Google Play Store
App Store
Peter Stamm'dan gölgeler alışverişi
Gece Mavisi Bir Saatte, Peter Stamm, Çeviren: Ufuk Tonka, Delidolu Yayınları, 2025

Mehmet ATİLLA

İsviçreli yazar Peter Stamm tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de nitelikli bir okur kitlesi tarafından yakından izlenen ve yapıtları merakla beklenen bir edebiyat öznesi. Kitaplarının kırka yakın dilde yayımlanmasının yanı sıra 2013 Uluslararası Booker Ödülü finalistlerinden olması ve ayrıca ülkesinin birçok saygın ödülüne değer görülmesi de yazınsal başarısını perçinleyen olgular olarak kişisel tarihine eklenmiş durumda.

Roman, öykü ve radyo oyunu türlerinde çalışmaları bulunan Peter Stamm, İngilizce ve psikoloji alanlarında almış olduğu eğitimini farklı işlerde ve ülkelerde çalışarak ilginç deneyimlere dönüştürmenin de katkısıyla okur ilgisini çekebilecek yapıtlar üretmeyi sürdürüyor.

Yazarın ilk baskısı 2023 yılında Almanya’da yapılan son romanı da gerek eleştirmenlerin gerekse okurların beklentisini karşılamayı başarınca kısa süre önce Delidolu Yayınları etiketiyle ve Ufuk Tonka çevirisiyle Türkiyeli okurlarla buluşturuldu.

Dilimize ‘Gece Mavisi Bir Saatte’ adıyla aktarılan ve üç bölümden oluşan romanın özellikle ilk bölümünde Peter Stamm’ın deyim yerindeyse kendi yazınsal biçemini de aşmaya çalışan bir çabası olduğunu vurgulamak gerekiyor. İçerik olarak tıpkı ‘Duyguların Arşivi’ adlı romanında olduğu gibi yine varoluşsal temaların izinden gidiyor ama anlatım tekniği olarak daha rüzgârlı bir dinamizmi yeğlediğini görüyoruz.

Başlangıçtaki olay örgüsüne bakılırsa metnin Paris’te yaşayan İsviçreli yazar Richard Wechsler’in yaşamı hakkında çekilecek belgesel filme odaklanması bekleniyor ama Richard Wechsler’in gizemli bir şekilde süreçten uzaklaşması, en çok da belgeselin yapımcısı Andrea’yı içine çeken güçlü bir girdap oluşmasına neden oluyor. Kendisini bir anda bu girdabın çekim etkisinde bulan Andrea’nın iz sürmeleri, tanıklıkları ve duygusal uçuşmaları romanın gövdesini oluşturan karnaval olarak okuru da etkisi altına alıyor. Peter Stamm bu uçuşmaları Andrea’nın bakış açısıyla anlatırken yaşantılar, izlenimler ve diyaloglar arasındaki geçişleri oldukça esnek ilmeklerle birbirine bağlamayı yeğliyor ve tam da bu nedenle ortaya çıkan yazınsal hazza eşlik edecek bir okur yoğunlaşmasına sığınmayı göze alıyor.

Romanın sonraki bölümlerinde ise devreye Wechsler’in gençlik sevgilisi Judith’in de girmesi olayların seyrini iyice değiştiriyor ve Andrea’nın kimi zaman Weschler’le kimi zaman da Judith’le kurduğu gerçek ya da hayali ilişkiler üzerinden son derece çarpıcı bir kurgu ile karşılaşıyoruz. Bu kurgunun eksenini ise ana karakterlerin yaptığı ikili yürüyüşler oluşturuyor. Söz konusu yürüyüşlerde kendiliğinden ortaya çıkan izlenimler ve çağrışımlar çoğu zaman göz ardı edilen ayrıntıların birdenbire önem kazanmasına yol açıyor ve böylelikle insan yaşamına ilişkin birçok bulanık noktaya ışık düşmesi sağlanıyor.

Nitekim Peter Stamm, Aralık 2017’de The White Review dergisinde yayımlanan röportajında “hayatın bir yolculuk olduğunu” öne sürerek kendi doğasının da oldukça devingen olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla romanın olay örgüsü de karakterlerin tavır ve sözlerinden sızan anıların ve olayların birbirini tetiklemesindeki devingenliğe dayanıyor.

‘Gece Mavisi Bir Saatte’yi değerli kılan bir başka düzlem ise Richard Wechsel’in deneyimli bir yazar olmasından yola çıkarak kurmaca ile gerçeklik arasındaki ilişkilerin sorgulanmasına izin veren yapısı. Bu sorgulamalar aracılığıyla okurları gerçek kişilerle roman kahramanları arasındaki anlama ve yargılama koşutluğuna taşımak gibi bir alt metin içerdiğini söyleyebiliriz. Bu amaca güç veren bir başka öge ise Peter Stamm’ın kendi yaşamına ve kitaplarına göndermeler yapması. Böylelikle son derece uçuk da olsa Richard Wechsler ile Peter Stamm arasında bir gölge alışverişi olduğunu düşünmek mümkün.

Öte yandan oldukça kısa sayılabilecek bir roman olmasına karşın ‘Gece Mavisi Bir Saatte’nin sanat, aşk, ayrılık, korku, başarı, din, cinsellik ve ölüm gibi birçok izleğe dokunabilen zengin bir atmosfere sahip olması da önemli. Bu anlamda varoluşsal bir kaosu içermekle birlikte hemen her okura seslenebilen yalın bir anlatım biçimi var.

“Anlatan yazar değildir, hikâyeyi tüm insanlar ve olaylar anlatır,” (s.91) cümlesinin derinliğini de bu bağlamda yorumlamak olası.

Ve elbette her hikâyenin bir sessizlikle biteceğini biliyor Peter Stamm. Richard Wechsler’e “Son eserim neşeli bir sessizlik olacak,” (s.167) dedirtmesinin altında da bu gerçeğe saygı duruşu yatıyor büyük olasılıkla. Nitekim ‘Gece Mavisi Bir Saatte’yi bitirmek de benzer bir sessizlik yaratıyor insanda ve bu sessizliği yenmek için kitabı bir kez daha okumak isteği beliriyor içimizde. En azından bazı şeyleri daha iyi anlayabilmek için. O zaman da romanın girişindeki Fernando Pessoa cümlesine dönüyor ve yenilenen bir merakla başlıyoruz:  “Yarının neler getireceğini bilmiyorum.”