Putin başlattı, ABD bitirecek
Savaşın ucu açık. Rusya bitirmek istese Kiev, ağır koşullar ileri sürer. Ukrayna bitirmek istese ABD baskıyla önler. Dolayısıyla, savaşın ne zaman başlayacağına Putin karar verdi, ABD bitirecek. ABD açıkça savaşı uzatarak Rusya’nın sahada zayıflatılmasına yönelik strateji izliyor. Emperyalistler arası çekişmeyi vekalet savaşına dönüştürerek Moskova ile kontrollü bir savaş yürütüyor.
Ukrayna Savaşı birinci yılına girdi. 1945 sonrasında topyekûn ülke işgaline çok az rastlandı ve en son ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri dışında geride kalmış, anlamını yitirmiş, ABD’ye bile zarar vermişti. Putin kendince iyi bir planlama ve zamanlama ile Ukrayna sorununa kesin bir çözüm getirmek istedi. Şubat 2022 itibarıyla Biden, Trump ile başlayan bölgesel sorunlardan uzak durma politikasını sürdüreceğini belli etmiş, Afganistan’dan kötü bir şekilde çekilmiş, Avrupa iyice Rus enerjisine bağımlı hale gelmiş, Almanya’da yeni bir hükümet geçmiş, Fransa’da ise seçimler yaklaşıyordu. AB, “stratejik özerklik” adı altında kendisine küresel sistemde yeni bir yer edinmeye ve ABD ile arasına stratejik bir mesafe koymaya çalışıyordu. Ukrayna’da ise siyasette deneyimsiz bir dizi oyuncusu seçimleri kazanmıştı. Ukrayna halkı Rusya’yı kurtarıcı olarak görecekti. Bütün koşullar Rusya için Ukrayna’da hızlı bir zafer ve stratejik kazanım için uygun görünüyordu. Ama savaş Putin’in beklediği gibi gitmedi.
Rusya Ukrayna işgali sırasında şu gerekçeleri ileri sürdü:
>> Ukrayna’yı neo-Naziler yönetiyor ve Nazilerden arındırılmalı.
>> Batı Ukrayna’yı silahlandırıyor, silahsızlandırılmalı.
>> Ukrayna’nın NATO üyesi olması kabul edilemez. ABD/NATO kuşatmasını yarmak gerekir.
>> Ukrayna diye bir devlet, Ukraynalı diye bir kimlik yoktur.
GEREKÇELER GEÇERSİZ
➤ Bu gerekçelere baktığımızda ilkinin ülke işgali için anlamsızlığı ortada. Irkçı, neo-Nazi eğilimleri olan gruplar Rusya dâhil her ülkede var. Nazi eğilimlileri temizlemek için ülke işgali başlasa dünya nasıl bir yer olurdu? Savaşı meşrulaştırmak için Zelenski’yi aşağılamak, hükümetin yolsuzluk içinde olduğunu göstermek vs. de doğru değil. Bunlar eleştirilecek hususlar olabilir, ülkenin işgali için gerekçe olamaz.
➤Batı Kiev’e sınırlı sayıda silah verdi. 2014’e kadar bu çok azdı, sonrasında arttı. Savaştan bir yıl sonra bile hâlâ uçak, tank verme konusundaki isteksizlik düşünülürse bu iddia tam doğru değil. ABD, Ukrayna’ya modern ordunun vazgeçilmezleri olan tank, güçlü zırhlılar, çoklu roketatarlar, kısa ve uzun menzilli füzeler, savaş uçağı, kargo uçağı, savaş helikopteri, drone, savaş gemisi ve denizaltı vermedi. ABD’nin Avrupa kıtasında orta menzilli füzesinin olmadığını da belirtmek gerekiyor. Sovyetlerle 1987 anlaşmasıyla bunlar yok edilmişti. ABD bir tek uçaktan atılan nükleer silahları Avrupa’da tutuyor ve bunlar Türkiye, Almanya, İtalya gibi ülkelerde bulunuyor.
