Rusya’nın Ukrayna’dan derhal çekilmesi kararına çekimser oy kullanan, oylamaya katılmayan ve yaptırımları onaylamayan ülkeleri nasıl sınıflandırmalı? Ortak özelliklerinin ABD muarızları olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Hemen hepsi ABD müdahalelerinden kendileri de etkileniyor.

Rusya'nın Ukrayna işgali sonrası dünya düzeni: ABD muarızı cephe

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırısıyla sadece Rusya-ABD/Batı ilişkileri değil tüm dünya ülkelerinin karşılıklı ilişkilerinde yeni bir döneme girildi. 2 Mart’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yapılan oylamada Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısını kınayan karar tasarısı 5’e karşı 141 oyla kabul edildiğinde Rusya’nın ne kadar yalnız ve çaresiz kaldığı yorumları yapıldı. Ancak dikkatli bakıldığında bu oylama bile Rusya’nın saldırganlığının onaylanmaması kadar ABD’nin de ne kadar geniş muarızlar cephesi oluşturduğunu gösterdi.

BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısını kınayan karar tasarısı 5'e karşı 141 oyla kabul edilirken, 35 ülke ise çekimser kalmıştı. Rusya, Belarus, Suriye, Kuzey Kore ve Eritre tasarıya “hayır” oyu vermiş 141 ilke ise “evet” demişti. Peki ya diğerleri? İşte yeni dönemde küresel güçler dizilişini anlamamıza ışık tutacak tablonun önemli bir kısmı bu diğerleri kategorinde.

ÇEKİMSER Mİ, MUARIZ MI?

Rusya’nın Ukrayna’dan derhal çekilmesi kararına çekimser oy kullanan 34 ülkeyi ne Rusya’nın dolaylı destekçileri ne savaşı dolaylı onaylayan ülkeler olarak topyekun bir sıfatla gruplamak mümkün değil. Ancak ortak özelliklerinin ABD muarızları olduklarını söylemek de yanlış olmayacaktır.

Aslında ABD’nin küresel askeri ve finansal hegemonyasından rahatsız olan ülkelerin bu 34 ülke ile de sınırlı olmadığını kaydedelim. Buna oylamaya katılmayan 13 ülkeyi ve oylamada “evet” oyu verdiği halde yaptırımlara katılmayan 10’dan fazla ülkeyi eklediğinizde ABD Muarızı ülkeler listesinin ilk anda düşünüldüğünden çok daha geniş bir küme oldukları görülecektir.

Önce 34 Çekimser oy kullanan ülke ile başlayalım. Bunlardan 3’ü özellikle dikkat çekici. BRICS üyesi Hindistan Çin ve Güney Afrika. BRICS grubundan sadece Brezilya “evet" oyu kullandı.

Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ülkelerine baktığımızda da Rusya ve Çin’in yanında üyeye gözlemci ülkelerin karşı, çekimser veya salonda bulunmayan ülkeler listesinde yer aldığı görülüyor: Üye ülkelerden Rusya karşı oy kullanırken, Çin Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan çekimser oy kullandı. Özbekistan ise oturuma katılmadı. ŞİÖ’nün 4 gözlemci üyesinden Belarus karşı oy vererek Rusya’nın en yakınında yer alırken, İran ve Moğolistan çekimser kaldı. Bu gruptan sadece Afganistan “evet” oyu kullandı ki bunu da ABD hanesine yazmak hiç kolay değil. Son olarak ŞİÖ’nün 6 “diyalog partneri” ülkesinden Azerbaycan oylamaya katılmazken, Ermenistan ve Sri Lanka çekimser Kamboçya, Nepal ve Türkiye “evet” oyu kullandı. Evet oyu kullananların yaptırımlar konusunda ABD yanında yer alacakları en şüpheli ülkeler olduklarını not ettiğimizde ŞİÖ’nün üye, gözlemci ve partnerleri ile ABD kampında yer almayan bir tutumda birleştiği rahatlıkla söylenebilir.

Rusya’nın en yakın müttefiklerini Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği üyeleri olarak tanımlarsak bu gruptaki ülkelerden sadece Belarus’un “karşı” oy kullanması daha doğrusu diğer yakın müttefiklerin aynı tutumu almamasını da elbette not etmek gerekir. Bu ülkelerin yaptırımlara katılmayacağı çok açık ama Rusya’ya da koşulsuz destek vermedikleri mesajını verdiklerini kaydetmeliyiz.

