Google Play Store
App Store

Tek adam rejimi eleştirisini artık ağzına bile almayan CHP, şimdi son görüşmede daha da ileri giderek Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanlığı forsunu gönderine çekerek karşıladı.

Rejimi meşrulaştırarak muhalefet yapılabilir mi?

Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi

AKP’nin 22 yıllık iktidar tarihi farklı dönemlerdeki farklı ittifakların tarihi olarak da şekillendi. MHP ittifakı etrafında şekillenen tek adam rejimi ise uzun zamandır kriz içerisinde.

MHP ittifakının da taşımaya yetmediği tek adam rejimi Mayıs seçimlerinde, DSP’den HÜDA-PAR’a kadar uzanacak bir gerici ittifak oluşturmak zorunda kalmıştı. İkinci tur öncesi Sinan Oğan transferinin eklenmesine rağmen Mayıs eşiği buna rağmen ancak bir Pirus zaferi olarak geçilebilmiş olsa da Mart’taki büyük yenilgi engellenemedi. Mayıs ve Mart seçimlerinin ardından siyasal İslamcı rejim şimdi belli ölçülerde sınırlandırılmış olarak iktidarını sürdürmenin yeni yollarını aradığı bir döneme girdi.

ERDOĞAN'IN ARAYIŞLARI

Erdoğan’ın seçim sonuçlarını aynı akşam hızla kabul etmesiyle başlayan süreç CHP başta olmak üzere muhalefetin farklı parçalarıyla bir dizi görüşme içinde sürdürülüyor. MHP ise sağa sola tehditler savurarak kurucusu olduğu rejimin sürmesi için çalışıyor. Erdoğan-Özel görüşmesi sonrasında hem AKP hem de CHP’ye tehditler savururken bir yandan da Cumhur İttifakı’na bağlılığını ortaya koyuyor. Bunlar da AKP-MHP ortaklığında kurulan tek adam rejiminin sürdürülemez olduğunu ortaya koyuyor.

Bu görüşmelerin nereye uzanacağı, MHP ile ittifakın dağılarak yeni bir ittifak düzleminin oluşturulup oluşturulamayacağı ya da rejim için bir restorasyonun gündeme gelip gelmeyeceği konusu ayrı bir tartışma olmakla birlikte bugün atılan adımların yarattığı siyasal atmosfer önem taşıyor.

Erdoğan tıpkı önceki yenilgilerinde de olduğu üzere, üzerine kapanan Saray’dan çıkışın anahtarını bir kez daha CHP’de buldu. 7 Haziran yenilgisi sonrasında da Baykal’ın el uzatarak Saray kapılarını dışarıdan açtığı sürece benzer şekilde Erdoğan Mart 2024 yenilgisi sonrasında da CHP ile sürdürdüğü müzakerelerle daralan meşruiyet alanını adım adım genişleterek, yeni hamleler için manevra alanı oluşturma şansını yakalamaya çalışıyor.

CHP ile sürdürülen müzakere, M.Akşener’in oyunun parçası haline getirilme hamlesi bunun işaretleri. Erdoğan seçim yenilgisi ve tek adam rejiminin krizinden çıkış için muhalefet liderlerine koşarken bir yandan da Erdoğan’a dokunan yanıyor! Büyük bir değişim talebi üzerinden yükselen muhalefet temsilcileri dayandıkları toplumsal zeminden koptukları oranda tek adam rejiminin çöküşünün parçası haline geliyor. Muhalefet cephesini terk ederek gittiği Mayıs seçimlerinde partisini yenilginin parçası haline getiren M.Akşener’in şimdi Saray’da içeriği gizlenen görüşme sonrasındaki durumları da bunun bir göstergesi.

REJİME VERİLEN CAN SUYU  

Bugüne kadar en kritik eşiklerinde CHP’nin yanlışları ya da yetersizliklerinin de siyasal İslamcı rejimin ömrünü uzatmasında etkili olduğu bir gerçek. Bugün de bir tür siyasi “nezaket”, iktidar ve muhalefet arasında “müzakere” olarak ifade edilen görüşmeler her şeyden önce bu rejimin kendisini normalleştirme yani meşrulaştırmaya hizmet ediyor.

