Patriarkanın ‘hayali’: Tradwife’lar
ABD’de 2015 yılında ortaya çıkan Tradwife’lar bugün sosyal medya üzerinden ‘kadının yeri evi’ algısını pazarlıyor, bir yandan da milyonlar kazanıyor. Kadını yalnızca ev içi emekle sınırlandıran bu topluluğa göre, kadının işi evi olurken erkeğinki ise ‘evin direği’ olmak.
![Patriarkanın ‘hayali’: Tradwife’lar](https://static.birgun.net/resim/makale/2024/11/25/patriarkanin-hayali-tradwifelar.jpg)
Deniz GÜNGÖR
“Toplumsal cinsiyeti ‘inşa’ eden ‘kültür’ böyle bir yasa ya da yasalar dizisi üzerinden kavrandığında toplumsal cinsiyet, eskiden ‘biyoloji kaderdir’ formülasyonunda olduğu denli belirlenmiş ve sabitlenmiş oluveriyor. Bu sefer biyoloji değil, kültür kader oluyor.”
Judith Butler - Cinsiyet Belası
Judith Butler 1990’da yukarıda alıntısını yaptığımız sözleri yazarken bugün 21. yüzyılda hâlâ dünyanın birçok bölgesinde kadınlar temel hakları için mücadelelerini sürdürüyor. Kürtaj hakkından, kadın sünnetine, eşit işe eşit ücret talebine dek kadınların sesi sokaklarda yankılanmaya devam ederken sosyal medyada patriyarkanın ‘hayali’ olan bir akım patlak verdi. Kadınların yüzyıllarca süren mücadeleleri doğrultusunda adeta tırnaklarıyla kazıyarak kazandıkları birçok hakkı elinin tersiyle itmesini alttan alta ‘öğütleyen’ bu akımın savunucuları ise sosyal medyada hem milyonlarca izleniyor hem de milyonlar kazanıyor.
Bahsettiğimiz bu akım ‘tradwife’, Türkçe karşılığı ise ‘geleneksel eş’. İngilizce’de ‘traditional wife’ın kısaltması olan ve ABD’de ortaya çıkan bu akım, 1950’lilerin geleneksel cinsiyet rollerini temel alıyor. ‘Kadının yerinin evi’ olduğunu savunan bu akıma göre kadınların ‘görevi’ ev işleri ile ilgilenmek, yemek yapmak, çocuk doğurmak ve onunla ilgilenmek, eşine ise her daim ‘güzel görünmek’. Erkek ise ‘evinin direği’. Kadının konumunu bir o kadar indirgeyen bu akım ise giderek yaygınlaşıyor.
KİM BU ‘TRADWIFE’LAR?
Tradwife topluluğu ilk olarak 2015 yılında hashtaglerle hayatımıza girdi. Ancak görünürlük kazanmaları 2020 yılının Ocak ayında oldu. Darling Akademy’nin kurucusu Alena Kate Pettitt’in BBC’ye verdiği röportaj ile Tradwife’lar medyada yer almaya başladı. Pettitt, geleneksel eşliği ‘1959’lu yıllardaymış gibi kadının kocasına itaat ettiği, onu şımarttığı yaşam tarzı’ olarak tanımladı.
Sosyal medyada ufak bir gezinti ile aslında farkında olmadan bu akımın öncü isimleri ile birçoğumuz karşılaşmışızdır. 1950’li yılların elbiseleri, özenle şekil verilmiş saçları, kusursuz makyajları ile kamera karşısına geçen bu kadınlar, ‘mütavizi’ mutfaklarında sıfırdan tereyağı, ekmek, gazlı içecekler yaparken bir yandan da gülümsüyorlar. Ancak bunlardan en çok göze çarpanları Nora Smith, Hannah Neeleman ve Estee Williams…
Nora Smith’in mutfakta kocasına ve üç çocuğuna yemek hazırladığı sırada payetli gece elbisesi, özenle şekil verilmiş saçları, kusursuz makyajı ile çektiği videolar oldukça dikkat çekiyor. Smith’in, ev yapımı gazlı içecekler, sıfırdan tereyağı, ekmek ve çikolatalı tatlı tariflerini paylaştığı tüm videolarını her gün 9 milyonu aşkın takipçisi izliyor. Örneğin 34 yaşındaki Hannah Neeleman ise, ABD’nin Utah şehrindeki çiftlik yaşantısı ile ilgili paylaşımlarında daha çok 1950’li yıllardaki ev kadınlarının yaşam biçimini yansıtan bir profil çiziyor. Eski balerin ve model olan Neeleman, sosyal medyadaki paylaşımlarında evi nasıl idare ettiğini, inekleri nasıl sağdığını, nasıl sebze yetiştirdiğini ve sekiz çocuğunu nasıl büyüttüğünü gösteriyor.
