Samanlı Dağları’nı koruma davası yarın
Cengiz Holding’in Samanlı Dağları’nda kurduğu rüzgar santralına karşı açılan son dava yarın görülüyor. Bölgede yaşayanlar, sanatçılar ve uzmanlardan destek alarak projeye karşı çıkıyor.
Cengiz Holding’in Samanlı Dağları’nda yaptığı rüzgar enerjisi santralı (RES) yarın mahkeme karşısına çıkıyor. 30 megavat gücünde altı türbinden oluşan santral, uzun süren itirazlara ve süreç boyunca kazanılmış üç davaya rağmen özellikle Cengiz Holding’in projeyi devralmasından sonra hızla ilerlemişti.
Cengiz Holding’in Karamürsel RES projesinin ilk ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporuna verilen ‘olumlu’ kararı, Kocaeli İdare Mahkemesi tarafından, ‘projenin bölgedeki orman ekosistemine, yaban hayatına ve özellikle de göç eden kuşlara zarar vereceği’ vurgusuyla iptal edilmişti. Bu karara rağmen yapımına devam edilen proje için Cengiz Holding ÇED’i revize ederek yeni bir başvuruda bulundu. Kayınormanı Derneği, Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği, Koza Kültür Sanat ve Doğa Derneği ile altı yurttaş yenilenmiş ÇED’in iptali için geçen yıl Ağustos ayında yeni bir dava açmak zorunda kaldı. Açılan bu davanın duruşması, 10 Ekim 2024, Perşembe günü saat 11’de Kocaeli 1. İdare Mahkemesi’nde görülecek. Santral ise dava sonucunu beklemeden büyük ölçüde tamamlandı ve EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) kayıtlarına göre 15,6 megavatlık kısmı işletmeye alındı.
İzmit ile Bursa arasında kalan bu önemli yeşil alanın korunması için mücadele eden Kayınormanı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bülent Üçok, “Samanlı çok yüksek bir dağ olmamasına rağmen, kuzeye bakan cephesinin sarplığı yağış bıraktırıyor. Bu da Doğu Karadeniz’i andıran farklı bir mikro iklim yaratıyor. Sonucunda da zengin bir bitki örtüsü var. Burası sanayileşmiş kentlerin (Bursa, Sakarya, Kocaeli, Yalova) ortasında bir vaha, bu şehirler için su ve oksijen kaynağı” diyerek RES projesine itirazlarını dile getiriyor.
BURADA YOK OLSALAR DA BAŞKA YERDE VAR
Projenin ÇED raporunda da bölgede Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alan küçük orman kartalı ve Kazdağı göknarı gibi tehdit altındaki türlerin yanı sıra kritik tehlikedeki Yitik Tülüşah bitkisinin varlığı da belirtilmiş. ÇED raporunda, tehdit altındaki İstanbul nazendesi (lathyrus undulatus) çiçeği içinse orman alanlarında yaşadıkları için yollarda genişleme çalışması yapılmazsa zarar görme olasılığı yoktur diye yazılmış. Türbin kanatları getirilirken sahada yol genişletme çalışmaları yapıldığıysa biliniyor. Diğer endemik taksonların populasyonlarının insan faaliyetlerinden etkilenebileceği ancak Türkiye’nin başka bölgelerinde de olmaları nedeniyle bunun bir sorun teşkil etmeyeceği de ÇED raporunda yazılmış.
SANATÇILARDAN SAMANLI İÇİN PROJE
Samanlı Dağları’ndaki RES projesine bir itiraz da Çıplak Ayaklar Kumpanyası’ndan (ÇAK) geldi. ÇAK’ın çalışmalarının bir bölümünü doğası bozulmamış Samanlı Dağları’nda gerçekleştirmesi ekibin ilgisini bu bölgeye ve RES projesine çekmiş. Bu yüzden de yaşadıkları alanı tanımak ve korumak için Kayınormanı Derneği ile SARP (Samanlı Art and Protection) adını verdikleri bir projeyi hayata geçirmişler.
Proje kapsamında farklı alanlardaki uzmanlar bölgeye davet edilmiş. Yaklaşık bir yıl boyunca uzmanların yaptıkları gözlemler, fotoğraf ve filmlerle birlikte kayda geçirilmiş. Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Melis Rona, Öğretim Görevlisi Ergün Bacak, Dr. Esra Ergin Erdoğmuş, Güler Bozok, Jilber Barutçiyan, Özlem Rodoplu ve Zafer Kılıçoğlu’dan oluşan ekip, önemli mantar, bitki ve hayvan türlerini, bölgenin su kaynaklarını ve olası riskleri araştırmış.
Araştırmanın birkaç gün önce açıklanan sonuçları, bölgenin doğal zenginliğini gözler önüne seriyor. Çalışmaları yürüten uzmanlardan Melis Rona, yaptıkları gözlemler sonucu bölgede üç endemik bitki türüne rastladıklarını söylerken, Güler Bozok ve Ergün Bacak türbinlerin kuş göç yollarına yakınlığı nedeniyle kuşlarla ilgili sorunlara dikkat çekiyor. Bacak, “Estonya’da halkalanan her 10 küçük orman kartalından sekizi bu bölgeden geçiyor” diyor. Samanlı Dağları’nın önemli bir su üretim havzası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Doğan Kantarcı, ise enerji üretiminde ormanlar gibi yanlış yer seçimlerinden kaçınılması gerektiğini vurgulayarak Karamürsel RES için yapılan yer seçimini eleştiriyor. Kantarcı, yarasaların tarım alanları, bağ ve bahçeler ile ormanlık alanlarda sinek ve böcekleri yedikleri için çok yararlı olduğuna değinerek, rüzgar türbinleri kaynaklı yarasa ölümlerine de dikkat çekiyor.
∗∗∗
“EĞRELTİOTUNDAN HAREKETLER TÜRETTİK”
Çağdaş dans çalışmaları yapan ÇAK ekibinden Mihran Tomasyan, 17 yıldır Tophane’de çalıştıklarını belirterek, Samanlı’daki deneyimlerini anlattı. “Doğaya yabancı bir ekip değildik” diyen Tomasyan, “Yerleştiğimiz yer bence hâlâ çok vahşi. O yüzden önce o vahşiliği anlamaya çalıştık. Bir yanına hemen stüdyo kuralım, ev yapalım değil de buraya en uygun neyse onunla devam edelim dedik. O kaplumbağa her gün oradan geçiyorsa oraya çit yapmayalım diye düşündük” diyor. Doğanın sanatlarına etkisini de eğreltiotu örneğiyle anlatıyor: “Araziyle bağ kurarak, şehirde alıştığımız hareketleri orada yaparak değil, araziden ilham alarak bir hareket üretebilir miyiz sorusunu sorduk. Örneğin eğreltiotu üzerinde çalışıp ondan hareketler ürettik. Eğreltiotları başta bütün yapraklarını içinde saklıyor ve yukarı doğru uzuyor sonra yapraklarının aça aça ilerliyor. Bu bizim için bir veriydi.”