Google Play Store
App Store
Patili dostlarımızın hikâyesi
TOMBİK ROKA, M. Banu Aksoy, Resimleyen: Öykü Akarca, Can Çocuk, 2025

Gökhan Yavuz DEMİR

İçinde köpek olan kitapları çocukluğumdan beri hep çok sevdim, hâlâ da çok seviyorum. Herkesin hayatını üzerine inşa ettiği bir takım temelleri, vazgeçilmezleri ve hatta kutsalları var. Benim hayatımın merkezini ise çok uzun bir zamandır edebiyat ve köpekler teşkil ediyor. Bahçede köpeklerimle oynadığım ve sonra onlar yanımda uyuklarken roman okuduğum anlar gerçekten yaşadığımı hissediyorum. Baharın rengarenk çiçek olup açarak geldiği güneşli bir günde, köpeklerimin havlamaları arasında bahçede oturup M. Banu Aksoy’un yazdığı ve Öykü Akarca’nın resimlediği Tombik Roka’yı okumaya başlıyorum. Zeynep, Asya, Toprak, Çapul, Fıstık ve Binnaz etrafımda güneşleniyorlarken, onların havlamalarına biraz sonra kitaptan çıkan Tüylü, Boza ve Tombik’in havlamaları da ekleniyor. Edebiyat hayata sızarken, hayat da edebiyata karışıyor.

Anne, babası ve kardeşi Cancan’la yeni bir eve taşınan Memo’nun Tombik’le nasıl tanıştıklarını anlatmasıyla hikâyemiz de başlamış oluyor. Yeni ev, yeni komşular ve yeni arkadaşlar demektir. Fakat her yeni başlangıç aynı zamanda yeni sürprizlere de gebedir. Nitekim Memo ve ailesi tanışmayı hiç ummadıkları yeni dostlar da edinecektirler: Bol tüylü, ıslak burunlu, dört ayaklı ve çoğu kez bayağı gürültücü dostlar. Çünkü taşındıkları sitenin bahçesi kimsesiz köpek ve kedilerle doludur.

Memo ve ailesi, bilhassa da köpeklerden çok korkan babası, bu yeni tanıştıkları kendi hallerindeki canlıları anlamaya çalışır. Neden havlıyorlar yahut neden uzun uzun uluyorlar? Aslında çoğu insanın yapmayı beceremediği bir şeyi yaparak, aynı sokağı veya aynı hayatı başka canlılarla beraberce paylaşmayı, bir arada yaşamayı öğrenmeyi denerler. Elbette her zaman öğrenmeyi reddeden, denemekten korkan ve kendi konforundan başka her şeye karşı çıkan insanlar da vardır. Onlara göre sokak hayvanlarının yaşama alanı site bahçesi veya sokaklar değildir. Gerçi sokak hayvanlarının yaşama alanının neresi olduğu sorusuna kendileri de cevap veremezler ama yine de kedi ve köpeklerle bir arada yaşamamak için bas bas bağırırlar. Oysa Memo’nun babasının yaptığını yapmak daha insanî ve akıllıcadır.

Çok sık kullanılan hatalı ifadelerden biri de herhalde sokak hayvanlarını “sahiplenmek” olsa gerek. Oysa sokaktan aldığı bir canla beraber yaşayan herkesin bildiği gibi genelde sokak hayvanı gelip sizi sahiplenir. Nitekim Memo ve ailesi Tombik’i değil, aslında onların balkonuna yerleşip kendi krallığını kurarak Tombik onları sahiplenir. Tombik’in artık bir kimlik kartı ve soyadı vardır: Tombik Roka! Sebebi ise ısrarla kendi halindeki Tombik’i belediyeye şikâyet eden ve siteden attırmaya çalışan bencil bir komşudur. Ama Memo ve ailesi Tombik’le beraber bu süreci çok iyi yönetmeyi becerecek ve insanların da köpeklerden öğrenebileceği şeyler olduğunu gösterecektir.

Hayatını bir kedi veya köpekle birleştiren herkesin tecrübe ettiği gibi insan başka bir candan her şeyden evvel koşulsuz sevginin dilini; bize benzemeyen, hatta bizden çok farklı bir canla beraber yaşamanın keyfini çıkarmayı; bazense onunla omuz omuza vererek, ötekine tahammülsüz insanlara karşı mücadele vermenin onurunu öğrenir. Tıpkı Memo ve ailesinin Tombik’le beraber yaşarken “biz” olmayı öğrendikleri gibi.

Toprak horluyor, Çapul gölgeye kaçmış, Zeynep her zamanki gibi yeni bir yaramazlık icat etme arayışında, Asya güneşleniyor, Fıstık yan arsadaki danaya havlıyor, Binnaz merdivenlerin en üst basamağından ufku seyrediyor… Tombik Roka’nın son sayfasını okuyor ve dünyanın sahibi olmadığımıza, beraber yaşamanın mümkün olduğuna ve sevginin bütün anlaşmazlıkları giderecek gücü içinde barındırdığına bir kez daha yürekten ikna oluyorum.