Randevulaştırabildiklerimizden misiniz?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sağlık sistemindeki tıkanıklığın sebebini bulmuş. Meğerse sorun MHRS’den randevu alıp gelmeyen hastalardan kaynaklanıyormuş. Geçen yıl 23 milyon sorumsuz vatandaş en az bir randevusuna gelmemiş. Gelinmeyen randevu sayısı toplam 81 milyon olmuş.
Ben aslında bu işte “dış güçler”in parmağı vardır diye şüpheleniyorum ama söylemeye de pek cesaret edemiyorum. Neme lazım, bakarsınız İçişleri Bakanı’nın kulağına gider, sonra bir sabah “MHRS Randevu Çetesi çökertildi, 81 ilde 23 milyon gözaltı” haberleriyle uyanırız.
Bakan Bey çözümü de bulmuş. Bugünden itibaren hastanelerde “Onaylı Randevu Sistemi” başlıyormuş. Şimdi diyelim aylardır rahatsızlığınız var, günlerce uğraştınız, haftaya Salı gününe randevu aldınız. Pazartesi akşamı saat 20.00’ye kadar "www.mhrs.gov.tr" internet sitesi, mobil uygulama veya "ALO 182" çağrı merkezi üzerinden randevunuzu onaylamanız gerekiyormuş.
Onaylamazsanız ne olacakmış? Biletiniz, pardon randevunuz yanacakmış. Peki, onaylar da gitmezseniz ne olacakmış? Randevunuz yandığı gibi on beş gün boyunca da randevu alamayacakmışsınız.
Durun, öyle hemen “Eyvah, hastaneye gidemeyecek miyim?” diye telaşlanmayın. Bakan Bey’in dediğine göre her iki durumda da doğrudan hastaneye gidip muayene olabilecekmişsiniz!
E, peki doğrudan hastaneye gidip muayene olabilecekseniz günlerce, haftalarca randevu peşinde koşmanızın ne anlamı var? Hiçbir anlamı yok!
***
Peki, şimdi ne olacak? Randevusunu onaylamayan hastalar “Bakan Bey doğrudan muayene olabileceğimi söyledi. Bana bakmak zorundasınız” diyerek doktorlarla, sağlık çalışanlarıyla kavga edecek.
Hele de bir gün, sadece bir gün MHRS’nin çöktüğünü düşünün. Hastanelerde kıyamet kopacak.
Sorunun kökü oradan kaynaklanmıyor ama önce şu telefonla randevu sistemi nereden çıktı, ona bir bakalım.
İktidarda DSP-MHP-ANAP Koalisyonunun olduğu 2000’li yıllar. Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan. Bakanlığa geldiğinde “SSK kuyruklarını altı ayda bitireceğim. Bitiremezsem istifa edeceğim.” demiş ama kuyrukların bittiği de biteceği de yok.
“Şovmen Yaşar” çözümü buluyor; SSK’da telefonla randevu sistemi başlıyor! Böylece hastane kuyrukları telefon başına taşınıp halının altına süpürülüyor.
Sonra aynı sistemi Sağlık Bakanlığı alıyor. Mantık gene aynı mantık. “Devri iktidarımızda hastane kuyrukları görüntüsü vermeyelim. Süpürün!”
Daha önce hastanelerden telefon başına süpürülen kuyruklar şimdi de telefon başından hastanelere süpürülüyor. Bütün bu gürültünün esası bu.
***
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye nüfusu 66 milyon, doktora müracaat 209 milyon. Yirmi yıl sonra nüfus 85 milyon, hekime müracaat 854 milyon. Yani yirmi yılda nüfus üçte bir artmışken doktora müracaat dört katına çıkmış. Bu artışla ne hastaneler başa çıkabilir ne doktorlar. Dünyanın en harika telefonla randevu sistemini kursanız, o da boş.
Diyeceksiniz ki senin gördüğünü Sağlık Bakanları görmüyor mu? Neden engel olmuyor? Tabii ki görüyor. Ama engel olmak bir yana daha da kışkırtıyor, sürekli hasta sayısının artmasıyla övünüyorlar.
İyi de niye böyle yapıyorlar, derseniz, birazcık dedektifçilik oynayalım, derim. Cinayeti çözmeye çalışan dedektifin sorduğu ilk soru nedir? “Bu cinayetten kim yararlanır?”
Sağlıkta da aynı soru: Kışkırtılmış talepten kim yararlanıyor?
İlaç firmaları, BT-MR pazarlayan tıbbi teknoloji şirketleri, en başta da özel hastane patronları.
Talep bu kadar artıp sevk zinciri olmadığı için hastalar istedikleri gibi özel hastanelere gidebildikçe, özel hastane patronları da hem sigortadan hem de hastalardan para alabildikçe bu devran böyle devam eder.
Olan da hastalarla hekimlere, sağlık çalışanlarına olur.
***
Şimdi bu kadar yazıp da çözümü söylemeden olmaz ama bana ayrılan sürenin sonuna geldim. Onun için bugünkü yazımı size güzel bir röportaj önererek bitireyim.
Halk sağlığı uzmanı Doç. Dr. Ümit Kartoğlu’nun halk sağlığı uzmanı Doç. Dr. İlker Belek’le T24’te yaptığı röportaj. (https://t24.com.tr/yazarlar/umit-kartoglu/saglik-sisteminin-orgutlenme-mantigini-tepetaklak-etmek-gerek,44333)
Ben sadece başlığı aktarayım, gerisini siz getirin: Sağlık sisteminin örgütlenme mantığını tepetaklak etmek gerek!