![](https://static.birgun.net/resim/content/2024/11/25/patriarkanin-hayali-tradwifelar-1.jpg)
Ancak bu akıma ilişkin açıktan konuşan isim olan Estee Williams ise yaşantısını ‘romantize’ ettiğini ve ‘geleneksel eş’ olmayı kendisinin tercih ettiğini söylüyor. Williams’a göre ‘tradwife’ akımının yayılmasının birkaç sebebi var. Kadın erkek eşitliğinin ‘kadın erkek arasındaki farkı bulanıklaştırdığını’ iddia eden Williams, kadınların hem çalışmak hem de ev işleriyle ilgilenmesinin yarattığı işyükü nedeniyle bu akımın yaygınlaştığını aktarıyor. Aynı zamanda kendilerine ‘geleneksel eş topluluğu’ olarak hitap eden Williams, feminen hayat tarzını kariyere tercih ettiklerini ifade ediyor.
![](https://static.birgun.net/resim/content/2024/11/25/patriarkanin-hayali-tradwifelar.jpg)
ARKA PLANINDA YATAN PATRİYARKA
Ancak gerçek kendilerini geleneksel eş topluluğu olarak tanımlayan bu kadınların sosyal medyada gösterdiğinden çok daha fazlası. Bu topluluk, kadınların doğuştan itaatkâr olması gerektiğini savunuyor ve bu savı İncil’e dayandırıyor. Toplulukları çoğunlukla Mormon ve Protestanlardan oluşurken bu inançlara göre kadının eşine ve hanesine fayda sağlamak için yaşadığı belirtiliyor. Moderniteyi ve feminizmi reddeden bu topluluk, gerçek mutluluğun ekonomik özgürlüklerinden feda ederek evleriyle, eşleriyle, çocuklarıyla ilgilenmekte yattığını düşünüyorlar. Kadınları, ‘geleneksel rollerine’ geri çağıran bu kadınlar, patriyarkanın yeniden inşasında önemli bir rol oynuyor. Modern tıpa, kürtaja, boşanmaya ve LGBTİ+’lara karşı olan tradwife topluluğu üremeyi ve beyaz nüfusu genişletmeyi ise nihai hedef olarak görüyor. Bu noktada akımın çıkış noktasının ABD olduğunu da unutmamak önemli.
Çocuklarıyla ilgilendikleri, lezzetli görünen yemekler pişirdikleri ve bununla beraber ‘masum’ görünen içeriklerinin altında aslında beyaz üstünlükçü, ırkçı ve milliyetçi ideolojiler kapalı bir şekilde yatıyor. Aşırı sağın yükselişinde de rolleri olduğu gerçeğini gözardı da edemeyiz. Ancak ev içi çalışan kadınlardan ayrıldıkları nokta ise bu yaşantıyı sosyal medya aracılığı ile pazarlamaları. Her biri ‘gerçek mutluluk için ekonomik özgürlüklerinden vazgeçtiklerini’ söylerken bir yandan da sosyal medya üzerinden bu yaşantıyı pazarlayarak milyonlar kazanıyor. Kısacası ‘para kazanmadıklarını’ söyleyerek para kazanıyorlar. Feminizmi asıl düşmanları olarak gören bu kadınlar, feminizm nedeniyle erkeklerin ‘feminenleştiğini’, kadınların ise ‘maskülenleştiğini’ aynı zamanda bunun aile kurumunu tehdit ettiğini savunuyor.
Yukarıda somutlaştırdığımız örneklerde her biri aslında ‘romantize’ ettiklerini söyledikleri yaşamları kendilerinin seçtiğini belirtse de bu akımın ardında patriyarkanın kendisi yatıyor. Kısacası ekonomik ve sosyal yaşantıda erkeğin baskın olduğu, kadını ise ev içi rollerle sınırlandıran patriyarka için ‘geleneksel eşler bulunmaz Hint kumaşı.’
