Google Play Store
App Store

Yükü insani yardım olan 'Mavi Marmara', İsrail SAT komandoları tarafından limana çekilmeden önce Ashdod diye bir kentin

Yükü insani yardım olan 'Mavi Marmara', İsrail SAT komandoları tarafından limana çekilmeden önce Ashdod diye bir kentin adını hiç duymamıştım. O kentin 'Ashdod FC' adında bir futbol takımı olduğunu ve Haim Revivo’nun, doğduğu bu kentin takımında, şimdi yardımcı teknik direktör olduğunu da hiç bilmiyordum.
Bu sezon Maccabi Hayfa’nın 77 puanla şampiyon olarak tamamladığı ligi Ashdod, 43 puanla 6. sırada bitirdi. Sadece mavi renklere sahip olan kulübün içerideki maçlarını sarı-kırmızılı forma ile oynamaya başlamasını Revivo’nun kulüpteki varlığına bağlayanlar var. Ashdod takımı 27 kişilik kadrosunda Bosna-Hersek, Hırvatistan, Uruguay, Rusya, Sırbistan, Kamerun, Etiyopya, Fransa ve Bulgaristan’dan oyuncular bulunduruyor. 2004-2005 yılında en parlak sezonunu yaşayan takım UEFA Kupası’na katılma hakkını elde etti. Toto Kupası'nda ise finale kadar yükselseler de penaltı vuruşları sonucunda Slovenya takımına kaybettiler.
Mustafa Denizli Fenerbahçe’deki kariyerinin ilk günlerinde mesaisinin önemli bir bölümünü Revivo’nun transferi için harcamıştı. Celta Vigo’dan gelen Haim Revivo da hocasının hesaplarını boşa çıkarmamış, o yıl gelen şampiyonlukta 14 gol ile büyük pay sahibi olmuştu. O yıl Hagi’nin futbolu bırakmasının ardından bizi serbest vuruş gollerinden mahrum bırakmamış; taraflı tarafsız pek çok futbolseverin gönlünü çelmişti. Daha sonra Galatasaray macerası başlayan Revivo, Fenerbahçe taraftarı tarafından “Hain Revivo” olarak anılmaya başlamıştı. 2003 yılının yazında Fatih Terim’den İsrail Karması kampına gitmek için izin istemiş, “hadi ordan” yanıtını alınca da kulüpten kopmuştu.
Niye olduğunu hiç bilemediğim bir biçimde maçlardan önce 'İstiklal Marşı’nı, gece gittiği kulüplerde de 'Güz Gülleri’ni söylerdi. Attığı  gollerden sonra saha kenarındaki engelli seyircilere koşması içten bir davranıştı. Yardım kampanyalarında adına rastlardık. Neredeyse tek başına İsrail ile Türkiye arasında bir turizm köprüsü kurmuştu. Gelişkin bir duygudaşlık yeteneğine sahip olduğunu düşünürdüm, o zamanlar. İşte o nedenle, 31 Mayıs gecesi sabaha karşı olan biteni, başı iki elinin arasında televizyondan endişeli gözlerle izlemiş olduğunu düşünmek istedim. Belki böyledir belki de son derece yanılıyorumdur.
Ashdod limanına kuşbakışı bakan bir tepeden yayın yapmaya çalışan muhabirleri taciz eden şoven ya da faşist İsrailli gençler; bu ağır saldırı olmasa belki de o günlerde Türkiye ile İsrail arasında oynanacak U-18 futbol maçına gideceklerdi. Ashdod altyapısında oynayan topçuları alkışlayacak, bizim çocukları kâh alkışa kâh topa tutacaklardı, kimbilir!
İsrail, Somali korsanlarına taş çıkartacak biçimde gerçekleştirdiği bu açık deniz terörü sonrası pek çok ülke tarafından sert biçimde eleştirildi. Bu eleştirilerin Dünya Kupası biter bitmez başlayacak olan Şampiyonlar Ligi ve UEFA Ligi ön eleme maçlarına nasıl yansıyacağını kestirmek zor. UEFA ve FIFA yetkililerinin bu konuda nasıl önlemler alacağını bekleyip görmek lazım. Bursa’da oynanacak bir Maccabi Hayfa–Bursaspor maçını hayal edebiliyor musunuz? Aynı biçimde deplasman maçında neler yaşanabileceğini? Olası eşleşmelerde TFF dahil Avrupa futbol federasyonlarının nasıl bir tutum takınacağını bekleyip görmek gerekiyor.
Kendi güvenliğini sağlamak için bir avuç Gazze toprağını abluka altında tutarak insanlık suçu işleyen İsrail Devleti ile saha kenarındaki tekerlekli iskemlede oturan taraftara koşan Revivo’yu bir türlü birleştiremiyorum zihnimde.
Yine de ne Revivo’nun ne de Balili’nin hatırına hiçbir futbol takımının faşist bir yönetim altında, komşularına eziyet eden, bölgede habis bir ur olarak yaşam formunu benimsemiş bir ülkeye gitmesini istemiyor insan. Cola’da, burgerde, çikolatada boykot edilmesi önerilen İsrail’in yeşil çayırlarda da boykot edilmesinin zamanı geldi gibi görünüyor.