Sağlıkta Dönüşüm Programı acilen terk edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devleti olmanın anayasal sorumluluğuna geri dönmelidir. Sağlıkta bilgi kirliliğine karşı sağlıkta okur yazarlık artırıcı çalışmalar kamu, meslek örgütleri, sendikalar ve sivil toplum örgütleri tarafından yapılmalıdır.

Sağlıkta şiddetin çözümleri

Vedat Bulut

AKP iktidarının 2003 yılında başlattığı sağlıkta dönüşüm programı (SDP) hem sağlıksızlık hem de sağlıkta şiddet üreten bir sistemdir. Koruyucu hekimlik ve 1. basamak sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe payı düşürülürken, aile hekimliği mekân ve personel açısından yetersiz hale getirilirken toplum sağlığı ihmal edildi. Bunun neticesinde tedavi edici sağlık hizmetleri öncelendi ve özellikle de özel sektör sağlık hizmetlerine pozitif ayrımcılık yapılarak desteklendi, kamu hastaneleri bilinçli bir şekilde kösteklendi.

Sağlığı ticari meta, hastayı müşteri gören bu kapitalist neoliberal yağmacılık bu alandan milyarlarca dolar rant elde etmektedir. Kişi başına cepten sağlık harcaması 3 bin TL’yi geçmiştir. Halkın cebinden belli sayıdaki yandaş şirkete sermaye transferi sağlanmaktadır. Halk bir taraftan vergi vererek, sigorta primi ödeyerek sosyal hukuk devletinden hak ettiği hizmetleri almayı umarken, iktidar tarafından bu vergiler ve primler sermaye sınıfına transfer edilmekte, israf ve yağmacılıkla halk sömürülmektedir. Bu sayede sağlıksızlaştırılan toplum 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerine daha yoğun olarak başvurmak zorunda kalmaktadır. Yılda ortalama kişi başına 11 defa poliklinik hizmetlerine başvurulmasının nedeni 3-5 dakikaya sıkıştırılmaya çalışılan MHRS randevu sistemidir. Bu nedenle hekim hastasına yeterli vakit ayıramamakta, hastalıkların tanısı ve tedavisinde önemli ölçüde güçlükler yaşanmaktadır. Sağlıkta nitelikli hizmetin yerini nicelikli sağlık almıştır, bunun da nedeni performans sistemidir. Bunu halkımızın anlayacağı şekliyle ifade edersek ‘’Sağlığı mal, hastayı müşteri gören zihniyet sürümden kazanma stratejisi’’ uygulamaktadır. Şehir (Şirket) hastaneleri de bu yapbozun en önemli parçasıdır. 2022 yılı bütçesinde şehir hastanelerine 22 milyar TL ayıran iktidar, daha şimdiden dolar kuruna bağlı sözleşmeler nedeniyle 37 milyar TL ödeme yükümlülüğü içerisinde kalmıştır. Bu halkın cebinden çalınan paranın ŞH patronlarına aktarılmasıdır. Bu ülkede turizm patronundan Turizm Bakanı, özel eğitim kurumu patronundan Milli Eğitim Bakanı yapıldığı gibi özel sağlık patronu da Sağlık Bakanı yapılmıştır. Bu sağlık politikalarından topluma sağlık üretmesi beklenemez. Bu yoz politikaların tek amacı sermayeye kamu kaynaklarını sömürtmek, özel sektörü semirtmektir.

saglikta-siddetin-cozumleri-1039112-1.saglikta-siddetin-cozumleri-1039113-1.



Bu sağlık politikaları rantı artırmak için sağlık emekçilerinin emeğini de ucuz emek haline getirmiştir. Bu sağlık politikaları sağlık hizmeti verilen birimlerde gerilimi artırmakta ve sağlıkta şiddeti körüklemektedir. SDP’nin akıl hocalığını yapan küresel sermayeyi AKP ye sağlık emek meslek örgütlerinin itibarını azaltma görevini vaaz etmiştir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’ndan başlayan idare müteselsilen hekimlik mesleğinin ve meslek örgütümüzün saygınlığını, onurunu zedeleyen konuşmalar yapmakta, iftira ve suçlamalar yapmakta, böylece küresel sermayeyle işbirliklerini ve ortamdan zenginleşmelerini perdelemeye çalışmaktadır. Liderlerin nefret ve şiddet söylemlerinin, toplumu kutuplaştırmalarının sağlıkta şiddeti artırıcı etkisi yadsınamazdır. Eğitimden yoksun bıraktıkları yığınlar oluşturarak ve bu yığınları tahrik ederek Türkiye’yi bir karanlığa doğru sürüklemektedirler. Bu politik ortam sağlıksızlık ve şiddetin nedenidir.

