BirGün’ün dünkü manşet haberi “Çarpık düzen sağlığa zarar” başlığını taşıyor, içerde de “Parası olan özele gitsin ya olmayan?” başlığıyla devam ediyordu.

Sevgili Ozan Gündoğdu 2002 ile 2022 yılları arasındaki kamuda ve özeldeki MR, mamografi, ultrason, hasta, hekim sayıları, hastane yataklarındaki artışları kıyaslayarak özelin kamuya göre ne kadar çok büyüdüğünü ortaya koymuş.

Ben de TTB’nin Toplum ve Hekim dergisinin Temmuz-Ağustos 20223’teki sayısında “Sağlık ‘Reformu’: Kazananlar Kaybedenler” başlıklı bir makale yazmış, bir özetini de daha önce Memleket Tabipliği’nde paylaşmıştım.

Makale yayına hazırlandığında 2022 istatistikleri henüz açıklanmamıştı. Sağlık İstatistikleri 2021 yayınlanmış olmakla birlikte Sağlık “Reformu” sürecindeki genel eğilimleri gösterebilmek için 2020 yılında başlayan COVID-19 pandemisi öncesine, 2019 yılına ait verileri esas almıştım.

Tekraren aktarayım.

Türkiye’de 2002-2019 yılları arasında toplam hastane sayısı yüzde 33; Sağlık Bakanlığı hastaneleri yüzde 15,6, üniversite hastaneleri yüzde 36 artarken özel hastanelerdeki aynı artış yüzde 112,2 olarak gerçekleşti. Aynı yıllarda hastane yatak sayılarındaki artış ise toplamda yüzde 44,4, Sağlık Bakanlığı’nda yüzde 33,5, üniversitelerde yüzde 62,9 iken özel hastanelerde yüzde 313,1 oldu.

Keza aynı yıllarda ameliyat sayıları toplamda yüzde 226,8, Sağlık Bakanlığı’nda yüzde 160,8, üniversitelerde yüzde 208,9 artarken özel hastanelerde ise yüzde 575,5 artmış; yatan hasta sayıları ise toplamda yüzde 150,6, Sağlık Bakanlığı’nda yüzde 85,6, üniversite hastanelerinde yüzde 165,0 artarken özel hastanelerde yüzde 617,1 arttı.

Özel hastanelerdeki en çarpıcı artış ise hastane müracaatlarında yaşandı, toplamda yüzde 307,4, Sağlık Bakanlığı’nda yüzde 253,0 üniversitelerde yüzde 423,7 olan sayı özel hastanelerde yaklaşık on iki kat, yüzde 1.176 olarak gerçekleşti.

Yani…

AKP’li yıllarda Türkiye’de sağlık “sektörü” büyüdü…

Ama özel sağlık sektörü kamudan kat kat daha fazla büyüdü.

∗∗∗

Biz muhalifler AKP’nin sağlık politikalarını eleştirirken “Sağlık sistemi çöktü!” demeyi seviyoruz.

Böyle söylemekte propagandif olarak bir sorun yok ama gerçeği de tam yansıtmadığını görelim.

Türkiye’de bir bütün olarak sağlık sistemi çökmedi…

Kamu sağlık sistemi çöktü!

Özel sağlık sektörü dimdik ayakta durmaya, özel hastane patronları sermayelerine sermaye, kârlarına kâr katmaya, yeni yeni hastaneler açmaya devam ediyor.

Zaten her iki gelişme de aynı madalyonun iki yüzü.

Özel sağlık sektörünün önünün açılması için kamu sağlık sistemi çökertiliyor…

Özel sağlık sektörü geliştikçe kamu sağlık sistemi çöküyor!

∗∗∗

Peki özel sağlık sektörü Cumhuriyetin ilk seksen yılında kat edemediği mesafenin çok daha fazlasını AKP’li son yirmi yılda nasıl katetti?

Birdenbire sektörü keşfetti de büyük yatırımlar, pahalı Ar-Ge çalışmaları mı yaptı?

Tıpta çığır açacak teknikler mi geliştirdi?

Kamunun gerçekleştiremediği yeni teknolojik ataklar mı gerçekleştirdi?

Kamuda yapılamayan tedavileri, ameliyatları yapmayı mı başardı?

Çalışanlarına kamudan daha yüksek ücretler, daha iyi çalışma koşulları mı sağladı?

Hiçbiri değil.

∗∗∗

Özel sağlık sektörünün bu mucizevi, devasa atağı iki temel düzenlemeyle gerçekleşti.

Birincisi, bir kamu kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu, kendinden önceki SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur’dan farklı olarak doğrudan ve sınırsız bir şekilde özelden hizmet almaya başladı.

İkincisi de, gene geçmişten farklı olarak özel hastanelere SGK’li hastalardan “ilave ücret” adı altında “bıçak parası” alma hakkı tanındı.

Onlar da, Tayyip Erdoğan’ın bir keresinde açık olarak söylediğini yaptılar…

Kazları bulduk, tüyleri yolalım!

Yani, özel sektör tamamen devletin kendisine sağladığı imkanlarla, devletin, kamunun kaynaklarını kullanarak, üstüne bir de vatandaşlardan para alarak bu kadar büyüdü.

Nitekim bugün “özel sağlık sektörü” derken başka hiçbir sektörde görmediğimiz “müşteri”si de finansmanı da devletten gelen bir “besleme sektör”den bahsediyoruz.

Tabii bunun bir karşılığı da var.

Siz bir tekstil firmasında kaç mühendis, kaç makinacı çalışacağına devletin karar verdiğini hiç duydunuz mu? Ya da bir otelde kaç aşçıbaşı, kaç garson?

Muhtemelen aklınızdan bile geçmemiştir.

Oysa bugün bir “sözde özel hastane”nin hangi branşta kaç doktor kadrosu olacağına; hangi serviste kaç yaşında kaç doktor çalıştıracağına devlet karar veriyor!

∗∗∗

Türkiye sağlık sisteminin giderek içinden çıkılmaz bir hale geldiği açık. Bu durumdan çıkmak için başta birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve zorunlu sevk zinciri uygulanması olmak üzere atılması gereken bir dizi adım var.

Ama hepsinden önce SGK’nin özel hastanelerden hizmet almayı sonlandırması, sağlık için oluşturulan kamusal kaynakların bütünüyle kamu sağlık sistemi için kullanılması gerekiyor.

Peki, bu durumda özel hastaneler ne olacak derseniz…

Cevabım…

Özel hastaneler özelleştirilsin!