Google Play Store
App Store

ABD’nin bir önceki başkanı “yalan haber” diye diye kendi yalanlarını 7/24 önümüze sürdüğünde biraz şok olduk.

Bu kadar da olmaz dedik belki. Muhtemelen şok olmamızın nedeni yalanların küresel iktidar silsilesinin en tepesinden geliyor olmasıydı. Yoksa zaten Türkiye her krizde memleketin dört yanında petrol, altın, elmas bulunduğuna dair haberlere alışıktı. 20 yıllık iktidar partisinin nerdeyse asla iktidar olamayacak olan muhalefet partisini her şeyin sorumlusu ilan ettiği, televizyonlardan petrol fiyatları bugün de artmış maaşallah kıvamında haberlerin geçildiği bir ortamda bizi şok edecek herhangi bir ‘dış mihrak’ mevcut değil.


Arada vurguluyorum, belleğimiz çok sınırlayıcı. Kimse kabaca 10 yıldan önce ne olduğunu hatırlamıyor. Bu yalan haber meselesi de öyle. Mevcut iktidar partisinin icadı değil. Bundan önceki iktidarlar da gani gani yalan haber yaydılar. 12 Eylül’ün darbecileri de savcıları da bu yalanlarla çok insanı hapse ve idama gönderdiler.

Hollanda’dan Wageningen ve Eindhoven üniversiteleri ve ABD’den Indiana Üniversitesi’nden araştırmacılar post-truth üzerine belleğimize çok güvenmemize gerek bırakmayan bir çalışma yapmışlar.

***

Burada kavramın Türkçesine dair bir parantez açayım. Post-truth Türkçe’de hakikat sonrası, hakikat ötesi, gerçek sonrası, gerçeklik ötesi ve daha pek çok biçimde kullanılıyor. Çok taze bir kavram olarak Türkçesinin ne olacağını kestirmek zor. Bana gerçek-sonrası mantıklı ve yakın geliyor. Ancak bu Türkçeleştirmelerin hiç birinin kavramın İngilizcesini tam yansıtabildiğinden emin değilim. O yüzden şimdilik post-truth kullanmaya karar verdim.
Kelime dağarcığımıza 2010’larda giren post-truth, 2016 yılında yılın kelimesi seçilmiş. ‘Gerçeklik’ vurgusuna karşın aslında kavram ve içinde yaşadığımız dönem açısından belirleyici olan gerçeklik değil, gerçeklik algısı. Alman Dil Topluluğu/Derneği insanların gerçekleri gözardı etmeye ve hatta açıkça yalanları kabul etmeye hazır olduğunu vurgulamış. Kavramın ve çağın belirleyici yanı doğru, gerçek veya yalan da değil aslında. Belirleyici olan gerçeklik yerine duygusal ve kişisel algı ve inançların geçmiş olması.

***

Yukarıda bahsettiğim araştırmacılar dilimizdeki akılcılığın yükselişini ve çöküşünü 1850’den bu yana yayınlanmış İngilizce ve İspanyolca kitaplarında en çok kullanılan 5 bin kelimeyi analiz ederek ortaya koymuşlar.*

Bu analize göre gerçeklikten kopuşumuzun başlangıcı 1980 dolalarına denk düşüyor. 1850’den itibaren endüstri devrimi ve hızlı bilimsel gelişmelere paralel olarak gerçek ve kanıt dilinin hakimiyetinin arttığı görülüyor. Duygusal dil 1980’den itibaren güçleniyor ve 2007 sonrasında bu yöne kayma daha da hızlanıyor.

Araştırmacılar bu değişimin küresel mali kriz, neoliberalizmle birlikte eşitsizliklerin derinleşmesi gibi nedenlerle ilişkili olabileceğini işaret ederken, 1929’daki Küresel krizin aynı etkiyi yapmadığını da vurguluyorlar. Nedenlerini tam olarak kestiremeyeceğiz belki ama züğürt tesellisi bugün yaşadığımız post-truth çağının duygusal dili hala 1850 ve öncesinin duygusal diline göre ‘bilimsel’ gerçekliğe çok daha yakın. Falcıdan alınan bilgilere ve ekinoksun yarattığı duygulara göre İstanbul’u fethetmeye kalkan birileri çıkana kadar durum çok kötü değil diyebiliriz.

Kısaca görünen ve bildiğimiz o ki post-truth Trump veya çağdaşlarının icat ettiği bir durum değil. Sanki uzunca bir süredir içinde yaşadığımız ‘gerçekliğin’ adı yeni konulmuş. Post truth ile mücadele etmenin yolu var mı ve bu yol gerçek ve kanıt bulma yayma üzerinden mi geçiyor ondan da emin değilim. Sorunun yanıtı daha çok hedefinizin ne olduğuyla ilgili.

* Marten Scheffer, Ingrid van de Leemput, Els Weinans, and Johan Bollen (2021, Aralık). The rise and fall of rationality in language. The Proceedings of the National Academy of Sciences. https://doi.org/10.1073/pnas.2107848118