➤Almanya’nın birleşmesi sürecinde ABD’li yetkililerin NATO’nun genişlemeyeceğine dair sözlü bir taahhütte bulunduğu ama buna uymadıkları konusunda ise Rusya haklı. Bunun için diplomatik mücadele de verebilir. Ama Ukrayna işgali için bir gerekçe olamaz. Ukrayna’nın NATO üyesi olması, Rusya’nın stratejik çıkarları için önemliydi ama burada iki sorun var. İlki Ukrayna, Zelenski yönetiminde açık şekilde NATO üyeliğini talep etti, bunu bir hedef olarak anayasasına koydu. Fakat Almanya ve Fransa Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşıydılar. ABD’nin bu iki önemli üyenin vetosunu kırması mümkün değildi. Borç içindeki Yunanistan bile Kuzey Makedonya’nın üyeliğini 10 yıl geciktirebilmişti. Ekonomisi sıkıntılarına rağmen Erdoğan bir yıldır İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini engelliyor. Aralık 2021’deki NATO zirvesinde Ukrayna’nın üyeliğine dair bir cümle geçiyor ve yolsuzluk başta olmak üzere çok sayıda koşulun yerine getirilmesini şart koşuyordu. Yani, yakın zamanda Ukrayna’nın NATO üyeliği söz konusu değildi. Ayrıca içinde çatışma olan bir ülkeyi NATO üyesi olarak almak mümkünse de, zordu. Yine de Avrupa güvenliğinin Rusya’nın kaygılarını gözeterek düzenlenmesi yolundaki çağrılarının da yanıtsız kaldığı doğru.
➤Ukrayna’nın yapay bir devlet olduğu ve Ukraynalı diye bir ulusun olmadığı iddiası ise en sorunlu olanı. Aslında bu iddia, diğer bütün gerekçeleri geçersiz kılan bir argüman. Komşu ülkenin varlığını kabul etmediğiniz anda, onu işgal etmenin önünde engel de kalmıyor. Benzer iddiayı Saddam Hüseyin Kuveyt için dile getirmişti. Kuveyt, İngiliz emperyalizminin yarattığı yapay bir devletti ve Kuveytli diye bir millet yoktu, hepsi Arap’tı. Bunlar doğru ama başka bir ülkeyi işgal için meşruiyet kaynağı olarak kullanılamaz. Yine Miloseviç 1990’lar başında tıpkı Putin gibi Bosna-Hersek’in Tito tarafından siyasal kaygılarla yaratılmış yapay bir federe cumhuriyet olduğunu, radikal İslamcılar tarafından yönetildiğini ve Avrupa’yı İslamcılığın yayılmasına karşı koruduğunu ileri sürmüştü. Bu söylemin tehlikeli sonuçlar yarattığını daha önce de gördük. Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiğinde 1994 Budapeşte anlaşması başta olmak üzere anlaşmalar imzalamış, Kiev’de büyükelçiliği bulunan, resmen tanıdığı bir devletti. Dolayısıyla, komşu ülkede yaşayan halkın kimliğini tartışmak Putin’in işi olamaz. Ayrıca, Putin yanlış bir mantıktan hareket etti. Bir yandan Ukrayna tarihi Rus toprağı ve Ukraynalılar ayrı bir halk olmayıp Slav dünyasının parçası derken, o ülkeyi işgal ediyor, şehirleri, sivil yerleşim yerlerini bombalıyordu.
