Önyargılarla savaşıyoruz
BaBa ZuLa’nın kurucularından Murat Ertel, Işıl Işıl Sahne’nin konuğu oldu. Ertel, “Bizim müziğimiz de bazen önyargılarla karşılaşıyor. Müziği saf bir şekilde sunmak çok önemli” dedi.

Işıl Çalışkan
Çağdaş Türk psikedelik rock sahnesinin deneysel temsilcisi BaBa ZuLa, müzikseverleri ‘İstanbul Sokakları’nda bir yolculuğa çıkarıyor. İstanbul’un renkli sokaklarını BaBa ZuLa’nın müzikal evreniyle buluşturan albüm, grubun geçmişle bağlantılı şekilde geleceği göstermeye devam ettiği son derecede güncel bir sound ve politik bir bildiri niteliğinde.
Kaşıkların, el zillerinin, elektrikli sazın ve güçlü vokallerin harmanlandığı albüm, hem geleneksel Türk müziğinin izlerini taşıyor hem de modern bir sound sunuyor. Albümde dört taksim ve dört yeni şarkı yer alıyor.
İstanbul Sokakları albümü ismini Turhan Selçuk’un ünlü Abdülcanbaz’ının 1960’larda yayınlanan bir macerasından alıyor. Albümün plak hali ise bir resimli roman estetiğinde ve her zaman olduğu gibi grup tarafından tasarlanmış. Kullanılan fontlar tamamen Murat Ertel’in dayısı Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz maceralarında kullandığı el yazılarından oluşturulmuş. Grubun kurucularından Murat Ertel ile müzik serüveninde bir yolculuğa çıktık.
Gerçek müziğin doğaçlamayla olduğuna inanıyorsun ve yıllarca Zen adı altında müzik ürettin. Bugün müzik çok hızlı tüketiliyor. Peki, müziklerin derinliği ve özgünlüğü hakkında ne düşünüyorsun?
Henry Rollins bir röportajında, günümüz müziğinde bir sevgisizlik ve inançsızlık olduğunu söylüyordu. Ona göre, müzik yapanlar tıpkı bir hamburgerci gibi işlerini mekanik bir şekilde yapıyorlar; bir şeyler yaratmak için değil, sadece geçim sağlamak için. Bu, günümüzde müziklerin çoğu için geçerli gibi görünüyor. Birçok insan, müzik yapmayı sadece para kazanmak, tanınmak ya da konser vermek amacıyla yapıyor. Gerçekten müzik yapmak isteyenler ise giderek azalıyor.
Müzik üretimi o kadar fazla ki, DJ Magazine isimli bir dergide okuduğum bir yazıya göre, 2024 yılında bir günde yayımlanan müzikler, 1989’da bir yılda yayınlanan müziklerin toplamını geçiyor. Ancak bu müziklerin çoğu dinlenmiyor. Spotify, bin dinleme altındaki müziklerin haklarını hak sahiplerine vermeyeceklerini duyurdu. Bu, müziğin çok daha fazla sömürüldüğünü ve adaletsizliklerin arttığını gösteriyor. Tabii, çok değerli ve ilginç müzik yapan insanlar da var ama gerçek müzikleri keşfetmek giderek zorlaşıyor. Yeni müzikleri keşfetmek için ciddi bir çaba gerekiyor. Genelde bu çaba algoritmalara bırakılıyor ve bu algoritmalar bizi kendi zevkimizin dışında bir yere yönlendiriyor. Şu an, yapay zekâ sayesinde, robotlar ve algoritmalar üzerinden üretilen müziklere maruz kalabiliyoruz. Bu da gerçeklik ile hayal arasındaki farkı giderek daha çok bulanıklaştırıyor.
Doğaçlama müzik biraz da tiyatro gibi değil mi? Anlık reaksiyon alıyorsun seyirciden.
Evet, doğaçlama müzik gerçekten tiyatroya benziyor. Seyirciyle anlık bir etkileşim, geri dönüş almak çok keyifli. Bunun kayıtta olması da çok hoş bir şey. Kayıtlı doğaçlamanın örneklerini seviyorum. Mesela Bob Marley’nin konser kayıtları ya da Led Zeppelin’in canlı performansları çok özel. O ânın bir parçası olmak, müziği yaşamak, kayıtlarda bile olsa harika bir deneyim.
BABAZULA ZAMANIN VE ÖNYARGILARIN DIŞINDA
BaBa ZuLa’nın yirmi sekizinci yılı. BaBa ZuLa Türk müziğinin köklerine iniyor aslında. Tüm renkleriyle karşımızda. Peki bizim insanlarımız bu renklere ne kadar açık diye sormak isterim.
