93. Akademi Ödülleri sahiplerini buldu. Törenden en memnun ayrılanlar Nomadland’e gönül verenler oldu herhalde. Öyle ki Koreli Chloé Zhao’nun filmi En İyi Film seçildi. Zhao’ya En İyi Yönetmenlik Ödülü’nü ve Frances McDormand’a üçüncü Oscar’ını getiren film böylece çok sayıda “ilk” rekoru da kırdı.

Rengârenk bir Akademi gecesi

Düşünüyorum da 2014 ve 2015’in BembeyazOscarlar’ından bu yana kazananların ten rengi açısından böyle rengârenk Oscar Ödül Töreni izlememiştik hiç. Gerçi finalde, 1972’den bu yana ilk olarak En İyi Film’le değil de, En İyi Kadın ve Erkek Oyuncu ile veda edilmesi, üstelik de Erkek Oyuncu Ödülü’nün Anthony Hopkins’e verilmesiyle Chadwick Boseman hayranlarının Twitter’ı darmaduman etmelerine yol açılması sevimsiz bir sürpriz oldu. Yine de, Film Akademisi ve başkanı David Rubin’in onca çabasına rağmen bu pandemi yılında bize geç ve güç de olsa bir tören sunan Akademi’ye teşekkür ederiz.

NOMADLAND’A GÖNÜL VERENLER MUTLU

Törenden en memnun ayrılanlar ise, “Nomadland”e gönül verenler oldu herhalde. Ne de olsa, Koreli Chloé Zhao’nun filmi En İyi Film seçilir, Zhao’ya En İyi Yönetmenlik Ödülü’nü ve Frances McDormand’a üçüncü Oscar’ını getirirken çok sayıda “ilk” rekoru da kırdı. Zhao, Oscar’ın doksan üç yılında Kathryn Bigelow’dan sonra ödül alan ikinci kadın yönetmen oldu. Törenin sonuna kadar dikkati hiç üstüne çekmeden bir köşede kocası Joel Coen ile oturan McDormand’a da hayranlığımızı sunarız. Üstelik bu sefer konuşmasını da çok kısa tuttu.


Akademi’nin her zamanki gibi Dolby Theatre’da değil de Union Station’da düzenlediği töreni TRT2, ön-şovunu da ihmal etmeden yayınladı. Baştaki şovu açık havada, bitkiler arasında, Steven Spielberg’in yeni filmi “West Side Story / Batı Yakasının Hikâyesi”nde Maria‘yı oynayan Ariana DeBose ve “Get Out” ile “Judas and the Black Messiah”ın oyuncularından Lil Rel Howery sundu. Telekast da oyuncu/yönetmen Regina King’in Los Angeles Union Station’a akşamı DJ’I Questlove‘ın müziğine emin adımlarla eşlik etmesiyle başladı.

Bizim stüdyomuzda ise sevdiğim arkadaşlarım, film eleştirmenleri Mehmet Açar ve Alin Taşçıyan ile yapımcılıkta çığır açan Zeynep Atakan vardı. Mehmet zaten yıllardır Oscar gecelerinde görmeye alışkın olduğumuz bir çehre. Üçünü de mesleğe yeni başladıkları yaşlardan tanıyorum. Benim gibi kılık-kıyafet, saç vesaire, modacı gibi aksesuarlara pek aldırmayan biri için huzur verici bir programdı. Bu arada göründüğüm kadar aklı başında olmadığımı, Laura Dern’in birkaç kuğu yolmuş izlenimi uyandıran giysisine bayıldığımı söyleyerek yerle bir edeyim.

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalındaki mesele, Daniel Kaluuya ile adaylar listesinin belki de en büyük sürprizi olan Keith Stanfield’in (ilki Kara Panterler’in Illinois şubesinin başkanı, ikincisi FBİ casusu) varlıklarından çıkmıştı. İkisinin de aslında En İyi Erkek Oyuncu adayı olmaları gerektiği söylendi. Bu listeleri şirketler mi veriyor, bilmiyorum. O zaman, oyuncularına daha şanslı oldukları bir dalı seçmişler demektir. Bu arada, ikisi de, özellikle Stanfield, çok iyiydiler. Bu dalda şahsi tercihim, karısıyla birlikte törene en erken gelen kişi olan Paul Raci’ydi.

En çok alkış alanlardan biri de sahnede “Glenn Close varken ben nasıl ödül alırım?” diyen Yuh-Jung Youn oldu. “Minari”deki performansıyla aday olan Koreli oyuncu, onu sahneye davet eden, kenara çekilip konuşmasını dinleyen ve arada biraz da ağlayan Brad Pitt’i görünce, “Ah, Mr. Pitt, nihayet! Memnun oldum” dedi.

CHADWICK BOSEMAN’IN HAKKI YENDİ

Öyleyse “Nomadland” ile bitirelim. Zaten sona kalan üç ödülün ikisiyle kapanışı da o yaptı. Gerçi Chadwick Boseman’ın hayranları En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü Anthony Hopkins’in almasına Twitter’da fazlasıyla tepki gösterdiler (“İnanamıyorum! Filmini kimse görmedi. Zaten burada bile değil.”) ağustosta 43 yaşında ölen ve yıl boyunca performansıyla ödül alan genç Chadwick’in hakkının yendiğini düşünüyorlardı. Gerçi Zeynep Atakan’ın dediği gibi, genelde kendi beğendiğimiz film ya da performansların ödüle layık olduğunu düşünme eğilimindeyiz ama, erkek oyuncu adayları içinde yeni bir oyunculuk anlayışını temsil edenlerin de Boseman ve Riz Ahmed olduklarını söylemek zorundayız.

Sürgün cezası yüzünden 20 yıl ABD’ye gelememiş Charlie Chaplin’in yasağının kalktığı yıl olan 1972’de törenin ona ayrılan özel bölümle bitmesi alışılmış sırayı bozmuş, En İyi Film program kapatmamıştı. “Nomadland” yapımcıları bile bu yüzden kendilerine gelememişe benziyorlardı. Neyse ki sonra Frances McDormand En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı. Aktris, Ingrid Bergman, Walter Brennan, Daniel Day-Lewis, Jack Nicholson, ve Meryl Streep ile birlikte üç Oscar’ı olan bir avuç oyuncu arasında. Dört Oscar’ı olan tek kişi kimselere benzemeyen Katharine Hepburn. Doğrusu birkaç yılda Frances McDormand’ı da onun yanında görürsem şaşmam.

Aslında bu yılki Oscar Töreni’nin yapılması bile başlı başına bir başarı. Bu nankör işi üstlenen Steven Soderberg ve arkadaşlarına teşekkür ederiz. Pandemi yılında gösterime girebilen iyi filmleri selamladılar. “Hadi, sinemaya gidelim,” konuşmasını yapan tek kişi ise Frances McDormand oldu: “Lütfen filmimizi mümkün olan en büyük ekran/perdede izleyin. Ve çok geçmeden bir gün de tanıdığınız herkesi sinema salonuna omuz omuza film izlemek için o karanlık yere götürün.”