HESAP HATALARI
Putin’in savaş planı beklendiği gibi gitseydi ve Zelenki hükümeti çökse, ordu dağılsa, ülkenin başına Putin’e sadık bir lider geçseydi, diğer deyişle Ukrayna “Belaruslaşsa” idi bu önemli bir başarı olacaktı. Putin bir strateji ustası ve dünya lideri olduğunu teyit ettirecek, ABD ve NATO’ya karşı stratejik üstünlük sağlayacak, Avrupa karşısında daha güçlü olacak, Çin ile ilişkilerinde daha eşitlikçi zemin yakalayacak, Küresel Güney ülkeleri gözündeki prestijini yükseltecekti. Bunlar olmadı. Putin’in sanıldığının aksine hesap hataları yaptığı ortaya çıktı. Ukrayna ordusu ve halkı beklenenden çok daha sert bir direnç gösterdi. Batı içinde ayrım oluşmadı, Batı Ukrayna’yı Rusya’nın insafına bırakmadı, stratejik olarak bunu yapması mümkün değildi. Rus ordusu Kiev’i ve Harkov’u kuşattı ama düşüremedi. Dünyanın ikinci en güçlü ve yüksek ateş gücüne ve en çok tankına sahip ordusu Ukrayna gibi derme çatma bir ordusu olan, elinde işe yarar o da eski yalnızca 30 civarında savaş uçağı bulunan bir ordu karşısında zorlandı. Yine, Putin’in işgalden bir gün önce yaptığı konuşmada Lenin’i suçlaması, uluslararası sol çevreler arasında rahatsızlık yarattı. Rusya’ya zaten sınırlı destek gelecekti, soldan gelecek desteği böylece heba etti. Başlamasından altı ay sonra Putin hâlâ esin kaynağı olarak Çar Büyük Petro’ya gönderme yapıyor ve övüyordu.
Savaş, sahada Rusya’nın istediği gibi gitmedi. Putin birkaç komutan değiştirdi, en son Savunma Bakanı Şoygu’yu operasyondan sorumlu kıldı. Kiev ve Harkov kuşatmalarını kaldırdı, orduyu güney ve doğuya kaydırdı. Güneyde Herzon’u kaybetti. Seferberlik ilan ederek 300 bin kişiyi orduya aldı, durumu ve koşulları imkân veren yüzbinler ise askere gitmemek için Sırbistan, Kazakistan, Türkiye gibi ülkelere kaçtı. Ülke nitelikli insan gücünü kaybetmeye başladı. Sıkıştığında hapishaneden mahkûmları serbest bırakma karşılığında askere aldı, paralı asker sağlayan Wagner şirketini daha fazla kullanmaya başladı. K. Kore’den mühimmat, İran’dan insansız hava aracı almak zorunda kaldı. Savaş Ukrayna’nın doğusunda Bakmut bölgesinde tıkandı. İki ordu da yorulmuş, korkunç insan kaybı yaşamış durumda. ABD bunu aşmak için tank ve zırhlı sağlama kararı aldı ve müttefiklerini de buna zorladı. Ukraynalı askerler bunun eğitimini alıyorlar. Yeni tank sevkıyatının savaşa etkisini yakında göreceğiz.
HEDEF BELİRSİZ
Gelinen noktada Rusya’nın bu savaşta neyi hedeflediği tamamen belirsiz. Hükümeti düşürmesinin imkânı kalmadı. Nazileri temizlemekten söz eden yok. Amaç Donbass bölgesinin kontrolünü tam olarak ele geçirmekse daha en başından çok daha az maliyetle gerçekleşebilirdi. Ukrayna’nın Karadeniz ile bağlantısını kesmek gibi bir hedefin ise çok uzağında.
Bu arada Rusya’nın Çin ve Hindistan gibi ülkelerden beklediği desteği görmediğini de belirtmek gerek. Çin sözlü ve diplomatik destek sağlıyor, resmen yaptırımlara uymuyor ama Çin şirketleri bu konuda çok hassaslar ve ABD yaptırımlarına takılmak istemiyorlar. Keza Hindistan da öyle. Çin şimdiye kadar Rusya’ya askeri bir destek vermedi. Bu iki güç, Rusya’nın zayıflığından faydalanarak ticareti artırma ve ucuz petrol ve doğalgaz alma derdinde. Her ikisi de nükleer konusunda Rusya’ya ayar verdi ve bu seçenekten duydukları rahatsızlığı belli etti.