BaBa ZuLa, Türk müziğinin köklerine iniyor ve bu toprakların tüm renkleriyle karşımıza çıkıyor. İnsanlar bazen çok önyargılı olabiliyorlar. Bizim müziğimiz de bazen önyargılarla karşılaşıyor. BaBa ZuLa’yı bir ortamda tanımayan bir topluluğa çaldığınızda çok farklı tepkiler alabiliyoruz. Örneğin, Mardin bienalinde çok eski bir manastırda sahne aldık, konseri çok beğenen organizatörler bir TIR içinde hiç tanıtım yapmadan bir halk konseri yapmamızı teklif ettiler. Kimse Baba Zula’yı tanımıyordu ama konser mükemmel geçti. Bir diğer örnek ise yurtdışında çeşitli festivallerde karşımıza çıkıyor. Hiç tanımadıkları bir müzikle buluştuklarında insanlarda hiç beklemediğimiz tepkiler olabiliyor. BaBa ZuLa’nın müziği, geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyor. Zamanın dışına çıkıyor ve müzikle bir bağ kuruyor. Bizim için müziği zamanın, önyargıların dışına çıkarak saf bir şekilde sunmak çok önemli. Bazen önyargılar, insanların daha rahat bir şekilde müzik dinlemelerini engelliyor. Örneğin, “Neden elektro saz çalıyorsunuz?” ya da “Niye davul makinesi kullanıyorsunuz?” gibi sorularla karşılaşıyoruz. Bu durumlar bazen insanları sinirlendirebiliyor. Bazen kıyafetlerime takıyorlar ama ben de “Bu başlık Osmanlı’dan değil, Osmanlı’ya karşı çıkan isyancıların başlığı” diyorum. Kızılbaş ya da Dionysos kodlarını taşıyor.
İSTANBUL’UN SESİ TURHAN SELÇUK’UN ÇİZGİLERİ
Gelelim yeni albümünüz olan İstanbul Sokakları’na. Gerçekten özene bezene hazırlamışsınız. Çok kıymetli bir plak olmuş her detayıyla. İstanbul sokakları hangi yönüyle size şarkı yazdırdı?
İstanbul Sokakları albümü, İstanbul’a bir saygı duruşu olarak şekillendi. Bu şehirde yaşadığımız her ânın, sokakların, kültürün müziğimize nasıl dokunduğunu anlatan bir albüm. İstanbul’un kendine özgü bir sound’u, tınısı var. Bu şehre özgü bir müzik yapıyoruz. Eski Anadolu rock’ı ve Türk saykedelik müziği geleneğini alıp İstanbul’un modern dokusuyla harmanlıyoruz. Albümün hikâyesini biraz da İstanbul’un sokaklarında geziyor olmamızdan alıyoruz. Hep İstanbul’a dönüyoruz, burası yuvamız.
İstanbul’da Batılı etkilerle Doğunun birleşiminden doğan bir müzik ortaya çıkıyor. Biz aslında İstanbul’un müziğini yapıyoruz. İstanbul Sokakları albümünün ismini dayım Turhan Selçuk’un bir macera çizgi romanından aldım. O çizgi romanda İstanbul Sokakları’nı anlatan bir hikâye vardı, albüm de o hikâyeyi yaşatmaya çalışıyor.
Albümün kapak tasarımını da çok önemsiyoruz. Esma, albüm kapağını bir resimli roman gibi tasarlayalım dedi ve gerçekten de harika bir sonuç ortaya çıktı. Turhan Selçuk’un çizimleri albümün atmosferine çok uydu. Ayrıca BaBa ZuLa’nın albüm kapağında kullandığımız logosu da Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz kitaplarında kullandığı yazı karakterinden oluşturuldu. Albümde kullanılan yazı fontları da onun Abdülcanbaz’da kullandığı harflerden oluşturuldu. Bu albüm, çocukluğumdan beri etkilendiğim dünyaların birleşimi.
Albümün hikâyesinden de bahseder misin biraz?
Albümdeki şarkılar dört taksim ve dört şarkıdan oluşuyor. Şarkılardan biri enstrümantal, diğerleri ise hikâyeli. Bu şarkıların birçoğu politik ve güncel meseleleri ele alıyor. Sanatçıların sorumlulukları var; bazı şeyleri söylemek gerekiyor. Bence sanat, sadece eğlencelik değil, toplumsal olaylara karşı duyarsız kalmamalıyız. Sanatçılar, toplumu sorgulayan, toplumsal sorunları dile getiren işler de yapmalı. Bu yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya için geçerli. İnsan hakları, kadınlar, çocuklar, eşitlik ve özgürlük gibi temel haklara yapılan saldırılar sadece burada değil, tüm dünyada var. Demokrasi ve adalet her yerde zayıflıyor, buna dikkat çekmek önemli.
Not: Söyleşinin tamamını bu akşam 20.00’den itibaren BirGün TV’den izleyebilirsiniz.
***
PLAK EDİSYONU
Albümün plak edisyonu, Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz çizimleriyle tasarlanan gatefold kapağı, özel zarfı ve stickerı ile 33 devir-180 gr olarak Ada Müzik etiketiyle yayınlandı.