"Rejimle olmaz" demiyoruz ama yol temizliği gerekli
Erdoğan ve Bahçeli’den gelen “açılım” hamlesinden sonra DEM Parti yetkilileri süreci değerlendirmek için görüşme trafiğini hızlandırdı. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’i cezaevinde ziyaret edip fikir alışverişinde bulunan DEM Parti yetkilileri dün akşam bazı bazı medya kuruluşlarının yöneticileri ile bir araya geldi.
Gazetecilerle gerçekleşen toplantıya DEM Parti Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’la birlikte Saruhan Oluç da katıldı.
KENDİMİZ ANLATMAYA VE SİZİ DE DİNLEMEYE GELDİK
Toplantının kolaylaştırıcılığını üstlenen Saruhan Oluç, söze amaçlarının sadece kendi durdukları yeri anlamak olmadığını aynı zamanda durumun anlaşılması için görüş de almak olduğunu söyleyerek başladı. Benzer bir değerlendirme kısa açılış konuşmalarında iki eş başkandan da geldi.
Dün geceden akılda kalan notları sıralamakla başlayalım.
GEREKLİ BİR SÜREÇ
DEM parti olarak Bahçeli’in uzattığı elin ya da Erdoğan’ın sözlerin yarattığı havayı önemsiyoruz. Buna CHP lideri Özel’in pozitif yaklaşımını da ekleyebiliriz. Biz esas olarak bu adımın neden atıldığından çok nasıl ilerleyeceği ile ilgileniyoruz. Çözüm için, barış için bize uzatılan hiçbir eli havada bırakmayız.
Ama şu anda başlayan bir şey yok. Böyle bir sürecin olup olmayacağını da bilemiyoruz. Umarız iktidarını güçlendirecek bir araçsal yaklaşımla gelmiyorlardır.
Bizim bugüne kadar resmi, gayri resmi hiçbir temasımız olmadı. Başka bir noktalarla görüşmeler yapıldıysa da bilgimiz yok.
Kamuoyuna yansıyan bazı maddelerde anlaşıldı ya da masada kriz olduğu bilgisini biz de basından takip ediyoruz.
OLMAZSA MÜCADELE BAKİ
Özelde DEM genelde de Kürt hareketi rahatlıkla iktidar tarafından “kandırılabilir” bir yapı değil. Bu nedenle tutumumuzu “yine Kürtler aldatılıyor” diye değerlendirmek yanlış.
İyimser olmak istiyoruz. Ama dikkatle izliyoruz ve umutlu olmak istiyoruz.
Ama böyle bir sürece ihtiyaç var, hatta gecikmiş bir süreç olarak değerlendirmek lazım. Bu o süreç mi bilmiyoruz.
ANAYASA VE SEÇİMLE İLGİLİ DEĞİL
İktidarın attığı adımı daha hiçbir maddesi belli olmayan anayasa meselesine ve ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçim tarihine bağlamak çok doğru değil. Daha çok bölgede ve ülkede girdikleri sıkışmışlık üzerinden okumakta fayda var.
Ülkenin ihtiyacını bu olduğunu umarız iktidar da anlamıştır ve onun için böyle bir yaklaşımı ortaya koymuştur.
Ortadoğu’da yaşananlara bakınca Kürt barışını sağlamak çök önemli. Bölge haklarının dayanışma içerisinde olması çok önemli. Ateşin sıcaklığı ister istemez Türkiye’ye yansıyor.
Türkiye barışçıl demokratik şekilde Kürt sorunu çözerse ve Suriye’de Kürt realitesini kabul ederse bölgede barışa katkı sunmuş olacak. Aynı zamanda Kürt-Türk kardeşliğinin de tüm bölgede önemli sonuçlar üretebileceğini söyledik söylüyoruz. Hasım değil hısım olmalıyız diye ifade ettik.
Demokratik bir anayasanın ihtiyaç olduğunu her zaman ifade ettik. Bu konuda samimi bir yaklaşım görürsek katkı sunacağız. Samimi olan hiçbir girişime “yok” diyecek bir hareket değiliz.
İMRALI, KANDİL, DEM
Bahçeli konuşmasında çözüm için muhatapları da sıraladı. Silah bırakma çağrısının muhatabı biz olamayız. Onların muhatapları bellidir. Bizim oynayacağımız rol başka ve bu rolü almaya hazırız.
Bahçeli’nin çağrısının ne anlama geldiğini ve karşılık bulup bulayacağını Öcalan’la uygulanan tecridin kaldırılmasıyla anlayabiliriz. Demirtaş’la yaptığımız görüşmede onun da ilk değerlendirmesi bu yönde oldu.
Sürecin tüm aktörlerinin dahil olduğu şeffaf açık ve samimi bir yol haritası belirlenmeli.