Batı’nın ve ABD’nin de bazı beklentileri gerçekleşmedi. Savaş Putin’in içteki konumunu etkilemedi. ABD ve Londra’nın başı çektiği yaptırımlara katılım hem sınırlı kaldı hem de Rusya ekonomisini beklenen ölçüde olumsuz etkilemedi. Yaptırımlara dünyada yalnızca 34 ülke tam olarak katıldı. ABD’nin birçok Ortadoğu, Orta ve Latin Amerika’daki müttefiki bile yaptırımları deldi, BM oylamalarında çekimser kaldı.
UZAKTAN KUMANDALI SAVAŞ
Savaş her şeye rağmen kontrollü seyretti. Bunda ABD ile Rusya’nın uzlaşısı belirleyici oldu. İki ülke ulusal güvenlik danışmanları, savunma bakanları telefonla ve en son Ankara'da istihbarat şefleri yüz yüze görüştüler. ABD, Ukrayna’ya Rusya’nın içlerini vuracak menzilde füze ve savaş uçağı vermedi. Hem de Zelenski’nin yalvarmasına rağmen. Verdiği silahların da Rusya topraklarını vurmak için kullanılmaması koşulunu dayattı. Rusya da ilke olarak Ukrayna’nın altyapısına saldırmıyordu ama Kırım’ı Rusya’ya anakarasına bağlayan Kerç Boğazı’ndaki köprü vurulunca ve Rusya sahada zorlanınca bu uzlaşı bozuldu. Şu anda uzlaşının ikinci boyutu devrede. Rusya savaşı başka topraklara taşımıyor, örneğin Romanya ve Polonya’dan gelen yardım hatlarını vurmuyor. Bu haliyle savaş oldukça asimetrik bir nitelik taşıyor. Rusya Ukrayna’yı işgal etmişken, her gün yüzlerce füze ve top ateşiyle vururken, Ukrayna Rusya anakarasına saldırıda bulunamıyor. Bunun birkaç sınırlı istisnası oldu. Bu da savaşın bütün taraflarca Ukrayna toprakları üzerinde yürütülmesi konusunda hemfikir olduklarını gösteriyor. ABD savaşı uzatarak Rusya’nın ve Rus ordusunun Ukrayna sahasında zayıflatılmasına yönelik strateji izliyor. Hem uzaktan finanse ediyor (40 milyar dolar ayırdı) hem verilecek silah sistemlerini belirliyor, hem de uydu, dinleme sistemleriyle anlık istihbarat sağlayarak savaşın gidişatını uzaktan yönetiyor. Emperyalistler arası çekişmeyi vekalet savaşına dönüştürerek, asker kaybetmeden, nispeten düşük maliyetli, Rusya ile uzaktan kumanda ve kontrollü bir savaş yürütüyor.
JEOPOLİTİK KIRILMA
Ukrayna savaşı küresel jeopolitikte kırılma yarattı. Avrupa stratejik özerklikten uzaklaşmak zorunda kaldı ve ABD’ye yanaştı, NATO canlandı, Avrupa’nın Rusya ile ekonomik ilişkileri zayıfladı, Rusya’ya enerji bağımlılığı sona erdi, ABD enerji şirketleri hem yükselen enerji fiyatları hem de Avrupa’ya doğalgaz satışı sayesinde büyük kazançlar elde etti. Kuzey Akım II ABD’ye rağmen Rus gazını Almanya’ya taşıyacak iken, ilki de işlevsiz kaldı. Japonya ve Almanya o tarihe kadar nazlandıkları silahlanma sürecine hız verdi. Almanya Başbakanı bunu kırılma noktası olarak tanımladı. Avrupa şimdilik de olsa ABD’nin üstünlüğünü kabul etti, ABD çizgisinde hizalandı. Ukrayna’yı NATO’dan uzak tutmak isterken bu kez İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olacaklar. Rusya şimdilik yaptırımlara dayanıyor ama önemli enerji sektöründe daha derinlerde sondaj ve üretim yapabilmek için Batı teknolojisine ihtiyacı var. Otomotiv sektörü gibi alanlar ciddi yara aldı. Önümüzdeki yıl olumsuz etkiler daha çok görülecek.
