Ru Ceylan'ın 'Konuşan Resimler'i veda ediyor: Her şeyin doğru zamanda bitirilmesi taraftarıyım
Bu zamana kadar 4 farklı seriyle sanatseverlerle buluşan “Konuşan Resimler”, 5. ve son serisinde. Ressam Ru Ceylan, “Tadında ve yerinde bitmesi gerekiyor. Böyle daha kıymetli. Niyetim bir süre sonra ömürlük olarak sergilenmesi” diyor.

Buse İlkin Yerli
Ru Ceylan’ın sanat ve düşünce dünyasından yola çıkarak hazırladığı ve ünlü isimler tarafından seslendirilen tabloların yer aldığı “Konuşan Resimler”, 10. Yıl Veda Sergisi ile yolculuğunu tamamlamaya hazırlanıyor.
“Konuşan Resimler”, Türkiye’nin ilk betimlemeli sergisi olma özelliğini taşıyor. Pek çok sanatçının tablolarını, biyografilerini ve Ru Ceylan’ın onlara ithafen yazdığı metinleri içeren sergi 13-19 Aralık’ta İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde son kez sanatseverlerle buluşuyor.
“Konuşan Resimler”in son gösterimi vesilesiyle Ru Ceylan ile sergi üzerine sohbet ettik.
“Konuşan Resimler” nasıl ortaya çıktı?
“Konuşan Resimler”i ortaya çıkaran birkaç yol vardı. Ben ressamlığın yanında ayrıca sanat ekonomistiyim. Multidisipliner işleri örneklendirmek istiyordum. Bu tarz işlerin sayısı da görünürlüğü de raporlaması da çok az.
İşin duygusal ve arkadaşlıkla gelişen bir boyutu da oldu. Selen Öztürk ile komşuyduk. Ben resim yaparken hikâyelerini de yazıyordum. Selen dedi ki “Bu resimler konuşuyor. Bunların adı ‘Konuşan Resimler’ olsun.” Bu sırada Bahtiyar Engin, neyi nasıl anlatmam gerektiği konusunda bana mentorluk yaptı. Bunların ardından “Konuşan Resimler”in ilk serisi çıktı. O zamanlar “Konuşan Resimler”in bu kadar büyüyebileceğini ben de tahayyül etmiyordum.
Önce “Suretsizler” ile insan hikâyelerini anlatarak başladık. Ardından edebiyatçıları anlattığımız “Edebi Ebedi” geldi. Sonra daha da geçmişe gittik “Anadolu Ozanları”nı yaptım. Birkaç sene önce de dünya tiyatrosunun karakterleriyle beraber “Saint Age”i çıkardık.
Bu sene “Konuşan Resimler”in 10. yılı. Ben her şeyin doğru zamanda bitirilmesi taraftarıyım. Haliyle benim kahramanlarımı anlattığım bir “Veda” serisi çıkarttık. Yaklaşık 35 resimden oluşan bir seçki hazırladık.
10. Yıl Veda serisi için hangi sanatçılarla çalıştınız ve hangi sanatçılardan ilham aldınız?
Anlattığım hikâyedeki insanlar, dönemi itibarıyla ve mesleklerinin dışında insan halleriyle etraflarında, toplumda, hayatta çok şeyi değiştirmiş insanlar. O yüzden anlatacağım hikâyeleri seçerken buna bakıyorum. Yapılmayanı yapan, fikren değişiklik yapan, özgün olan kişileri seçiyorum. Bir sloganımız var: Şairler bugün yaşasaydı gökyüzü daha mavi ve şehir daha kalabalık olur muydu? Orada şunu demeye çalışıyorum; hikâyelerini anlatmaya çalıştığım kişiler bugün yaşasaydı nasıl bakardı dünyaya… Ve bugün yaşamayan bu kişileri, en iyi kim fikren, karakter olarak temsil eder? Muhsin Ertuğrul’u Hakan Gerçek, Münir Özkul ve kavuk hikâyesini Şevket Çoruh seslendirdi. Semiha Berksoy da Gonca Vuslateri’den başkası olamazdı.
“Konuşan Resimler”, 10 yılda birçok yerde sanatseverlerle buluştu. Gelip görenler nasıl tepkiler verdi?
Tabloların metinlerini yazarken çok araştırıyorum. Ailem, sanatçıların mezarlarına dahi gittiğim için benimle dalga geçiyordu. Böyle olunca da sanatçıların dillerini yakalayabiliyorum. Gelenler de ithafen yazdığım bu metinleri sanatçılar yazdı sanıyor. “Can Yücel’in hiç çıkmamış şiiri” diye klipler çekildi, yazılarım biyografilere girdi… Bu metinleri benim yaşımda birinin yazmasına şaşırıyor insanlar.
Bir yandan da “Konuşan Resimler”, sadece gezdiğiniz bir sergi değil. Metinleri dinleyeceksiniz, orada kalacaksınız, hikâyesini ve sanatçı görüşünü okuyacaksınız… Haliyle tüm sergiyi gezmek bazen 3 saat sürüyor. Ama tüm sergilerde insanlar kaldılar. Birkaç tane sevdiği insanları dinleyip çıkmadılar.
Bunu tez konusu yapanlar oldu. Öğrencilerden tezat görüşlü mailler aldığım oldu, çok güzel münazara yaptık onlarla. Bunlar yaptığım işin manifestosunu destekleyen şeyler. Farklı düşünebiliriz, farklı insanlar olabiliriz, farklı dönemlerde yaşıyor olabiliriz. Ama resimleri gördüğümüzde adını koyamadığımız o hissi hissetmekte buluşuyoruz.
“Konuşan Resimler” çok güzel dönüşler aldı, birçok insanla çalıştınız ve iyi işler çıkardınız… Ama neden veda ediyor?
“Konuşan Resimler” dışında projelerim var. Artık biraz onları açmak istedim. “Konuşan Resimler” ile artık özdeşleştim ve başka hiçbir iş yapmıyormuşum gibi görünüyor. Bir yandan da “Konuşan Resimler”, dönem üzerinden hikâye anlatıyor. Bence benim anlattığım hikâye üzerinden ömrünü tamamladı. Artık tadında ve yerinde bitmesi gerekiyor. Böyle daha da kıymetli. Hatırada arşiv niteliğinde kalmalı. Benim de niyetim bir süre sonra ömürlük olarak sergilenmesi.
Bundan sonra neler yapacaksınız?
Hemen Nörosanat Kod’a gireceğiz. Bu benim “Konuşan Resimler” ile aynı zamanda başladığım bir işti. Sanatın insan üzerindeki etkisini bilimsel olarak incelediğim ve Türkiye’de kendi alanında ilk kez yapılan bir projeydi. Yaklaşık 4,5 sene önce de ilk defa ölçümlemesini yaptık ama pandemi patladı. Bir akademimiz var yaratıcı ekonomileri gençlere anlattığımız. Sanatın farklı disiplinlerinin insanlar üstündeki etkisini incelediğimiz bir araştırma metodumuz var. Biraz buna yöneleceğim.
Bir de yapabilirsem, “Mavi Sürgün” adıyla deniz kültürünü ve denizin insana yarattığı duyguyu anlatacağım. Bodrum’daki kayıkların bize çok şey katan ustaları var. Onların hikâyeleriyle deniz arşivi çıkarmak istiyorum. Bu ikisi zaten oldukça yoğun çalışma gerektirecek.
“Konuşan Resimler”in de tiyatroya dönme ihtimali var. Bir taraftan o da öyle gidecek. Bir zaman sonra da sabit bir yere konumlayacağız.