Siyasi tarih mezarlığı kendini yenilmez sanan liderlerle, yıkılmaz gören rejimlerle dolu. Nice nice kudretinden sual olunmaz liderler, aktörler, rejimler aynı kaçınılmaz sonu yaşadı. Hepsi de siyasal rejimlerinin ilelebet süreceğinden emindi. Ancak öyle olmadı, olamazdı da. Hepsinin bir siyasi raf ömrü vardı, aksi durum eşyanın doğasına aykırıydı. Güç zehirlenmesi, kibir budalalığı bir bumerang gibi sahiplerine dönerken, Viktor Hugo'nun dediği gibi "Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir güç duramaz."

∗∗∗

Siyasal İslamcılar kaybetti. Tıpkı tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika genelinde olduğu gibi. Kaybetme emareleri çok önceden görülmeye başlansa da sancılı geçen yerel seçimler bunun somut teyidi oldu. 

Nasıl oldu bu peki?

Açlıkla sınanan, baskı altına tutulan, temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınan, "siyasal İslamcı" bir mühendislikle kalıplara dökülmek istenen toplum kendisine biçilen deli gömleğini kabul etmiyordu. Baskı, zor, gözdağı arttıkça toplumun öfkesi de bileniyordu.

Ve sonunda bıçak kemiğe dayandı, o deli gömleği yırtılıp atıldı. 

Bu zafer tek adam rejiminin bağnaz, otoriter, baskıcı yönetimine karşı on yıllardır direnen kadınların, gençlerin, emekçilerin, doğasına ve yaşam alanlarına sahip çıkanların, laik-seküler-ilerici güçlerin. Yani bir bütün olarak toplumsal muhalefetin.

Parça parça, kent kent, mahalle mahalle ilmek ilmek örülen direnç sayesinde siyasal İslamcı rejim geriletildi. Ülkenin toplumsal, siyasal yaşamına, tarihsel birikimine, ilerici kazanımlarına saldırılara yanıt sandıkta verilmiş oldu.

REJİMİN KALELERİ ÇÖKERKEN

Rejimin devasa propaganda makinelerine, baskı aygıtlarına, devlet/iktidar gücüne rağmen alınan bu sonuçlar köklü kırılmaların habercisi. Tek adam yönetiminin sarsılmaz sanılan kalelerinin çökmesi, iktidar hattında çözülüşü hızlandıracak manivela işlevi görecektir.

Sonuçlar, bundan yirmi iki yıl önce ekonomik krizin etkisi, emperyalist-küresel güçlerin yol vermesiyle işbaşına gelen Siyasal İslamcıların sonunun başlangıcı demek. Ancak her şey bitmiş değil. Bu daha başlangıç.

HİÇ KİMSE YENİLMEZ DEĞİL

Sandık sonuçları otoriter popülist rejimlerin de yenilebileceğini göstermesi açısından önemli. Yereldeki başarıların bu tarz rejimleri nasıl da yerinden ettiğine yakın siyasi tarih tanık.

Yerel siyaset üzerinden ulusal sonuçlar üreten sandık zaferi, bir dalga kıran işlevi görecektir. Bu kazanım uzun vadede siyasetin yeni bir formu için de gereken alanı açtı. 2028 başkanlık seçimi için uzun erimli sonuçlar türetecek.

TÜM ORTADOĞU’DA KAYBETTİLER

“Yerli” ve “milli” siyasal İslamcıların yenilgisi Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız değil. Bir proje olarak bölge halklarına dayatılan siyasal İslamcılık ve siyasal İslamcılar her yerde kaybetti.

2010’ların başlarında emperyalistlerin, küresel güç merkezlerinin desteğiyle işbaşına gelen ya da politik arenaya çıkan İslamcılar, Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Sudan’da, Suriye’de ve daha pek çok ülkede halkların direncine çarptı. Fas’ta, Cezayir’de hakeza kaderleri aynı oldu.

İhvancılığın tüm türevleri kaybetti. Mısır’da Müslüman Kardeşler, Tunus’ta En Nahda derken siyasal İslamcılık tüm kol ve uzantılarıyla iflas etti.

Arap Baharı sürecinde, 22 yıllık sürgünün ardından 2011’in başında Bin Ali’nin devrilmesi sonrası ülkeye dönen “Tunus’un Humeyni’si” El-Gannuşi, Haziran 2016’da artık “siyasal İslam’ı terk edeceklerini”, “din artık politikaya rehin olmayacak” sözleriyle dile getirecekti. Gannuşi’nin bu manevrası tüm “ümmet kardeşleri”ne ders niteliğindeydi.

YENİ BAŞLANGIÇLAR İÇİN

Türkiye dahil tüm Ortadoğu coğrafyasında er ya da geç halklar kazanıyor. Kimi yerlerde bu daha uzun ve sancılı sürse de hiçbir barikat, halkların özgür, eşit, kardeşçe yaşam istediğinin önüne geçemez.

Sandık zaferi bir başlangıç. Ancak hiçbir şey bitmiş değil. Seçim yorgunu, umut yorgunu toplumun üzerindeki toprak kaldırılması yeni bir geleceğin başlangıcı olabilir. Şimdi umudu örgütleme, büyütme zamanı. Bir bahar günü filizlenen umudun yerel yönetimlere hapsedilmemesi, yerelde ortaya çıkan iradenin genel siyasete aksettirilmesi elzem.

31 Mart'ta ortaya çıkan umudun bir süre sonra sönümlenmemesi için yeni zaferlerle taçlandırılması gerekiyor. Burada da bir kez daha toplumsal muhalefete büyük görevler düşüyor. Denetleme, dengeleme ve yol göstermek için tetikte olunmalı.