Google Play Store
App Store

Binlerce tepkili ve öfkeli gencin olduğu bir yerde şarkılar söylendi, tutuklu aileleri konuştu, öğrencilerin mektupları okundu, sloganlar atıldı ama en ufak bir olumsuzluk yaşanmadı. çok özlediğimiz bir durum gerçekleşti.

Pikachu ve Marx aynı meydanda
Fotoğraf: BirGün

İlk boykotuma katıldığımda Bakırköy Lisesi 2'nci sınıf öğrencisiydim. O zamanlar siyasetin en hararetli zamanlarıydı. Özellikle üniversiteli gençler arasında şiddet dozunu artırmış ve genç ölümleri neredeyse kanıksanır olmuştu. Siyaseten tarafsızlık diye bir şey söz konusu değildi. Mutlaka ve mutlaka ya sağcı ya solcu olmak  zorundaydınız. Benim ailem sosyal demokrat bir gelenekten geldiği için tarafımı seçmem zor olmamıştı. Eğer hak, hukuk, adaletten yana, işçi ve emekçinin yanında, sömürüden uzak, anti emperyalist bir düzen istiyorsam onun yolunun sosyalizmden geçtiğini biliyordum. Hâlâ da aynı fikirdeyim.

Liseden sonra Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Yüksek Okulu’nda okurken de birçok yürüyüş ve boykota katıldım. Bunların hiçbirinde ne herhangi bir kavgaya karıştım ne gözaltına alındım ne de tutuklandım.

Zira anayasal hakkımızı kullanıyorduk ve de yakıp dökmediğimiz, şiddete başvurmadığımız için devletin kolluk güçlerinin de yapacak bir şeyi kalmıyordu.

AKP iktidarı döneminde ne yazık ki anayasal haklarımızı kullanmak -eğer iktidara taraf değilsek- bir suç işler gibi kabul görmeye başladı. Gazeteciler, sanatçılar, bilim insanları ve son olarak da öğrenciler, kanundan gelen haklarını kullandıkları için önce polis şiddetine, ardından da hukuksuzluğa uğradılar.

Geçen gün üniversiteli öğrencilerin, arkadaşlarının tutukluğunun kalkması için yaptıkları dayanışma konserine ben de katıldım. Konser başlamadan sahadaydım ve alanı son seyirci ve son emniyet mensubu terkedene kadar da ayrılmadım.

Ve gördüm ki her şeyin başı doğru ve sağlıklı bir iletişim. Bu konserden iki gün önce haberim olmuştu ve ne katılacak sanatçılar belliydi, ne sahnenin yeri ne de öğrencilerin konser alanına yürüyüş yaparak gelecekleri güzergâh.

Ama gençler kendi aralarında inanılmaz seri bir şekilde örgütlendiler ve ses sisteminden katılacak konuklara, atılacak sloganlardan taşınacak pankartlara kadar imece usulü bir organizasyon gerçekleştirdiler. Yaşça daha büyük olan ablaları öğrencilerin olası bir gözaltı ve tutuklanmasının önüne geçebilmek için Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü amirleriyle konserden bir gün önceden başlayıp konserin son anına kadar birlikte ve eşgüdümlü çalıştılar. Sonunda da kimsenin burnu kanamadan kimse gözaltına alınmadan herkes evine mutlu şekilde döndü.

Nasıl mı böyle oldu? Kısaca gözlemlerimi paylaşmak isterim.

Bir defa emniyet güçleri AKP'nin değil devletin polis memuru gibi davrandı. Öğrencilere kendi çocukları gibi hoşgörüyle yaklaştı. Arada tabii ki olumsuzluk yaşanabilecek birkaç olay oldu ama, gençler ne ters kelepçeye ne de biber gazına maruz kaldılar. Gençlerin -daha önceki olaylardan dolayı- tepkili oldukları TOMA’lar ve çevik kuvvet öğrencilerden oldukça uzak yerlerde konuşlandı. Kulis ve sahne arkası güvenliği için görev yapan polisler ve görevli öğrenciler havanın aşırı soğuk olması nedeniyle aynı kazandan çorba, aynı demlikten çay içtiler. Ve de binlerce tepkili ve öfkeli gencin olduğu bir yerde şarkılar söylendi, tutuklu aileleri konuştu, öğrencilerin mektupları okundu, sloganlar atıldı ama en ufak bir olumsuzluk yaşanmadı, çok özlediğimiz bir durum gerçekleşti.

Emniyet güçleri ilk kez şahit olduğum bir şekilde sadece güvenlik için oradaydı.

Bunun için tüm öğrencilere ve Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne, organizasyonda emeği geçen herkese Sedat, Lal, İdil, Elvan, Gizem, Duygu, Ömer, Melis, Fatih, Dilara, Büşra, Melike, Mahmut, Ramiz, Ayşegül, Mesut, Baha, Esin, Ali, Doğan, Volkan -soyadlarını KVKK gereği yazmıyorum, şaka tabii- tüm katılımcılar adına çok teşekkür ediyorum. Ters kelepçesiz, biber gazsız, çevik kuvvetsiz bir dayanışma konserinde olmaktan dolayı çok mutluyum.

Demek ki istenirse oluyormuş. Kalın sağlıcakla…