Google Play Store
App Store
Özrünüzü kabul etmiyorum!

Orhan AYDIN

Devlet içinde de öbeklenmiş faşist bir çetenin, kanla ve kinle yazmaya çalıştığı tarih, bugünlerde Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in özrü ile yeniden gündemde. Sinan Ateş’in Genel Başkanı olduğu dönemde Ülkü Ocakları’na mensup bir kişinin saldırısına uğradım. Beni de takibe almışlar. İfadelerden ve polisin kaydettiği görüntülerden bu belliydi ancak konuşma kayıtları o dönem elimizde yoktu. Ayşe Ateş’in dosyaya koyduğu görüntülerle, o günlerde Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı olan Ömer 30 Ekim 2020 tarihinde mesaj grubuna bir mesaj göndererek, benim hakkımda, “Bulalım bunu. Hangi ilde” dediği ifadeler açığa çıktı.

Gerçekleştirilen malum saldırı sonrası Gökhan Bozkurt adlı kişi yakalandı, mahkemeye çıkarıldı ve SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Hakkında 44 suç vardı ki bunların içinde gasp, hırsızlık, tecavüz gibi ahlaksızlığın simgesi hâline gelen suçlar vardı. Bu faşistin birileri tarafından yönlendirildiği çok açıktı. Aradan bir zaman geçti ve bu ortaya çıktı. Bu çetenin bir parçası olarak Gürcistan’a kaçtığını ama sonra tutuklandığını biliyoruz. 2 yıl 4 ay ceza aldı.

Tüm bunlar benim bilgim dışında gerçekleşti. Bir çetenin, mafyalamış, devletin içinde konuşlanmış bir çetenin, Hükümet ortağı konumumdaki bir partiyle bağlantısı çok açık olan yani Ülkü Ocaklarıyla bağlantılı bir kişinin, bana saldırmış olmasına hiç şaşırmış değilim. Ama şu bir gerçek ki bu çete, bu faşist yapı, benden önce saldırıya uğramış tüm gazeteci arkadaşlara aynı yöntemle saldırmışlar. Barış Atay’a, Güvenç Dağüstün gibi sanatçı dostlarıma yapılmış saldırılar da yine bu çetenin elinden çıkmış işler.

Sinan Ateş cinayetinin failleri de ortadadır. Dosyada adımın geçmesi, Sinan Ateş’in eşinin WhatsApp yazışmalarını ortaya çıkarmasıyla olmuş sanıyorum. Bunun bir kısmını sosyal medyadan bir kısmını da haberlerden izledim. Gazetecilerden, mağdur insanlardan eşi adına özür diliyor kendisi. Ben bu özrü asla kabul etmiyorum.  Ama Sinan Ateş cinayetini işleyen katillerin de mutlaka bulunmasını, yargıya teslim edilmesini istiyorum. Başka şebekeler tarafından da yönlendirilen bu cinayetin mutlaka çözülmesi gerekir. Elbette ki ölümü ya da cinayeti öven bir zeminde durmuyorum. Bu cinayetin aydınlanmasını talep ediyorum ama bu faşist çetenin deşifre olması gerektiğini, aksi halde önümüzdeki dönemde benzeri saldırıları ve cinayetleri yaşayabileceğimizi düşünüyorum.

Şunu da belirtmek gerekir ki, benden önce saldırıya uğrayan kişilerin de failleri ortaya çıkmadı. Ya da yönlendiricileri, azmettiricileri ortaya çıkmadı. Çıkamazdı da çünkü sistemin ortağı haline gelmiş bir siyasi yapıdan söz ediyoruz. Adaletin ayaklar altına alındığı bir ülkede korunan, kollanan bir siyasal yapıdan ve çeteleşmiş bir örgütten bahsediyoruz. Bana saldıranın da sadece kimliğini ve işlediği suçları öğrenebildik. Arkasındaki güçleri, yönlendiricileri ancak şimdi Ayşe Ateş Hanımefendi’nin ortaya çıkardığı WhatsApp yazışmalarıyla öğrenebildik. O günlerde ben sosyal medya üzerinden yoğun bir şekilde tehdit alıyordum. Bu ülkede yaşayan bir insan olarak belli konulara tepki gösteriyordum, saldırıya uğrayan arkadaşlarıma sahip çıkıyordum, ifade özgürlüğü için bir cephe oluşması konusunda bir mücadele veriyordum, mücadele edenlere destek oluyordum. Esas saldırının buna yönelik olduğunu düşünüyorum. Bugünlerde herkesin konuştuğu Bozkurt işaretinin arkasına sığınan bir güruhun bunu yaptığı açıktı. Bugün ortaya çıkan bilgi, belge ve görüntülerle bu tamamen açığa çıkmış oldu.