Özge Güneş ve İlkay Öz: Düzenin saldırılarına karşı çiftçilerin itirazları...
BirGün’e konuşan Özge Güneş ve İlkay Öz "Eser Kapitalizmin yarattığı tahribat karşısında mücadele, deneyim pratiklerini ve alternatifleri de ortaya koyuyor" diyor.
Y. Emre Ceren
Düzenin köylü ve çiftçilere, tarım arazileri ve doğal alanlara saldırıları giderek şiddetlenirken buna karşı direnç de günden güne artıyor. Bu konuları temel alan ve yakında solkultur.com ile seçkin kitapçılardan satın alınabilecek Kırlardan Gelecekler eseri de tam da bu konular üzerinde duruyor.
Biz de kitabın editörleri Özge Güneş ve İlkay Öz ile hem kitap hem de kitabın içerdiği güncel problemler üzerine söyleştik.
Kitap fikri nasıl ortaya çıktı?
Özge Güneş: Kitabın hazırlık süreci yaklaşık iki yıl önce başladı. Bu sırada hem Türkiye’de hem de dünya genelinde tarımsal üretimde hem gıdaya erişim, gıda tedariği gibi konularda sorunların artmaya başladığını gördük. Esasen özellikle pandemi ile derinleşen bir gıda krizinden söz edebiliriz. Ardından bunun etkilerinin gizlenemez hale geldiği bir süreç ortaya çıktı. Ancak dünyadan farklı olarak ülkemizde gıda enflasyonu durmadı. Bu da buraya özgü sorunları anlamamız gerektiğini gösteren bir unsur olarak düşünülebilir. Burada Türkiye’deki kırsal-tarımsal sermaye birikimi, emperyalist-kapitalist ilişkiler devreye giriyor. Bu çerçevede kitabı derlemeye yönlendiren şey kırsal-tarımsal alandaki sistemik sorunlara verilecek antikapitalist yanıtların aciliyet kazanması. 20 yıllık neoliberal politikaların bir sonucu olarak kırsal-tarımsal alanlarda yoğunlaşan sömürü, yoksulluk, mülksüzleşme ve ekolojik tahribat gibi kapitalizmin kronik sorunları şiddetlendi. Biz bunu Marksist ve antikapitalist bir çizgide sorunsallaştıracak bir kitap hazırlamak istedik. Bu alana bir ideolojik müdahale diye düşünebiliriz. Tarımın ve kırsal alanların sermaye tarafından nasıl şekillendirildiğini ortaya koymak ve buna karşı nasıl mücadele edilebileceğini tartışmaya açmak istedik. Kitabın editörleri olarak ikimiz de bu konularda okuyor, yazıyor, tartışıyor, mücadele için kafa yoruyoruz. Bir yanıyla kendi okuduğumuz, beslendiğimiz, tartıştığımız kaynakları ve konu başlıklarını daha geniş kitlelere ulaşması için derlemiş olduk. Bu anlamda bir çeşit kılavuz oluşturduk.
Kitapta hangi konular ele alınıyor?
İlkay Öz: Kitabımız kırsal-tarımsal alanlardaki temel sorunlar ve kapitalist sistemin bu alanlar üzerindeki etkilerini ele alıyor ve aslında “büyük resme” odaklanıyor. Özellikle yeni dönem tarım-gıda çalışmalarında neoliberal döneme ilişkin değerlendirmeler daha fazla ürün/meta ve/veya bölge odaklı. Biz ise bir ürünle veya bölgeyle sınırlandırmaktan, herhangi bir yerele odaklanmaktan ziyade kırsal-tarımsal alandaki sorunlara geniş bir yelpazede bakmayı tercih ettik. Çünkü aslında mesela bugünden bakarsak üretici, ister buğday eksin, ister mısır, isterse hayvan yetiştirsin, aşağı yukarı aynı dertlerden mustarip. Girdi maliyetleri, ürünün düşük fiyatlandırılması, devletin yetersiz desteklemesi, kırsalda yetersiz kamu politikaları, şirketlerin tohumdan sofraya tüm gıda zincirindeki hakimiyeti vs. Dolayısıyla aslında 21. yüzyıl kırsal-tarımsal alanına ilişkin sunduğumuz bu görünüm, belki de tüm dünyadaki küçük çiftçi ve köylülerin sorunlarının büyük kısmını da kapsayacak. Zira sermaye yeryüzünde erişebildiği her yerde benzer iki temel eğilime sahip: Mülksüzleştirme ve sömürü. Bu sebeple aslında bu kitapta sermayenin kırsal tarımsal alanların unsurlarını, ki buna geleneksel yaşam pratikleri de dahil, tohum da, insan da doğa da dahil, sömürdüğü, metalaştırdığı, piyasalaştırdığı, boyunduruk altına aldığı süreçleri çeşitli şekillerde ve başlıklarda göstermek istedik. Bununla birlikte kavramsal ve tarihsel tartışmalara da yer verdik. Ki bence “tarım sorunu”, “köylülük”, “ilk birikim” tartışmalarına ilişkin metinler 19. yüzyılda ortaya çıkan tartışmaların 21. yüzyılda ifade ettiği anlamları göstermesi açısından da önemli.