YOL TEMİZLİĞİ ŞART
Süreç için sadece beyanla mümkün değil, bazı iyi niyetli adımlar atıldığını görmek gerekiyor. Bu çağrılar yapılırken eş zamanlı olarak partimize yönelik gözaltılar devam ediyordu.
Güven sorunu var. Bu güvensizliği ortadan kaldıracak hamlelerin de atılması gerekiyor.
BAHÇELİ’DEN GELMESİ ÖNEMLİ
Kuşkusuz hiç önemli değil diyemeyiz. Bir önceki süreci en çok eleştiren lider Bahçeli olmuştur. Ondan sonra da bu çizgisinde devam ettirmişti. Bahçeli’nin kim olduğunu bize anlatılmasına gerek yok biz biliyoruz. Ama çözüm için bir el uzatılmışsa kimin olduğuna bakmayız.
UMUT SATMAYACAĞIZ
Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinden Kürt sorunundan bahsediyoruz ve iktidarın bu konuda adım atmasını çok garip bulmuyoruz. Ama bununla birlikte umut da satmayacağımızı söylemek gerekiyor. Gerekli adımların atılmadığını gördüğümüz andan bunu da halkımızla paylaşmakta sorun göreyiz. Bugün tüm sözlerimizi damıtarak düşünerek yapıyoruz. Gelişmesini ve ilerlemesini istiyoruz durumda devam etmeyiz.
CHP’YE ÇAĞRI
Tüm partilerle görüşeceğiz. Ama CHP’ye de ayrı bir rol düşüyor. Türkiye’nin birinci partisi olarak bu sorunun nasıl çözüleceğine dair programlarını açıklamalarını bekliyoruz. CHP bu işin mutlaka parçası olmalı.
***
İZLENİM: TEMKİNLİ OLMAKLA BERABER İYİMSER TARAFI ÇOK GÜÇLÜ
DEM Eş Başkanlarının sorulara verdiği yanıt üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekirse;
Temkinli ama iyimserlik tarafı çok güçlü olan bir duygunun hakim olduğunu söylemek gerekiyor. Eş başkanlar toplantı boyunca birkaç kez “izleyeceğiz” vurgusunu yaptı. Özellikle Özalan’ın tecridinin devam ettiği sürece “izleme” durumun devam etmesi çok olası. Sonrası biraz da Öcalan’la sürecin ne kadar ilerleyebileceğine göre şekillenecek.
Buna rağmen bir önceki çözüm süreci gibi bir yolun izlenmesinin çok mümkün olmayacağının da farkındalar. Demokrasi ve özgürlükleri yok ederek iktidara gelen ve bunun üzerinden bir rejim kuran Erdoğan ve Bahçeli ile bu işin nasıl olacağına dair tam ikna olmuş değiller. Rejimle birlikte bir sürecin ilerleyebileceği konusunda hem Türkiye tarafını hem de artık Kürt halkını ikna etmenin bir önceki dönem kadar kolay olmayacağının da farkında oldukları görülebiliyor.
Bununla birlikte Saray rejiminin geldiği noktayı sürece engel olarak görmedikleri net biçimde ifade ediyorlar. Bunu da “öz güvenimiz var” diyerek açıklıyor ve rejimin içinde gedikler açarak ilerleyebileceklerini düşünüyorlar.
Belirsizlikleri kabul etmekle birlikte kamuoyunu bu konuya “çözüm sürecine” hazırlamaya çalışıyorlar. Sadece Kürt halkıya değil CHP dahi sol-sosyalist hareketlerin de sürecin arkasına dizilmesi konusunda ısrarlılar. Bugünlerde çokça ifade edilen ve neredeyse egemen görüş olan “Sarayın oyunu” değerlendirmesinden rahatsız olduklarını ifade ederken de arka planda bu çağrıyı yapıyorlar.
Özellikle bu hamlelerinin iktidarın kendini tahkim etme çabasının parçası olarak görülmesine itirazlarını yüksek sesle dile getiriyorlar. Bu durumun daha başlangıçta kendi meşruiyetlerine gölge düşüreceğini biliyorlar.
Gelinen aşamada DEM yöneticileri de sürecin nereye gideceği konusunda net bilgiye sahip değiller. Bu kapıyı Öcalan’la yapılacak görüşme açacak ya da kapayacak. Ama aralaması bile DEM’in bu sürecin parçası olmak isteyeceğine dair kuvvetli bir iradeleri olduğu açık görülüyor.
AKP-MHP blokuna daha doğrusu rejime karşı zihinlerdeki bariyeri kaldırmak istiyorlar. Bu nedenle DEM yöneticileri ‘süreçle iktidarın kendini tahkim etme’ sözcüklerini ne kadar ayırmak istese de hem sorularda hem yanıtlarda sürekli dil o tarafa gitti.