GÖRÜNDÜKLERİ KADAR MASUM DEĞİLLER
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları doktora öğrencisi ve öğrenim asistanı Tuğçe Kaban, Batı’daki Tradwife’lar ile Türkiye’de direkt olarak karşılaşmasak da alternatif sağ ve kadın meselesinin Türkiye bağlamında da yansımaları olduğuna dikkat çekiyor. Batı’daki bu geleneksel eşlerin sosyal medya üzerinden kendilerini gösterdikleri kadar “masum” olmadıklarını ifade eden Kaban, “Feminizmin 100-150 yıllık birikimini, kadınların bu süreçte kazanılmış toplumsal hak ve konumlarını ciddi bir şekilde hedef alan ve tehdit eden bir akım" dedi.
Kaban, geleneksel eş topluluğunun beyaz üstünlükçü ideolojiyi benimsediğine dikkat çekti. Kaban, “Bu topluluk beyaz nüfusun tehdit altında olduğunu düşünüyor. Türkiye’de bunu çağrıştıran nedir? Göçmen erkeklerle evlilik yapan ve bu evliliklerden bebek sahibi olan kadınların damgalanması ya da ‘Suriyeliler öyle bir ürüyor ki yakında ülkeyi ele geçirirler’ gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. 2. dalga feminizmin önemli kazançlarından olan kürtaja ya da kadının kendi bedeni ve cinselliği hakkında söz sahibi olabilmesine karşılar. Türkiye bağlamında AKP dönemi aile, kadın ve cinsellik gibi konulu politika ve savunularını, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını bu bağlamda değerlendirmek mümkün” diye konuştu.
![](https://static.birgun.net/resim/content/2024/11/25/patriarkanin-hayali-tradwifelar-2.jpeg)
Sabancı Üniversitesi Öğrenim Asistanı
AŞIRI SAĞIN AKTİVİSTLERİ
Geleneksel eşlerin sosyal medya üzerinden örgütlendiklerini söyleyen Kaban, "Literatürde Tradwife’lar ve çevrimiçi kimlikleri genelde iki başlık altında değerlendiriliyor: Birincisi bahsettiğimiz alternatif sağ ideolojisinin savunusunu açıkça yapmak, bu noktada aktivistler; ikincisi ise yaşamlarını estetize ve romantize etmeleri, bu noktada ise küçük işletmeler kurarak ya da influencer olarak -feminizm bizi çalışmaya zorlayarak kapitalizmle birlikte bize baskı uyguluyor argümanları ile çelişkili bir şekilde- dijital kapitalizme eklemleniyorlar. İkincisinde ev içi emeklerini estetize ve romantize ederek gönderiler paylaştıkları kısımlar. Yani büyük çoğunlukla bu kadınlar yalnızca ev hanımı anneler değil, LGBTI+ bireylere, göçmenlere ya da genel olarak beyaz olmayan herkese karşı nefret söylemleri üreten aktivistler" dedi.
Kaban son olarak şunları aktardı: ‘‘Peki, Türkiye’de ne görüyoruz? Türkiye’de kadınlar evini çekip çevirirken bir yandan da çocuğuyla ilgilendiği vloglar çekiyor. Tüm bunları yaparken yine dijital emeği ile gelir de elde ediyor, bu şekilde birçok youtuber, tiktoker ve genel olarak influencer mevcut. Fakat biz bu kadınların alternatif sağ ideolojisinin -açıktan- taşıyıcılığını yaptığına (benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla) pek şahit olmuyoruz. Türkiye’de alternatif sağ söylemler sağ partilerin genç kadın örgütlenmeleri gibi ana akım feminist hareketi eleştirerek reddeden ve kendi ‘alternatifini’ oluşturmaya çalışan küçük kadın grupları tarafından üretilmeye çalışılıyor. Tradwife akımı ‘Türkiye’de mümkün olamaz çünkü ekonomik kriz var’ çokça öne sürülen ve haklı bir argüman fakat bence yeterli değil. Demek istediğim belli ideolojilerin, hangi pratiklerle ve söylemlerle hangi gruplar tarafından benimsenip yeniden üretildiklerine bakmak da elzem.”