Yazarlar ekibini nasıl oluşturdunuz? Farklı disiplinlerden gelen uzmanların katkıları neler oldu?
Özge Güneş: Evet disipliner olarak çeşitlilik gözettik. Kitaba katkıda bulunan yazarlar arasında sosyoloji, siyaset bilimi ve tarım ekonomisi gibi farklı disiplinlerden akademisyenler bulunuyor. Bu çeşitliliği sadece disipliner olarak değil aynı zamanda kırsal-tarımsal toplumsal yapı olarak da gözettik. Sadece uzmanlardan oluşan bir kitap olmamasını önemsiyoruz. Sendikalar ve çiftçi mücadelelerinden gelen, kırsal alanda doğrudan üretim yapan, kır emekçilerinin de katkılarını içeren çoksesli bir anlatı kurmak istedik. Bu, kitabın teorik derinlikle ve sahadaki deneyimi birleştirmesini sağladı.
İlkay Öz: Farklı disiplinlerden gelen yazarların katkıları kitabın zenginliğini arttırdı. Tarım politikalarından toplumsal yeniden üretime, tohumculuktan sözleşmeli tarıma kadar birçok farklı perspektiften kırsal alanlar ve köylülük tartışmalarını derinleştirdik. Bu çeşitlilik, kırsal alanlara dair tek bir doğru ya da mutlak bir analiz sunma kaygısı taşımadığımızın altını çiziyor. Dolayısıyla antikapitalist bir perspektifi taşıması haricinde ne yazarlar ne de söyleşi yaptığımız kişilerin alternatif kırsal alan tanım ve tahayyülü tek biçimdeydi.
Bu kitabın temel amacı nedir, kırsal-tarımsal sorunlara dair mevcut tartışmalara nasıl bir katkı sunmasını umuyorsunuz? Kitabın hedef kitlesi kimlerdir?
İlkay Öz: Bu kitabı derlerken amacımız çok çeşitli şekillerde ekonomik, toplumsal, ekolojik kriz, gıda krizi şeklinde çoklu krizler olarak hayatımıza etki eden kapitalizmin sistemik sorunlarının kırsal-tarımsal alanlardaki yansımalarını göstermekti. Bununla birlikte yalnızca sorunları değil, kapitalizmin ötesine işaret eden mücadele, deneyim ve pratikleri de dahil etmek istedik. Bu kitabın sunduğu perspektif, mevcut tarım ve kırsal politikaların köylüleri nasıl etkilediğini, bu etkilerin nasıl mücadele alanlarına dönüştüğünü anlamak üzerine kurulu. Kapitalizmin kırsal alanlara yönelik saldırılarının tarihsel ve güncel örneklerini ele alıyoruz. Kitap yalnızca kırsal-tarımsal alanlardaki sistemik sorunlara işaret etmekle yetinmiyor. Kapitalizmin yarattığı tahribat karşısında mücadele, deneyim pratiklerini ve alternatifleri de ortaya koyuyor. Kapitalizmin saldırılarına karşı köylü ve çiftçilerin itirazlarını gösteren, çiftçilerin örgütlenme ve gıda egemenliği mücadelesini ele alan, alternatif üretici deneyimlerini aktaran yazılar ve görüşmeler de var.
Özge Güneş: Kitabın kırsal-tarımsal sorunlara, açlığa ve yoksulluğa karşı mücadele edenler için bir kaynak olmasını amaçladık. Bu çerçevede tarımla, gıdayla ilgili insanlara hitap etmenin ötesinde kapitalizmden mustarip herkesin, farklı ilgi alanlarına sahip okuyucuların ilgisini çekebileceğini düşünüyoruz. Kır emekçilerinden, küçük çiftçilerden ve köylülerden tutun, kentlere dek; yerel yönetimleri, tüketicileri, ister uzman olsun ister olmasın tarım-gıda politikalarıyla ilgilenenleri ve esasen mevcut düzene alternatif arayışındaki herkesi hedefliyor.
Son olarak kitabın ismi olan Kırlardan Gelecekler ve kapak görselini sormak istiyorum. Yanılmıyorsam Turgut Uyar’ın şiirinden bir dize.
Evet Turgut Uyar’ın “Kırlardan Geliyorlar” şiiri, son yıllarda artık politik ve toplumsal olarak mücadelede antikapitalist bir dünyanın inşasında kırsal-tarımsal alanların önemli bir mücadele ve örgütlenme zemini ve bu alandaki emek sınıflarının da bu mücadelenin hâlâ kritik özneleri olduğuna dikkat çekmesi açısında kitabımızın adına ve kapağına ilham oldu. Kapaktaki illüstrasyon ise bu şiirden yola çıkarak küresel gıda egemenliği mücadelesine yaptığı çizimler ile katkı sunan önemli bir illüstrasyon sanatçısı arkadaşımız tarafından yapıldı. İllüstrasyonda gördüğünüz o çiçek de pek tabii ki sümbülteber.