Özkök'ün konuşması
Geçen haftanın önemli gündem maddelerinden biri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün yıllık değerlendirme konuşmasıydı. Harp Akademileri Komutanlığı'nda yapılan konuşmaya basın da davetliydi.
Önceki gün köşesinde Melih Pekdemir'in de belirttiği gibi, basında bir kaç yazar dışında, konuşmaya tepki veren olmadı. Özellikle, iktidarı ve muhalefetiyle Meclis'teki partiler, Genelkurmay Başkanı'na destek yarışına girerken, izleyebildiğim kadarıyla demokratik kitle örgütlerinden de etkili bir ses yükselmedi. Demokratik bir ülkede ancak siyasi bir güç odağının yapacağı türden bir değerlendirmenin ordu tarafından yapılması, en azından yadırganmalı ya da sorgulanmalıydı; olmadı.
* * *
Şöyle düşünün... Sözgelimi, Özkök'ün ABD ile ilişkilere atfettiği hayati öneme katılmayan bir siyasi hareketin bu ülkedeki konumu ne olacak? Ya da Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerine Genelkurmay'ın baktığı yerden bakmayan bir partinin durumu... Kıbrıs konusunda Özkök'ten farklı düşünenler, -örneğin bunlar arasında KKTC Cumhurbaşkanı da olabilir- ne yapacak? Bütün bu özneler, TSK ile 'demokratik bir tartışmanın' tarafı olabilecekler mi? Olamayacaklar, çünkü, TSK'nın sivil kurum ve kişilerle ilişkisi eşitlerarası bir ilişki değil. Bu durumda, Genelkurmay Başkanı, ülke meseleleri üzerine bu kadar kapsamlı bir analiz yapıp bunu da kamuoyuna yansıttığında, belli bir politika çerçevesinde toplumu 'hizaya sokmak'tan başka bir niyet, maalesef göremiyoruz.
* * *
Tepkilere gelirsek... CHP için söylenecek bir şey yok. Bir kaymakamın kitap imha kararına, sokaklarda demokratik taleplerini dile getirenlere karşı yürürtülen linç girişimlerine bile tepki vermeyen CHP'nin Özkök'ün konuşmasını yadırgamasını beklemek hayal olur. Bırakın yadırgamayı, ana muhalefet partisi politikalarını zaten uzun zamandır Genelkurmay'ın açıklamalarına endekslemiş durumda... Öte yandan, biliyoruz ki Özkök'ün konuşması AKP'nin temel politik tercihlerine denk düşmüyor. Dahası kimi konularda taban tabana zıt. Ama bu partinin genel başkan yardımcısı, Genelkurmay Başkanı'nı her konuda haklı bulup, "Böyle aklıselim bir devlet adamına sahip olduğumuz için çok mutluyum" diyor. Haydi, AKP'nin TSK ile bir gerilimin tarafı olmaktan çekindiğini düşünelim... Ya demokratik kitle örgütleri, sendikalar, sivil toplum kuruluşları? Öyle anlaşılıyor ki, ülkenin en büyük güç odağı, başta laiklik olmak üzere 'çağdaş değerlere' sahip çıktığı sürece, bu durumu demokrasi açısından sorgulamanın gereği yok, diye düşünüyorlar. Varoluş koşulları siyasal demokrasinin gelişmesine bağlı olan kesimler, ordunun rejim üzerindeki vesayetini "işlerine geldiği sürece" sineye çekmekte bir beis görmüyorlar. Size de ağır bir ikiyüzlülükle karşı karşıyaymışız gibi gelmiyor mu?