Öyle ki tek adam rejimi eleştirisini artık ağzına bile almayan CHP, şimdi son görüşmede daha da ileri giderek Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanlığı forsunu gönderine çekerek karşıladı. Hileli bir referandumla geçilmiş, sonrasında türlü hile ve zorbalıkla dayatılmış olan tek adam rejiminin CHP’nin gönderine çekilmiş olması hiç de prosedürden ibaret bir sembolik nezaket olarak masumlaştırılabilecek bir durum olamaz.

Bu adımlarla ülkemizdeki krizlerin bizatihi kaynağı olan ve çökmeye yüz tutmuş tek adam rejimi bu düzeyde muhatap alınarak, toplumun sorunlarının çözüm kaynağı olarak görülüyor. Erdoğan, hiç hak etmediği ve hatta böyle bir gücü de artık temsil etmediği bir noktada bizzat CHP tarafından toplumsal sorunların çözüm anahtarı olarak sunuluyor. Bu da her şeyden önce toplumsal dayanaklarını kaybederek azınlık durumuna düşmüş ve meşruluk kaybına uğramış bir rejime can simidi atmak anlamına geliyor. Hem müzakere hem mücadele denilen anlamsız retoriklerin üzerini kazıdığınızda altındaki gerçek bundan başka bir şey değildir.

GERÇEK BİR DEĞİŞİM İÇİN

Bu gelişmeler çatlayan tek adam rejiminin nasıl sürdürüleceği, bu krizin egemen sınıflar lehine nasıl aşılacağı sorusundan bağımsız ele alınamayacağı gibi emperyalizmin ve uluslararası sermayenin ihtiyaçlarından da ayrı düşünülemeyeceği açık. Kaldı ki Mayıs seçimleri sonrasında AKP’nin emperyalist tekellerce atanmış M. Şimşek’in kabinede yer alması, dış politikayı yeniden ABD ve NATO ekseninde oturtacak isimlerin kabinede yer bulması da bugünkü süreçten bağımsız ele alınamaz. CHP’nin muhalefeti de ekonomi başta olmak üzere dış politikada izlenen bu yeni yönelimlere, bir anlamda rejimin temel kodlarına dokunmadan sürdürdüğü bu çizgi, emekçi sınıfların değil uluslararası sermayenin yönelimleriyle uyumlu bir düzlemde ilerliyor.

Eğer emekçi sınıflar, halk güçleri bu egemen sınıf siyasetlerini dönüştürecek bir güçte değilse bugünkü krizden çıkış da o ya da bu şekilde egemen sınıf siyasetleri düzleminde gerçekleşir.

Bugün ülkenin her yanında yükselmeye başlayan toplumsal mücadelelerin ve devrimci inisiyatiflerin etkin müdahaleleri ile ancak ülkenin kaderinin egemen güçlerin istekleri doğrultusunda tayin edilmesinin önüne geçilebilir. Böylesi bir devrimci muhalefet inisiyatiflerinin müdahalesinin olmadığı koşullarda toplumsal bunalımın yol açtığı işsizlik, derinleşen yoksulluk girdabında boğulan kitlelerin sağın, her tür gerici faşist akımın manipülasyonları etkisi altında ülkenin başka tür karanlıkların da taşıyıcısı haline gelebileceği asla unutulmamalıdır. İlerici, devrimci güç birikimlerinin, tüm muhalefet potansiyellerinin buna karşı örgütlü bir mücadeleyi geliştirdiği oranda gerçek değişimin, adalet, eşitlik, barış ve laikliğin önünü açılabilir.

***

Tek Adam Forsu CHP Gönderinde

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan görüşmesi öncesinde Hürriyet’e verdiği röportajda, “Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olarak ağırlayacaklarını” duyurmuştu. Saray’dan Cumhurbaşkanlığı forsu istediklerini ifade eden Özel, CHP’nin “devlet geleneklerine” bağlılığının da altını çiziyordu. Sonrasında görüşmede CHP Genel Merkezi önüne Cumhurbaşkanlığı forsu çekilerek, Erdoğan’ın arkasında da yine CB forslu Türk bayrağı konularak yapıldı.

Hürriyet’te “Yeni Dönem Fotoğrafı” manşetiyle duyurduğu görüşmede, tam da Erdoğan’ın CHP tarafından bir Cumhurbaşkanı olarak kabul edilmesinin sağladığı normalleşmeden dem vuruluyordu. Çöküş içinde debelenen, her yanından çürüyerek dağılan tek adam rejimine bu meşruluk atfı nedendir, CHP yöneticilerine sormak gerekir…