Oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu: Sokak bizim evimiz

Etki Can Bolatcan
İktidarın 19 Mart’taki yargı darbesine karşı gelişen halk hareketinde, sanatçıların tutumları da önemli bir tartışma konusu oldu. Kimi sanatçılar sessiz kaldığı için tepki görürken, ses çıkaran, sokağa çıkan, hatta gözaltına alınan da birçok isim oldu.
Oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu ile sanatçıların toplumsal olaylardaki duruşunu, yaşanan siyasi gelişmelere dair fikirlerini ve sektörde yaşadıkları sorunları konuştuk.
Ülkenin geleceği hakkında endişeli misiniz, son gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz, sizi sokağa iten ne oldu?
Cem Yiğit Üzümoğlu: Tutuklu insanların salınması beni elbet mutlu ediyor. Ancak salındıktan sonra gözaltılar beni sadece tedirgin ediyor. Bütün bu tekinsiz hal belki de beni sokağa çıkmaya teşvik ediyor. Haksızlığa sessiz kalamam. Vicdanım el vermez. Sokak bizim evimiz, sesimiz ve yolumuz. Başka bir yer değil.
Sanatçıların toplumsal konularda duyarlılık göstermesi tartışma konusu oluyor, "Sanatçı işini yapsın" gibi eleştiriler de var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sanatçıların toplumsal konularda sorumluluğu var mı?
Bence herkes kadar sorumluluğu var. Ama herhangi bir sorumluluktan daha tehlikeli olabilecek bir sorumluluk. Çünkü doğrunun yolu belirsiz. Adaletin kılıcı istediğinin tepesinde istediğinin elinde. Oyuncu bu durumda vitrinde bekleyen bir kurbana dönüşüyor her anlamda. Lider kişisi ve boykot edilenler. Bence etki alanının büyük olması ona daha fazla sorumluluk yüklüyor olmamalı. En azından ben bunun için yapmıyorum. Ben insanlar beni daha çok duysunlar diye yapmadım. Ben yapmam gerektiğini düşündüğüm şeyi yapıyorum. Bunun sorumluluğunu ben alıyorum. Ama almayan yalnız kalır. Çoğunluğa göre değişenlerden medet ummamak lazım.
KİMSE ÖZGÜRLÜĞÜMÜ SATIN ALAMAZ
Bazı meslektaşlarınız işlerinden kovuldu, siz gözaltına alındınız. Ülkenin durumuna kayıtsız kalmayan sanatçılar üzerinde bir baskı olduğu ortada. Siz yine de ses çıkarttınız, mesleğiniz üzerindeki baskılar sizi zorluyor mu, sanatçılar bu baskılara karşı ne yapabilir?
Ben kendi adıma konuşursam pek kısır bir fikir vermiş olurum. Benim bakmakla yükümlü olduğum bir bebeğim, hasta bir yakınım, geleceği belirsiz bir memlekete bırakmaya çalıştığım bir çocuğum yok. Bir gençliğim var, bir mutluluğum bir de özgürlüğüm. Kimse bunlara pranga vuramaz, satın alamaz, engelleyemez. O yüzden benim haddime değil niye sesini çıkarmıyor demek. Hakikaten o hakkı görmüyorum. Çünkü benim ne geriye dönüp neredesiniz demeye vaktim var ne de mecalim. Bu yolu yürüyoruz. Ülkemizin daha iyi, adil, eşit, huzurlu, yeşil, renkli ve sevgi dolu bir yer olabilmesi için. Bütün bunlara karşı olan insanlara karşı sesini çıkarmayan insanlara dair zaten söyleyebileceğim bir şey yok. Ama unutmamak gerekiyor. Bu memleket bizim. Bu memleket hepimizin. Yarın birlikte aynı masaya oturabilmeli, eleştirip gülebilmeli, birlikte inşa sürecini yönetmeliyiz. Her zaman hoşgörüden ve anlayıştan yana bir tavır takınmayı doğru buluyorum, bize fiilî zarar vermeyenler için.