Google Play Store
App Store
Özgün dönemin özgün hikâyeleri
78-80 HİKÂYELER, Recep S. Tatar, Su Yayınları, 2024

Zafer AYDIN

Türkiye sosyalistlerinin tarihi içinde en özgün yıllar olarak yaşandı 1978-1980 arasındaki dönem. Kitleselleşmenin yavaşladığı, sosyalist solun toplumsal desteğinin görece zayıfladığı, buna karşın militanlaşmanın arttığı, yükseldiği çatışmaların yoğunlaştığı, mücadelenin sertleştiği yıllardı bu yıllar. Başka bir dünya umudunun korkuya, kişisel beklentilere üstün geldiği, hareketli, hızlı günlerin aktörleri çoğunlukla gençlerdi. Sosyalist olma öyküleri, 60'lı yıllarda yükselen sosyalist harekete 12 Mart sürecinde yaşatılan acılara, haksızlıklara isyan üzerine şekillenmiş gençler, 78- 80 arasındaki dönemde birer devrimci militan olarak mücadelenin saflarında yer aldılar. Bu devrimcilerin bir kısmı da o yıllarda henüz liselerde öğrenciydi. Defteri, kalemi, kitabı bir kenara itip, kavganın içine daldılar. Okul sıralarından, mahallelere, sokaklara taşan yürüyüşün parçası, paydaşı, öznesi oldular.

Bunlardan biriydi, arkadaşımız Recep S. Tatar. İstanbul'un gecekondu semtlerinden birinde bir lisede öğrencisi olarak dâhil olduğu devrimci mücadelede yaşadıklarını "78-80 Hikâyeler" başlığı altında kaleme alarak bizlerle paylaştı. Kitapta yer alan trajikomik hikâyelerde Recep bize sadece yaşadıklarını aktarmakla kalmıyor, yerelden genele teşmil edilebilecek sonuçlarla bir de fotoğraf çekiyor. Örneğin, sonu baltayla kovalanmaya varan evinin bahçesinde odun kesen adama kimlik sorma eyleminde o döneme özgü "her şey bizden sorulur" havasındaki büyük özgüven patlamasını görüyoruz. Ya da esrar satıcısı bir gardiyanın “zabıtayım” yalanına inanarak onu koruma altına alma çabasındaki dayanışmacılığı.

Yine tavuk kümesinde biten yazılama gecesi öyküsünde ailelerle kurulan ilişkileri. Devletin polisinden çok, ana-babadan korkma naifliğini. Bilmeden hayatlarına değdikleri insanlarda bıraktıkları izleri. Velhasıl her bir öyküden süzülüp gelenler bize dönemin ruhunu, ilişkilerini, duyarlılıklarını, duyarsızlıklarını, şuursuzluklarını, cesareti, korkuyu anlatıyor. Sosyalist solun o dönemki yaşamından üzerinde konuşulacak kesitler yansıtıyor. Ayrıca ayrı ayrı siyasetlerde yol yürümüş olsa dahi sosyalist solun liseli gençlerinin düşünce ve davranış kalıplarının birbirinden çok farklı olmadığını da gösteriyor. Yani Recep bir Devrimci Yolcu olarak kendi hikâyelerini anlatırken, aynı dönemde sosyalist solun çeşitli örgütleri içinde mücadeleye katılan liselilerin öyküsünü de aktarmış kitabında.

Son dönemde sosyalist solun tarihine ilişkin çok sayıda anı, otobiyografi, söyleşi kitapları yayınlanıyor. Bazıları bu çalışmaları "ruh çağırma seansı" diye küçümseme eğilimi taşıyor olsa da yayınlanan kitaplarla -eğrisiyle doğrusuyla- sosyalist solun tarihine ilişkin geniş bir külliyat oluşturuyor. Bir birikim yaratıyor. Belli bir ihtiyat payı bırakarak söyleyebiliriz ki, yayınlanan her bir kitapla; kimdi bunlar, amaçları neydi, neyi başardılar, neyi başaramadılar sorularına dair cevaplar ortaya konuluyor. Elbette ne yapılması ya da yapılmaması gerektiği sorularına da. Unutmamak gerekir ki, hafıza ve anımsama olmadan yeni bir başlangıç da olamaz.

"78-80 Hikâyeler" kişisel yaşam öyküsünden komik, traji komik kesitler içeren bir anı kitabı. Recep S. Tatar, sıcak, içten ve yalın bir dille anlatmış yaşadıklarını. İyi ki de yapmış, hafızalarda taşınan bir tarihi kayıt altına almış bu kitabıyla. Ben ilgiyle okudum, kitabı okuyunca bana hak vereceğinize eminim.