Roman içinde bir tiyatro
Sanatın yanı sıra toplumsal çürümeye, rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik gibi konulara dikkat çeken Son Oyun, Avrupalıların “humour” dedikleri nüktelere sıklıkla yer verdiği için hem gülümseten hem de derinden düşündüren bir roman.

Hülya SOYŞEKERCİ
Hayatın ağırlığını ve ‘dünya ağrısı’nı derinden hissettiğiniz zamanlarda, ince esprilerle dolu, ironisi bol, toplumsal eleştirisi yerinde, farklı bir roman okumak isterseniz, Şaban Ol’un ilk romanı Son Oyun’un sayfaları arasında bir düşsel yolculuğa çıkabilirsiniz.
Hollanda’da yaşayan ve uzun yıllardan beri tiyatro yönetmenliği, oyunculuk ve oyun yazarlığıyla uğraşan Şaban Ol, Son Oyun’da tiyatro özellikle epik tiyatro tadında bir roman metnine imzasını atmış. Oyun metinleri, Türkiye’de de yayımlanan Şaban Ol, roman sanatına bilinçli ve yaratıcı bir yazarın perspektifinden bakarak Son Oyun’u kaleme almış.

Şaban Ol
E Yayınları, 2024
SEYİRLİK BİR OYUN İZLER GİBİ
Akıcı, sürükleyici bir dille ve birbirinden meraklı olaylarla ilerleyen Son Oyun’u okurken hem tiyatro dünyasının hem de genel olarak sanat dünyasının meselelerine mercek tutulduğunu da görüyoruz. Sanatın yanı sıra toplumsal çürümeye, rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, adaletsizlik gibi konulara dikkat çeken Son Oyun, Avrupalıların “humour” dedikleri nüktelere sıklıkla yer verdiği için hem gülümseten hem de derinden düşündüren bir roman. Okurken ara sıra kahkaha da atabiliyor insan.
Diyaloglardaki kusursuzluk, metni örgüleyen akıcı ve duru anlatımla bütünleşiyor ve farklı, sıra dışı bir dünyanın kapılarını aralıyor okura. Yıllarca Beyoğlu’ndaki tiyatrosunda kendi oyunlarını yazıp oynayan Erhan Aksoy adlı roman kahramanı, hayatını rutin halde sürdürürken, yağmurlu bir sabahta evinin kapısını çalan Ender adlı genç bir adamın hayatına dâhil olmasıyla birlikte, art arda gelen inanılması zor olayların içinde buluyor kendisini. Ender, onun uzun zamandan beri oynadığı “Şeylerin Kederi” adlı oyununu tam 157 kez izlediğini, özellikle bu oyunundaki performansına hayran kaldığını uzun uzun dillendirir. Buna sevinen kahramanımız, onu her zaman için oyunlarını izlemeye davet eder. Mahcup, sıkılgan, naif bir adam olan Ender’in tiyatro bilgisinden ve oyununa dair sözlerinden etkilenmiştir. Ender olumlu düşüncelerini belirttikten sonra oyuna dair önerilerini de söyleyerek Erhan’a ufuk açar. Geliştirici yöndeki bu eleştirel öneriler, Erhan’a da makul gelir ve Ender’in yönlendirmesiyle yavaş yavaş oyunda değişiklikler, ufak rötuşlar yapar.
GELENEKSEL VE EPİK TİYATRONUN İZLERİ
Bütün bunlar dikkatli izleyicilerin ve kadim tiyatrocu dostu Asım’ın da dikkatinden kaçmaz. Konuşma tonlamasından oyun arasının nasıl olacağına dair fikirler hep Ender’den çıkar. Erhan, başta kızıp öfkelense de ona hak verir ve onun önerileri doğrultusunda hareket eder. Erhan, Karagöz’den Orta Oyunu’ndan yararlanan, geleneksel tiyatromuzu Brecht’in epik ve deneysel tiyatro tarzıyla buluşturan, devrimci, bilinçli ve yaratıcı bir tiyatro yapmayı amaçlar. Özellikle “Şeylerin Kederi”ni bu fikir üzerinde temellendirmiş, oyun yıllarca oynanmış ve çok sevilmiştir.
Oyunun içinde geçmişte gerçekten yaşanmış bir aşk hikâyesi de vardır. Erhan bunun peşine düşer. Hikâyenin gerçek yaşamdaki izdüşümlerini aramak amacıyla bir gece, hikâyedeki kadının o yıllarda çalışmak zorunda kaldığı Moulin Rouge adlı bara gelir. Eski havasından eser kalmayan ve içindeki her şeyin bozulduğu barda Ender’i görünce çok şaşırır. Barda, başına birçok olumsuz olay gelen ve çıkışta garsonlardan dayak yiyen Erhan, sonunda karakolluk olur. Başı belaya giren Erhan’ı, tiyatro oyuncusu Asım çeşitli numaralarla karakoldan kurtarır.
OYUNCU-YAZAR-İZLEYİCİ DİYALEKTİĞİ
Beyoğlu’nun gece yaşamı, barlar, gazinolar, hayat kadınları, şarkıcılar, konsomatrisler, trans bireyler, kadın ve uyuşturucu satıcıları… daha pek çok marjinal kişi, roman olaylarına dâhil olur. Daha sonra bazı Avrupa kentlerine davet edilen Erhan, yurda dönerken yine birçok olumsuzluk ve iftiralarla uğraşmak zorunda kalır. Her taşın altından çıkan Ender, bazen eleştirmen, bazen seyirci, bazen çapkın, bazen de çıldırmış bir saldırgan olarak Erhan’ın karşısına çıkar. Karakteri inanılmaz değişkendir. Halkı temsil ettiğini iddia eden Ender, Erhan’a çok zor günler yaşatır.
Oyuncu-yazar-izleyici diyalektiği üzerinde okurları pek çok düşünce ve sorgulamalara yönelten, çok renkli, çok katmanlı yapısıyla dikkat çeken, karnavalesk özellikler taşıyan bir roman Son Oyun. Düşünmek, gülümsemek, mizahın ve epik tiyatronun roman metnindeki gücünü derinden hissetmek için Son Oyun’u okumalı.