Rocketman, İngiliz pop/rock müzisyeni Elton John’ın hayatını konu alan bir dram/müzikal. Ben bu filmi olmasa da benzerini, daha iyisini seyretmiştim. Yoksul bir Britanyalı ailenin utangaç, eşcinsel oğlu müziğe yeteneklidir. Aile destek olmamaktadır. Genç müzisyen kendisine bir sahne adı seçer. Müzik şirketleri de karşılarındaki dehayı başlangıçta fark etmezler. Ama fark edilmesiyle birlikte kahramanımız birden büyük bir […]

Rocketman: Bir Elton John biyografisi

Rocketman, İngiliz pop/rock müzisyeni Elton John’ın hayatını konu alan bir dram/müzikal. Ben bu filmi olmasa da benzerini, daha iyisini seyretmiştim. Yoksul bir Britanyalı ailenin utangaç, eşcinsel oğlu müziğe yeteneklidir. Aile destek olmamaktadır. Genç müzisyen kendisine bir sahne adı seçer. Müzik şirketleri de karşılarındaki dehayı başlangıçta fark etmezler. Ama fark edilmesiyle birlikte kahramanımız birden büyük bir star olur. Gerçek hayatta ne kadar utangaçsa, sahnede o kadar gösterişçidir. Çok para kazandıkça kendisini en çok seven arkadaşlarına sırt çevirir. Seks ve uyuşturucunun dibine vurur. Ama sonra asıl dostlarının kimler olduğunu geç de olsa fark eder. Ve film yüksek bir noktada biter.

Bohemian Rhapsody’ye çok benzer bir konu Rocketman’inki. Ya da bizde vizyona girmeyen James Brown biyografisi “Get On Up” da benzer bir çizgi izler. Bohemian Rhapsody’yle Rocket Man’in yönetmeni aynı kişi: Dexter Fletcher. Fletcher, bu işin formülünü bulmuşa benzer: Kahraman alttan başlar, yükselir, düşer, tekrar çıkar. Rocketman’in farklı yanı aynı zamanda müzikal oluşu. Ama bazen. Yani filme müzikal demek için yeterince malzeme yok. Keşke olsa, keşke film bizim gözümüzü boyasa, sarhoş etse, danslarıyla, şarkılarıyla. Bizde hoş ama boş bir şey seyrettik diye çıksaydık. Ama hiçbir şarkıyı sonuna kadar dinletmiyor film bize. Dans sahneleri de kısa ve az.

Sonuçta bazen hoş, neredeyse hep boş, klişelerle örülü, ele aldığı her konuda yüzeysel bir film var karşımızda. Kötü anne, kötü baba, kötü menajer; iyi şarkı sözü yazarı Bernie Taupin, nihayetinde bulunan iyi koca… Daha derin bir şey söylemek mümkün değil bu insanlar hakkında.

Başka ne diyeyim ki? Başrol oyuncusu Taron Egerton’ın hakkını yemeyelim. Egerton iyi oynamış; şarkıları da söylemiş. Sesini Elton John’un sesinden ayırt edemedim. O kadar başarılı. Fakat filmin makyajı tuhaf. Egerton’ı yaşlandırmakta başarılı değiller. Yaşlı Elton’un yüzü bazen kötü tiyatro makyajlarına benziyor.

Elton John, son günlerde “Ben emperyal Britanyalılardan değilim, ben Avrupalıyım” minvalindeki sözleriyle sosyal medyada çok konuşuldu. Sanki kıta Avrupasının devletleri emperyalist değilmiş gibi… Fakat Sir Elton’un asıl faulü (kendisi Wharton Futbol Kulübü’nün de başkanı hâlâ) Güney Afrika’da Apartheid döneminde Birleşmiş Milletler kararına uymayarak, Sun City denen Las Vegas tarzı eğlence diyarında çalıp söylemesiydi. Aynısını Queen de yapmıştı. Tabii ne Bohemian Rhapsody’de, ne de Rocketman’de, sahalarda görmek istemediğimiz bu hareketlere yer verilmedi.
Tarih dersi bir yana, bu sıkıcı sinema mevsiminde, vasat filmlere de fit olmak lazım belki de.