Google Play Store
App Store

Anketler yayınlanıyor ve onlara dayanarak yorumlar yapılıyor ama onlardan daha önemlisi bir insanın özgüveni ve o özgüveni karşısındakilere geçirmesidir.

BirGün’ün Özgür Özel röportajını dün okudunuz. Ondan bir gün önce de İspanyolca mecralarda benim röportajım yayımlandı. Söyledikleri bir yana, 45 dakika kadar görüştüğümüz Özel’den edindiğim izlenimi tek sözcükle “özgüven” olarak özetleyebilirim. Bu yalnızca anket sonuçlarıyla kazanılabilecek bir şey değildir.

Otokratik rejimlere karşı mücadelede en önemli güç olan özgüven; ancak durumu doğru tahlilden, doğru yolda ve çok geniş bir kitle desteği ile yürüdüğünüzün farkında olmaktan gelir.

Özel, otokratik bir tek adam rejimine karşı mücadele edildiği konusunda net. 19 Mart’tan sonra bu rejime “darbe” ve “cunta” sıfatlarını da ekledi. İktidarın tüm saldırısına karşın geri adım atmıyor.

Türkiye’deki darbenin başında da bir cunta var ve o cuntanın Başkanı Erdoğan. Çünkü elindeki bütün gücü kullanıyor. Polisi, istihbaratı, savcıyı, yargıçları, medyayı kullanıyor ve devletin televizyonunu kullanıyor… Darbe püskürtüldü ama eğer fırsatını bulurlarsa yeniden kalkışacaklardır. Buna fırsat vermeyecek olan, darbeyi püskürten iradenin dimdik ayakta durması ve sönümlenmemesi. Bizim asla ve asla geri çekilmememiz lazım!

Özel, sokakta onun gökkuşağı olarak tanımladığı her renkten muhalifin birlikte duruşunun öneminin farkında. Amaç, tüm muhalefet güçlerinin asgari müştereği olan ve adil bir şekilde birbirleriyle yarışabilecekleri parlamenter demokratik bir sisteme ulaşmak. Bunun ilk adımı, adalet ortak paydasında birleşerek, sandığa kavuşana kadar birlikte mücadele etmek!

Meydanları birlikte dolduran her partiden ya da partisiz insanları birbirlerine düşmeden birlikte yürütmek hiç kolay iş değil.

Özel, muhalif kitle içinde zaman zaman uç veren kuşkuların, güvensizliğin ve iktidar bloku içindeki çatlaklardan medet umma halinin panzehirinin de kendi özgüvenleri olduğunu görüyor. Bahçeli’nin CHP’ye kayyum karşıtı ve İmamoğlu lehine yorumlanabilecek çıkışlarına da bu özgüvenle yaklaşıyor: “Biz kendi önümüze tuttuğumuz ışıkla yürüyoruz. En önde gençler yürüyor. Bütün demokratlar yürüyor. Bahçeli bizim tuttuğumuz ışığı katkı sağlayacaksa ışığını bizim önümüze doğru tutabilir ama biz onun tuttuğu ışıktan yürümeyeceğiz.

Otokratik rejimlere ve liderlere karşı nasıl başarılı olunabileceğine dair, dünya pratiği ve siyaset bilimi literatüründen hareketle, bu köşede çok şey yazdım. CHP’nin son dönem pratiği bunlarla uyumlu. Belki başarı için elzem iki unsurun henüz eksik olduğu söylenebilir.

Bir; tüm muhalefet kesimlerinin, gökkuşağının tüm renklerinin sahipleneceği ve yürüdükleri ortak hedefte hepsini aynı ölçüde heyecanlandırıp birleştirecek bir “sembol”. Özel bunun bir anda kitleler içinden çıkacağını söylüyor ki doğru. Bu tür semboller yukarıdan dayatıldığında değil, aşağıdan yukarı doğal bir süreçte doğduğunda işe yarıyor.

İki; gökkuşağının tüm renklerini birlikte tutacak ve hedefe ulaşana kadar birlikte yürütecek, basit-net-kısa bir program.

Özel, “ortak bölenlerin en büyüğünü bulup da ayrışmak yerine ortak katların en küçüğünde birleşmeyi” şimdilik başardıklarını, bu başarıyı sürdürdüklerinde hedefe de ulaşacaklarını söylüyor. Ortak katların en küçüğünü de “Demokratik, güçlü, hukuki düzenlemeler yapılıp kuvvetler ayrılığı ile yargı bağımsızlığının sağlandığı parlamenter sisteme geçiş için ortak iradenin beyan edildiği bir taahhüt” olarak görüyor. “Bunu adayımız kamuoyuna taahhüt edecek. Partimiz de taahhüt edecek. Parlamenter sisteme geçiş için ortak iradenin beyan edildiği bir şey, yazılı hale gelebilirse bundan mutluluk duyarız.

Özel, bu süreçte Kürt siyasi hareketiyle birlikte yürüme konusunda da net. Herkesi CHP’nin savunduğu değerlerde birleştirmek gibi bir yanlışa düşmeden, “Zafer Parti’nin itirazlarına ya da DEM’in umuduna bir şey demeden”, “Kürt sorunu yoktur” denilen ve kent uzlaşısının kriminalize edildiği bir yerde çözüm olmayacağına işaret ederek, herkesin demokrasi, özgürlük ve hukuk/adalet zemininde anlaştığı bir ortak paydada ve ancak şeffaflıkla yüründüğünde Kürt sorununun da çözüleceğini söylüyor.

Söylediklerinin altını çizense, ondan yansıyan özgüven oluyor.