Eğitim sistemimiz şiddet öğeleri içermektedir. Örgün eğitimimizde doğaya, çevreye, kadına, çocuğa, canlılara şiddet öğeleri içeren materyaller mevcut. Yaygın eğitimin en önemli araçlarından olan televizyon ve benzeri SM yayıncılığı da şiddet öğeleriyle doludur. Silaha özendiren, suça özendiren mafya dizileriyle büyüyen bir kuşaktan söz ediyoruz, bilgisayarda şiddet oyunları oynayan bir kuşaktan söz ediyoruz. Bu toplumsal kültürel kodlarda etkili oluyor. Toplumlar ortak ahlaki değerler yükselmesi, oluşması gerekirken, toplum suç ortaklığı toplumu haline getiriliyor. Suça iştirak etmeyenler de susmaları doğrultusunda baskı görüyor, sesleri susturulmak isteniyor. İşte bu durum otokratik devlet yapısını doğurmakta, toplumsal ve kamusal şiddetten sağlık çalışanları, hekimler de nasibini almaktadır. Sağlıkta şiddetin getirdiği diğer bir sorun sağlık hizmetlerinin aksamasıdır. Bu da sorunu sadece şiddete uğrayan sağlık çalışanın sorunu olmaktan çıkarıp halk sağlığını kötü etkileyen bir etmen haline getirmektedir. 2021 yılı içerisinde sağlıkta şiddet olgusunun beyaz kodlara yansıması sözel ve fiziksel şiddette 30 bine ulaşmıştır. Sanal şiddet uygulamaları da bir diğer şiddet türüdür. Bilimsel ve evrensel hekimlik değerleri troller, bot hesaplarla tahkir edilmektedir. Bu hususun kimle bağlantılı olduğu, kamuya ait hangi birimin bu trolleri beslediği zaten kamuoyunda bilinmektedir.
Sağlıkta şiddeti önlemek için pek çok alanda ve basamakta düzenlemeler gereklidir. Bu konu tablolar halinde düzenlenerek verilmiştir. Öncelikle son olaydan yola çıkarsak Konya’da Dr. Ekrem Karakaya cinayeti sonrası haber yasağı getiren RTÜK, bu görevini mafya dizilerinde, şiddet özendirici programlarda kullanmak yerine, iktidarın gerçeği karartması için yerine getirmektedir.

Çözüm olarak uzun vadeli çözüm olarak örgün ve yaygın eğitim gözden geçirilmeli ve radikal değişiklikler yapılmalıdır. Örgün eğitim sisteminde şiddet ve nefret artırıcı öğeler müfredattan ayıklanmalıdır. Bunu başaran ülkelerden biri Finlandiya’dır ve suç oranını en aza indiren Finlandiya artık cezaevlerini bile kapatmaktadır. RTÜK şiddet içerikli mafya dizilerine yasak getirmeli ve nefret ve/veya şiddet içeren söylemlere yer verilmesini de engellemelidir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı acilen terk edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devleti olmanın anayasal sorumluluğuna geri dönmelidir. Uyuşturucu kullanımıyla topyekûn mücadele edilmelidir. Sağlıkta bilgi kirliliğine karşı sağlıkta okur yazarlık artırıcı çalışmalar kamu, meslek örgütleri, sendikalar ve sivil toplum örgütleri tarafından yapılmalıdır. Bu konuda TTB olarak infodemi çalışma grubu oluşturduk ve sağlık alanında bilgi kirliliğini masaya yatırdık. Bu çalışmalarımızı tüm bileşenlerle paylaşabiliriz, ortaklaştırabiliriz. 1. basamak sağlık hizmetleri acilen yapılandırılmalı ve iyileştirilmelidir. Aile hekimlerinin iş güvencesini yok eden ceza yönetmeliği iptal edilmelidir. Mekan ve sağlık personeli sorunları yanı sıra mali sorunları da hızla çözülmelidir. Hekimleri ve sağlık çalışanlarının itibarını zedeleyici konuşmalar, söylemlere son verilmelidir. Bunun son örneği sosyal medyada Cumhurbaşkanı danışmanı tarafından gerçekleştirildi. Bu söylemleri kınıyoruz. Sağlık çalışanları iş yoğunluğu nedeniyle tükenmişlik içerisindedir. Bu duruma bir de ekonomik olarak geçinememe sorunu eklenmiştir. Hekimlerin artık ucuz emek olarak sömürülmesine son verilmelidir.

Şehir (Şirket) hastaneleri yapısal olarak bile şiddeti barındırmaktadır. Uzun mesafelerde konsültasyonlar aksamakta, üç-beş patron zengin edilirken halkın sağlığı tehlikeye atılmaktadır. Optimum işletme için 200-600 yataklı hastaneler yurttaşların ulaşabileceği şekilde konuşlandırılarak yapılmalıdır. Sağlık hizmetlerinde tekelleşmeyi ve sömürüyü getiren, sağlık bütçemizin kara deliği haline gelen ŞH’ler kamulaştırılmalıdır. Bu sömürü sözleşmelerine imza koyanlar da, bu işten çıkar sağlayanlar da cezalandırılmalıdır.

SUT ücretlendirmeleri yıllardır enflasyonun çok altında gerçekleştiğinden dolayı ve SGK tarafından üniversite hastanelerine geri ödemeler geç ve kesintili yapıldığından dolayı bu hastaneler iflasın eşiğindedir. Altyapı ve cihazlarını yenileyememekte ve sağlık hizmetlerini çağın koşullarına göre iyileştirememesinden ötürü özel sağlık hizmeti sunucuları daha çok kar etmekte ve zenginleşmektedir. Bu durumun da yukarıda söz ettiğim nedenlerle Sağlık Bakanlığı ve diğer otoriteler tarafından kasıtlı planlandığı açıktır.

Hekimlerin Anayasa’ya ve hukuka aykırı uygulamalara tabi tutulmasından vazgeçilmelidir. Stratejik personel safsatasıyla yüzlerce hekim ailesi parçalanmış durumdadır. Mecburi hizmetler yerine cazip koşullar yaratılarak karşılıklı rıza içerisinde görevlendirmeler yapılmalıdır.

Tıp eğitiminde ve diğer sağlık bilimleri alanında iletişim becerileri kazandırılmalı, hizmet içi eğitimde halkla ilişkilere yönelik eğitimler verilmeli, vatandaşlara yönelik yaygın ve kurumsal eğitim programları düzenlenmelidir.

Daha etkin bir sağlıkta şiddet yasası çıkarmada TTB ve diğer sağlık emek meslek örgütleriyle masaya oturmalı ve çözüm birlikte bulunmalıdır.