Salda Gölü dünya mirasıdır
Salda Gölü çevresinde yaşayanlar olarak, Salda Gölü’nün korunması için, göl çevresinin millet bahçesi ilan edilmesine karşı büyüttüğümüz mücadelemizi Türkiye’deki çevreci örgütlerden destekleriyle birlikte devam ettiriyoruz.
Gazi Osman Şakar - Salda Gölü Koruma Derneği Başkanı
Salda Gölü, oluşumundan 1980’li yıllara kadar kendi halinde, tertemiz bir şekilde durmaktaydı. 1980 yılından sonra Türkiye’de turizmin hızlanmasıyla birlikte Salda Gölü de insanların ilgi odağı haline geldi. İnsanların ilgisinin artmasıyla göl çevresinde yapılaşma ve insan faaliyetleri de çoğalmaya başladı. Bunun üzerine yetkililer, 1989 yılında Salda Gölü çevresini birinci derece sit alanı ilan etti. Sit alanı ilan edilen bölgelerin statüsü değiştirildi; bazı yerler tabiat parkı yapılırken, bazı yerler Burdur ilinin Yeşilova ilçesi belediyesine tahsis edilerek kullanıma açıldı.
Tabiat parkı olarak adlandırılan bölge halen acımasızca kullanılmaktadır. Orada bulunan siyanobakteri fosilleri ezilmeye ve toz haline getirilmeye devam edilmektedir. Geçmişte Yeşilova Belediyesi’nin halk plajı yaptığı alan ise oldukça kötü bir şekilde kullanılmıştır. Bu bölge adeta bir çadır kentine dönüşmüştür. Halk plajındaki bu kötü durum bahane edilerek Salda Gölü çevresi ÖÇK (Özel Çevre Koruma) bölgesi ilan edilmiş ve 10 Haziran 2019 tarihinde Salda Gölü Millet Bahçesi projesi duyurulmuştur. İlk Millet Bahçesi projesinde, Salda Gölü çevresi yapılaşmaya açılıyordu. Sayamadığımız kadar proje değişikliği yapılarak bugünkü durumuna getirildi. Ancak Millet Bahçesi projesini yapanlar, bu projenin aslında bir millet bahçesi olmadığını söylüyorlar.
Öte yandan bölgedeki maden ve mermer ocakları, çevreye büyük zarar vermektedir. Ağaçların kesilmesine ve ekosistemlerin yok olmasına yol açmakta; yıkanma süreçlerinde su kaynakları kirlenmektedir. Ayrıca, yapılan patlatma ve kazılar yeraltı su yollarını değiştirmekte ve yeraltı sularının göllere ulaşmasını engellemektedir. Kirli sular, tarım alanlarını ve çevredeki canlıları zehirlemekte, tozlar ise hava kirliliği yaratmaktadır. Bu durum, uluslararası şirketlerin ve hükümet tarafından desteklenen bir kesimin kâr amacı doğrultusunda ülkenin doğal kaynaklarının tüketmesine neden olmaktadır. Ormanların kesimi, madencilik faaliyetleri ve tarım için arazilerin açılması sonucu orman ekosistemleri bozulmakta, biyoçeşitlilik azalmakta ve yaşam alanları yok olmaktadır. Devletin bu konudaki yaklaşımı, rant odaklıdır. Göllerin ve sulak alanların kurumasının başlıca nedenleri arasında ormanların tahribi, baraj inşaatları, yanlış tarım politikaları ve kirli su akışı bulunmaktadır. Ormanların yok edilmesi yeraltı su seviyelerini düşürmekte, barajlar akarsuların göllere ulaşmasını engellemekte ve kirli sular ekosistemi tehdit etmektedir. Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları, endüstriyel tarım uygulamaları, su kaynaklarının aşırı kullanılmasına ve toprak kirlenmesine yol açmaktadır. Tarım ilaçları ekosistemi tahrip etmekte, hayvan yemi üretimi için yapılan aşırı gübre kullanımı toprağın yapısını bozmakta ve çevresel sorunları derinleştirmektedir. Göller Bölgesi’nde çevresel sorunlar sistematik bir şekilde ekosistemi tehdit etmekte ve bu durum hem bölgenin hem de ülkenin doğal kaynaklarının geleceğini riske atmaktadır.
TÜM GÖLLER TEHDİT ALTINDA
Göller bölgesinde birçok göl kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Salda Gölü çevresinde, Yeşilova’da Yarışlı Gölü, Çorak Göl (Bayındır Gölü) ve Gençali Gölü kurumuştur. Salda Gölü’nün su kaynaklarının çoğunluğunun olduğu Eşeler Dağı’ndan çıkarak önce Karamanlı Baraj Gölü’ne dolan, sonra da Karataş Gölü’nü besleyen derelerin suları azalmıştır. Karamanlı Barajı, artık dolamaz hale gelmiştir. Karataş Gölü havzasındaki diğer derelerde de su akmaz olmuştur ve Karataş Gölü de kurumuştur. Burdur Gölü’nde çok ciddi bir su çekilmesi olmuş, 35 yıl önceki seviyesinden yüzölçümünün yaklaşık olarak üçte bir alanında su çekilmesi olmuştur. Son yıllarda Salda Gölü’nde de su azalması hızla devam etmektedir. Millet Bahçesi yapılan halk plajı olarak adlandırılan alanda, kıyı çizgisinden her yıl ortalama 50 metre su çekilmesi yaşanmaktadır. Toplamda ise 1971 yılındaki kıyı çizgisinden 500 metreye varan bir çekilme söz konusudur. Yöneticiler, sulak alanlar ve göllerle ilgili gerekli önlemleri almazlarsa, ülkemizin birçok değeri kaybolacaktır. Bu güzellikler gelecek kuşaklara aktarılamayacaktır.
Biz, Salda Gölü çevresinde yapılaşma olmasın; Salda Gölü’nde suya girilmesin; beyaz kumlara çıplak ayakla bile basılmasın; göl çevresindeki çiftçilerin zararları karşılanarak göletlerin kapakları açılsın; derin sondaj kuyuları kapatılsın; zehirli tarım ilaçları göle ulaşmasın ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınsın istiyoruz. Salda Gölü dünya mirasıdır diyoruz. Salda Gölü çevresinde yaşayanlar olarak, Salda Gölü’nün korunması için, göl çevresinin millet bahçesi ilan edilmesine karşı büyüttüğümüz mücadelemizi Türkiye’deki çevreci örgütlerden destekleriyle birlikte devam ettiriyoruz. Doğal varlıklarımızın tahrip edilmesi yalnızca Salda’yla sınırlı değil. Dolayısıyla yalnızca Salda’da değil hiçbir göl, akarsu, orman ve doğal varlığın tahrip olmaması için ülkenin dört bir yanındaki çevre hareketleriyle elimizden gelen mücadele ve desteği sürdüreceğiz.