‘Dünya Tiyatro Günü’nü Meclis kürsülerinden “Tiyatro Yapma!” sözlerini duymayacağımız, sanat kurumlarında padişahlık rejiminin sona ereceği günlerin beklentisi içinde kutluyoruz.

Padişahlık rejiminden demokratik cumhuriyete
Fotoğraf: İstanbul Şehir Tiyatroları

Yarın, ‘Dünya Tiyatro Günü’. İlk kez 1962 yılında UNESCO’ya bağlı Uluslararası Tiyatro Kurumu (ITI) tarafından, tiyatro sanatını dünya çapında yaygınlaştırmak, tiyatro sanatının değerinin geniş kitleler ve yöneticiler tarafından benimsenmesini sağlamak amacıyla kutlanan bu gün nedeniyle her yıl ünlü bir tiyatro insanının hazırladığı bir bildiri açıklanırken, bazı ülkelerde bir de ulusal bildiri yayınlanıyor. Ülkemizde ilk kez 1978 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından kaleme alınan Ulusal Bildiri sonraki yıllarda, Haldun Taner, Refik Erduran, Necati Cumalı, Tarık Buğra, Talat Halman gibi yazarlarımız, İrfan Şahinbaş, Lütfi Ay, Özdemir Nutku, Metin And, Zehra İpşiroğlu, Zeynep Oral, Seçkin Selvi gibi akademisyen ve eleştirmenlerimiz, Bedia Muvahhit, Yıldız Kenter, Kenan Işık, Ali Poyrazoğlu, Orhan Alkaya, Müjdat Gezen-Metin Akpınnar gibi usta yönetmen ve oyuncularımız tarafından yazıldı. Bazı yıllarda protestolara da sahne oldu Dünya Tiyatro Günü. 2007 yılında Bozkurt Kuruç’un yazdığı ulusal bildiriye alternatif bir bildiriyle yanıt verildi. Ferhan Şensoy şöyle diyordu bu bildiride: “Bizler, perdelerimizi her zamankinden daha çok bağımsızlık için, eşitlik için, özgürlük için açacağız. Seslerimiz uçuşup gitse de, sözcüklerimiz bilenip kalacak yeryüzünde. Sahnelerimiz barışın ve kardeşliğin çiçek bahçesi olacak.”

2014 yılında Gezi direnişinin ardından bildiriyi kaleme alması için bir tiyatro insanına çağrı yapmaktan çekinen UNESCO Türkiye Milli Komitesi bildiriyi kendisi yazmış, bunun üzerine sanat kuruluşları Yücel Erten’in hazırladığı bildiri ile bu durumu ve siyasal iktidarın sanat alanına getirmek istediği TÜSAK boyunduruğunu protesto etmişti. Erten, bildirisinde şöyle diyordu: “Biz sanatçılar yalnızca duygular dünyasının ve ilhamın değil; aynı zamanda aklın, bilginin, bilincin, vicdanın ve emeğin kuracağı yeni ve güzel bir dünyanın neferleriyiz… Sanat kurumlarımızın yok edilmesi sürecine sonuna kadar karşı çıkacağız. Susmayacağız, çünkü sanatçı son sözü karanlığa bırakmaz!”...

HAYDİ TİYATROYA!

Tiyatromuzun, tüm olumsuz koşullara karşın, dünya ile boy ölçüşebilecek düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Yalnızca bugün, İstanbul Şehir Tiyatrolarının sahnelerinde sergilenen oyunlara bakmak bile bu düzeyi kanıtlamaya yeterli. Bilgesu Erenus’un “Yaftalı Tabut”, Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”, Suat Derviş’in “Fosforlu Cevriye”, Özen Yula’nın “Hayat Der Gülümserim” oyunlarını yarın ücretsiz izleme olanağınız var. Bu güzel oyunları kaçırmamanızı dilerim… İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ayrıca Dünya Tiyatro Günü nedeniyle deprem bölgesindeki tiyatrocuları sahnelerine konuk ediyor. 27 Mart’ta başlayıp tiyatro mevsimi boyunca devam edecek bu uygulama çerçevesinde, Tiyatro Kooperatifi işbirliği ile deprem bölgesindeki tiyatrolar oyunlarını İBŞT sahnelerinde oynayacaklar. Kültür ve Turizm Bakanlığı da benzer bir kararla, 27 ve 28 Mart’ta Devlet Tiyatroları ve 81 ilde İl Kültür Müdürlükleri sahnelerini özel tiyatrolara açıyor. Bu günler çerçevesinde yurt genelinde 86’sı özel, 29’u DT oyunu olmak üzere 115 oyun izleyici ile buluşacak.

İzmir’de ise 27 Mart’ta ‘İzmir Uluslararası Hülya-Özdemir Nutku Tiyatro Festivali’ başlıyor. 10 Nisan’a kadar sürecek olan festivalde 21 yetişkin oyunu, 4 köy tiyatrosu performansı, 6 çocuk oyunu ve 2 yabancı oyun var. Açılış oyunu, İtalya’dan Officina Per La Scena’dan “Alice”. Önümüzdeki hafta tiyatro festivalinden ve başka oyunlardan söz etme vadiyle, bu yılın Dünya Tiyatro Günü bildirileri ile sonlandıralım bu haftaki yazımızı.