Ukrayna Savaşı zorunlu değildi, bir savunma, haklı ve adil bir savaş olmadı. Bunu söylemek ABD ve Batı’yı savunmak, haklı bulmak değil. Sınıf perspektifinden bakıldığında savaştan Ukrayna ve Rus çalışan sınıflarının çıkarı yok. Hatta tıpkı doğal afetler gibi savaşlarda da alt sınıflar zarar görür, onlar öne sürülür. Burada da öyle oldu. Putin’in ABD hegemonyasına yaptığı itirazlar, ABD tek taraflılığına getirdiği eleştirilerin birçoğu haklı. Ama ABD emperyalizminin alanının bu şekilde savaş ve stratejik hamlelerle daraltılmasının işçi sınıfı açısından faydası yok.
Putin, en az 2008’den bu yana Rusya’ya küresel sistemde daha geniş konum talep ediyor, çok kutuplu düzen arayışında olduğunu ilan edip, ABD’ye kabul ettirmeye çalışıyordu. Jeopolitik çekişmediydi ve ABD, Rusya’yı kutup lideri olarak kabul ettiğinde dünya daha adil olmayacak, Rus halkı daha demokratik ve eşitlikçi düzende yaşamayacaktı. Eğer ABD Rusya’nın beklentilerini karşılasa ve nüfuz bölgeleri üzerinden uzlaşıya gitse, mesela Ukrayna’yı Rusya’ya bıraksa, Ukrayna ve Rus halklarının bundan çıkarı olmayacaktı. Büyük olasılıkla Ukrayna’daki Batıcı oligarklar ya Putin’in otoritesini kabul edecekler ya da Batı’ya kaçacaklardı. Sonuçta Rus ve Ukrayna oligarkları iç içe geçecek ve bu durum oligarşik Rus devlet aygıtını güçlendirmeye yarayacaktı. Rusya’nın 30 yıldır nüfuzunun güçlü olduğu Belarus ve Orta Asya cumhuriyetlerinde daha eşitlikçi ve demokratik düzenler kurulmadı.
Putin Avrupa sermayesiyle organik ilişkiler kurarak, enerji, yatırım, ticaret alanında bağlarını güçlendirme sürecindeydi ve bu başarılı bir politikaydı. Realpolitik açıdan bakıldığında bu politikayı sürdürse ve Almanya ve Fransa’yı yakınında tutmaya devam etse, Ukrayna’nın NATO üyeliğini önlemekte daha başarılı olurdu. Tersten söylersek, Putincilik adına bile savaşın desteklenmesinin anlamı yok. Bu hamlesinin Rusya’ya da işçi sınıfına da, Avrasyacılık’a da faydası olmadı. Başta Ukrayna halkı olmak üzere, Rus halkı ve genel olarak Rusya, Avrupa ülkeleri savaşın kaybedenleri. Savaş, Ukrayna kimliğini güçlendirdi ve Rusya ve Ruslara dair her şeye karşı tepki yarattı. Rusya’nın Orta Asya ile bağları zayıfladı, Doğu Bloku ülkelerini iyice Rusya karşıtı ve NATO destekçisi haline getirdi. Bir yıl sonra yıkık-dökük bir Ukrayna, iki taraftan yüzbinlerce sivil ve asker kaybı yaşanırken, savaşın neye yaradığına dair Rusya ve Rusya’yı destekleyenlerden somut bir açıklama gelmedi.
Savaşın ucu açık. Rusya bitirmek istese ABD’ye iyice bağımlı hale gelmiş Ukrayna, Kırım’ın geri verilmesi, ağır savaş tazminatı, savaş suçları gibi ağır koşullar ileri sürerek bunu imkânsız hale getirecek. Ukrayna bitirmek istese ABD baskıyla bunu önler. Dolayısıyla, savaşın ne zaman başlayacağına Putin karar verdi ama ne zaman biteceğine ABD karar verecek.