5 karşı oy ve 34 çekimser oy kullanan ülkenin dışında 13 ülkenin oylamaya katılmamış olduğunu söylemiştik: Azerbaycan, Burkina Faso, Venezüella, Fas, Kamerun, Ekvator Ginesi, Eswatini, Etiyopya, Gine, Gine-Bissau, Togo, Türkmenistan ve Özbekistan'ın da aralarında bulunduğu 13 ülkenin temsilcileri oturuma girmedi. Bu kategorideki ülkeler çok farklı saikler ve dengeler nedeniyle ABD listesinde görünmek istemeyenler olarak okunabilir.

SOL ÇEKİMSERLER

Karara evet oyu vermeyen ve farklı türden sol hükümetlerin olduğu Küba, Venezüella, Bolivya, Vietnam ve karşı oy veren Eritre’nin ortak özelliği ise ABD ambargo ve müdahalelerinden kendilerinin de etkilenmiş olmaları. Bu gruptaki ülkeler önemli bir ekonomik büyüklük ifade etmeseler dahi toplamda ABD yaptırımlarının etkisini kıracak farklı bir güç kümesi teşkil ediyorlar. Bu gruptaki ülkelerin yine çoğunluğunun Rusya’yı savaşı başlatan, saldıran taraf olarak gördüğü ancak süreçte NATO/ABD yayılmacılığının çok önemli olduğunu düşünüyor olmaları.

EVETÇİ MUARIZLAR

Oylamada Rusya’yı kınayan açıklamada “evet” oyu kullanan ülkelerden yani 141 ülkeden 40’a yakınının ABD’nin yaptırımlarına katılacağı bir hayli şüpheli. Elbette savaşın seyri ve ABD’nin bu ülkelerle sürdüreceği ekonomik ve siyasi diplomasi önümüzdeki günlerde bu listenin daralması ya da genişlemesinde etkili olacaktır. Ancak 1 ayı geride bıraktığımız savaş ve yaptırım şartlarında ciddi sayıda ülkenin Rusya’yı kınamakla birlikte ABD hegemonyasına karşı da mesafeli tutumlar aldıklarını görüyoruz. Rusya’nın derhal ateşkes ilan etmesi çağrısı yaparak BM’de evet oyu veren Brezilya ayrımsız bir yaptırıma ise katılmayacağı açıklaması yaptı.

Daha ilginci ise ABD’nin Ortadoğu’daki yakın müttefikler sahasında gözlemleniyor. Irak’ın çekimser oyunu not etmekten daha önemlisi farklı gerekçelerle de olsa İran, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin Rusya’nın işgali konusunda Batı’dan farklı tutum takınmaları. Bu birbirinden farklı hatta bazıları ölesiye düşman ülkelerin nadir kesiştikleri bir moment yaşanıyor. Bunun nereye kadar gideceği tartışılır ancak yaptırımcı ülkeler listesine bu ülkelerin katılacaklarsa bile en son ve kısmen katılacakları rahatlıkla söylenebilir.

Rusya ve İşgalini desteklemiyor ama ABD’yi de onaylamıyorlar. ABD/Batı yaptırımlarının önümüzdeki günlerde ne düzeyde genişleyeceği ve diğer ülkeleri de katılmaya zorlayıp zorlamayacağını gözlemlemek gerek. Ancak yukarıda verdiğimiz özet tablo bile 141’e karşı 5 ülke resminin gerçeği yansıtmadığını açıkça gösteriyor.

Rusya yaptırımlardan etkileniyor ve etkilenmeye de devam edecek ancak devam ettiği takdirde Batı finansal sistemi dışında yeni bir ya da birden çok ekonomik sahanın ortaya çıkma ihtimali de güçleniyor. ABD muarızları diyebileceğimiz ülkelere sadece çekimser oy kullanan 34 ülke ve oylamaya katılmayan 13 ülke ile de sınırlı değil, Batı’nın geleneksel müttefik ülkelerinden de ciddi sayıda ülke yaptırımların dışında kalarak anti-hegemonik bir siyasete kapı aralıyor.

ABD’nin küresel hegemonyasının nasıl erime sürecinde olduğunun kanıtı olan bu muarızlar cephesi onun yerine eşitlik ve özgürlük vadeden bir düzene işaret etmiyor. Maalesef bu tablo bugüne dek ABD, İngiltere ve Fransa tekelinde bulunan tek taraflı pervasız saldırgan politikaların artık başka ülkelerce de yapılacağı daha şiddetçil birçok merkezileşmeye işaret ediyor. Topyekûn silahsızlanma, en azından askeri kuvvet indirimi hedefleyen küresel bir barış hareketi ortaya çıkmadan bu gidişin bizi 3. yeniden-paylaşım savaşına götürdüğünü görmek için kahin olmaya gerek yok.