandan tıpkı diğer evlerdeki gibi balık çorbasının kokusu geliyor. Maviparmak, İskenderiye’den yola çıktıklarını ve ikliminin buradan farklı olduğunu söylüyor. Sen misin bunu diyen? ‘Farklı mı!?’ (Farklı kelimesini not alın demiştim, değil mi? Çünkü bu kitapta karşınıza çok fazla ve pek ‘olumsuz’ bir kelime olarak çıkacak…)

Farklı olanın kötü olduğunu düşünen ev sahiplerinin neden böyle bir düşünceye kapıldıklarını anlamaya çalışan Maviparmak ve yardımcıları, giderek köyün tüm insanlarının aynı önyargılarla kurulu bir düzenin içinde tabular ve kurallarla yaşamak zorunda kaldıklarını ve değişime hiç de açık olmadıklarını fark ediyor. Ve bunun sorumlusu olarak da tek bir kişi gösteriliyor. TOR! Her yol Tor’a çıkıyor. Peki o da kim?

Siz Tor’u merak ede durun, farklılıkların bir toplumu ne kadar zenginleştirebileceğini çocuklara sürükleyici bir macera ile anlatan yazar Birsen Ekim Özener, bu kitabında Richard Bach’ın 1970 yılında yayımlanan ‘Martı Jonathan Livingston’ romanından da alıntılar yapıyor. İnsanın kendi sınırlarını aşabileceğinin ve öğrenmenin sınırsızlığının önemine vurgu yapan ‘Martı’, evrensel gücünü bu Viking Köyü’ndeki insanlar üzerinde de gösteriyor. Sorgulamak, sorgulatmak, öğrenmek ve öğretmek için…

Özener’in üstün hayâl gücü ve Emre Karacan’ın kendine özgü eğlenceli çizimleriyle ‘Korsan Maviparmak’ serisini kaçırmayın. Fantastik edebiyatın yeni yeni kahramanıyla eşsiz yolculuklara yelken açmanın tam sırası! Hadi o zaman, vira vira dalgalansın dünya!