AYOUB’UN ÇAĞRISI

Dünya Tiyatro Günü bildirilerinin ilki Fransız yazar Jean Cocteau tarafından kaleme alınmış. Sonraki yıllarda Arthur Miller, Laurence Olivier-Jean Louis Barrault, Helene Weigel, Peter Brook, Richard Burton, Eugene Ionesco, Edward Albee, Tankred Dorst, Augusto Boal, Ariane Mnouchkine, Judi Dench, John Malkovich, Dario Fo, Helen Mirren, Peter Sellars gibi tiyatro insanları tarafından yazılan Uluslararası Bildiriyi hazırlama görevi bu yıl -ITI Merkezi tarafından- Mısırlı tiyatro ve sinema sanatçısı Samiha Ayoub’a verilmiş. Ayoub, bildirisinde “Bugün size Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle tüm sanatların babası olan ‘tiyatro’dan söz etmek, hatta tiyatroyu kutlamak için seslenmiyorum. Hayır, ben sizi hep birlikte ayağa kalkmaya, el ele tutuşmaya, omuz omuza durmaya ve tiyatro sahnelerinden alışkın olduğumuz gibi avazınız çıktığı kadar haykırmaya, tüm dünyanın bilincini uyandırmak, insanlığın yitirilmiş özünü içimizde aramak için sözcüklerimizi dışarı vurmaya çağırıyorum: Özgür, hoşgörülü, seven, sempatik, yumuşak ve kabul edici insanın; kabalığı, ırkçılığı, kanlı çatışmaları, tek taraflı düşünceyi ve aşırılığı reddetme gücüne sahip özünü aramaya çağırıyorum. İnsanlar bu yerin üstünde ve bu gökyüzünün altında binlerce yıl yürüdüler ve yürümeye devam edecekler. O zaman çekin ayaklarınızı savaşların ve kanlı çatışmaların çamur deryasından ve sahnenin girişinde bırakın onları. Belki o zaman kuşku bulutlarıyla sarılmış insanlığımız yeniden hepimizin insan olmaktan, insanlık bünyesinde birleşmiş erkek ve kız kardeşler olmaktan gurur duyabileceğimizi sağlayacak sarih ve kesin bir gerçeklik haline gelir.” Ayoub yazısını şu sözlerle tamamlıyor: “Tek bir dünya ve tek bir insanlık adına yaşamın ışığını hep birlikte yayalım.”

Bu çağrıyı, Yücel Erten’in 2014 yılında kaleme aldığı alternatif bildirideki çağrı ile tamamlayalım: “Er ya da geç, yurdumuzda bilim ve sanat özgür, kurumları özerk olacaktır!”.

***

ULUSAL BİLDİRİ

Değerli tiyatro eleştirmeni Prof. Ayşegül Yüksel tarafından kaleme alınan 2023 Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi, tiyatro sanatının işlevini en güzel biçimde özetliyor: “27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, bir kez daha mitologyanın -geçmişi geleceğe ulaştıran- geniş zamanındayız. Antik dünyada sanatın efendisi olan Apollon ile tragedya ve kya’nın atası Dionysos’un bir kez daha konuğuyuz. Tiyatro, insanlığın ortak vicdanına yer etmiş binlerce yıllık hüzün ve sevinci sahnede kotarırken, benliğimizde coşkuyu ve sağduyuyu buluşturuyor. Dionysos’un coşkusunu Apollon’un sağduyusu dengeliyor. ‘Tiyatro yaşantısı’ dediğimiz büyülü ortam işte bu dengede gerçekleşmekte: ‘Duygusal birliktelik’ ile ‘düşünsel paylaşım’ın bütünleştiği noktada birbirimize bağlanıyoruz. Tiyatro sanatının yarattığı ortak yaşantı hepimizi sarıp sarmalarken, duyarlığımızı da keskinleştiriyor. En çok bu yüzden ‘tiyatro yaşantısı’na gereksinmemiz var. Çünkü teknoloji geliştikçe, insanca ilişkilerin yok sayıldığı, uygarlık ilerledikçe toplumsal ve bireysel düzeyde ilkelleştiğimiz, çelişkilerle bezeli bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü güç ve para hırsıyla doğayı hoyratça yağmalayan, savaş çığlıklarıyla kirletilmiş, açgözlü bir insanlık düzeninde ‘vicdan’ın sesi duyulmaz olmuş. Toplumumuz zor bir geçitte yol almaya çalışıyor. Amansız bir pandemi dönemini tam atlatamamışken, uğradığımız deprem felaketinin yarattığı yıkımla yüz yüzeyiz. Tiyatromuz her iki aşamada da yara aldı. Pandemi döneminde neredeyse yok olma noktasına yaklaşan gösteri sanatları, depremin ardından bir süre daha sessizliğe gömüldü. Hem de tiyatro yaşantısının yarattığı duygu ve düşünce birliğini en çok özlediğimiz aşamada… 2023 yılı ülkemiz için önemli bir dönemeç oluşturuyor. Cumhuriyet’imizin 100. yılındayız. Yakında kutlayacağımız ikinci yüzyılımız için dilediğimiz gelişmeler birer düş olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmeli. Hepimiz, gelecekte çocuklarımızın esenliğini sağlayacak oluşumlara özlem duyuyoruz: Hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu, düşünce ve söz özgürlüğünün özenle korunduğu, yoksulluk ve işsizlik sorunlarını aşmış, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımcılığından arınmış, çocuk haklarına saygılı, genç kuşağın eğitimi adına doğru yatırımlara yönelmiş, kavga ve çekişmeleri geride bırakmış, barışçıl bir toplumda yaşamak istiyoruz. Bu doğrultuda, tiyatromuza, hem ülkemiz hem de dünya insanları adına, bugünden geleceğe ulaşacak, iyiye ve doğruya sahip çıkacak duygusal-düşünsel yaşantıları oluşturma görevi düşüyor.”