Sanatçı Çağrı Sinci: Üretmek hayatımda bir terapi görevi görüyor
Türkçe Rap müziğin üretken isimlerinden Çağrı Sinci "Popüler olan her şey yozlaşıyor ve dejenerasyon aygıtına dönüşüyor. Bunu sadece rap ile sınırlandırmak ahmaklık olur" diyor.

Etki Can Bolatcan
Çağrı Sinci’nin hem kendi içsel yolculuğuna yer verdiği hem de toplumsal sorunlara değindiği albümü Başkası, 2025’in ilk ayında dinleyicilerle buluştu. 13 şarkıdan oluşan 43 dakikalık albümde Sinci’ye Senem, Orchi, K”st ve Özgün Semerci eşlik ediyor. Herkesin kendi içinden bir parça bulabileceği albümde Uzakdoğu melodilerinden 808 ritimlerine, politik itirazlardan Ahmet Haşim şiirlerine, bireysel eleştirilerden toplumsal eleştirilere pek çok hissi yaşamak mümkün.
Albümün hazırlık sürecine, edindiği dertlere; üretkenliğin tatminine, hayatta olmaya ve rap müziğin güncel durumuna dair Çağrı Sinci ile konuştuk.
Albüme dair sorularla başlayalım. Albüm süreci nasıl gelişti? Fikir sürecinden çıkışına kadar hangi aşamalardan geçtiniz?
Uzun zamandır uzun bir solo albüm yapma niyetim vardı, fakat bu şarkıların çoğunu bir albüm yaratmak önkoşulu ile yapmadım. 3-4 yıllık bir periyotta, yaptığım şarkılardan duygu ve tarz olarak birbirini tamamladığını düşündüklerime birkaç yeni şarkı ekleyerek albüm haline getirdim. Aklımda sadece 2025’in birinci ayında yayınlamak vardı. Bu kompozisyona uymayan ve hazır –ya da hazıra yakın– da birçok şarkı var. Onları da çok geçmeden yayınlarım.
Üretken bir dönemde olduğun söylenebilir. 2025’in başında oldukça dolu bir albümle karşımıza çıktın. Bu üretkenliği neye borçlusun?
Üretmek hayatımda terapi görevi görüyor, sanatsal olmayan kaygılardan bağımsız olarak, kısıtsız zaman çizelgesinde, istediğim şekilde müzik yapmanın ve kafamda kurguladığım şahesere biraz daha yaklaşmanın verdiği tatmin duygusunu başka bir eylem ya da maddede bulamıyorum. Öğretmenlik yaptığım dönemde vakit ve enerji yetiremediğim için ertelediğim şeyleri yapıyorum, açığı kapatıyorum.
Bu albümde en çok odaklandığın veya seni en çok zorlayan konu ne oldu?
Bu albümde en çok, birçoğu yıllar önce yapılıp rafa kaldırılmış ve darmadağın haldeki demoları bir albüm haline getirirken bir yandan zamanla yarışmak beni zorladı. İşin bu kısmında albümün mix sorumlusu; Çağıl “Dama” Nuhut’un çabası ve sorumluluk duygusu olmasa ne yapardım bilmiyorum. Kendisine buradan teşekkür ederim.
"Falçata" şarkısında, Sasori albümüne benzer melodiler ve ritimler duyuluyor. Uzakdoğu’dan gelen esintilerin prodüktör koltuğunda yine Keyone yer alıyor. Bu kültüre ait sesler seni nasıl etkiliyor? Gelecekte daha fazla bu türden seslere yer verecek misin?
Wu-Tang Clan dinleyerek büyüyen herkes gibi ben de Uzakdoğu melodilerinden beslenen rap beatlerine bayılıyorum. Keyone işbirlikleri de bu anlamda çok özel oluyor. O tarafların kültürüne ve sounduna çok hâkim. “Hayattayız”ın altyapısını da onun bana yıllar önce yolladığı bir şarkıdan kesip yaptım.
Aynı şarkıya Ali Ece’nin gitar solosuyla eşlik etmesi oldukça ilginç bir işbirliği. Bu birlikteliğin arka planında nasıl bir süreç vardı?
Ali Ece ile Plakhane’ye Sasori plaklarını teslim etmek için gittiğimde tanıştık. Ona bir plak hediye ettim ve çok beğendi. Daha sonra bana kullanmam için birkaç demo gitar kaydı attı ve tarzını çok beğendim.
“Albüme bir şeyler çalmak ister misin?” dedim ve kabul etti. Sağ olsun hiç bekletmeden gönderdi. Selamlar kendisine.
Ali Ece ile müzik alanında daha fazla işbirliği yapmayı düşünüyor musun?
Evet, onun çaldığı ve benim söylediğim işler yapacağız.
Albüm, genel olarak Çağrı Sinci’nin önceki şarkılarından farklı bir sound ile başlıyor. Bu albümde yeni bir müzikal denemeye gittiğini söyleyebilir miyiz?
Ben uzun zamandır yeni şeyler deniyorum. Bu da yalnızca onlardan biri. Miladı “Mızraklar, Tüfekler” ya da “Küçük 1 Cinnet” olabilir.
Albümde dikkat çeken bir diğer özellik ise şarkılardaki betimlemeler. "Sararmış sular, kızıl gökyüzü..." gibi imgelerle dolu. Bu şarkıları yazarken gözünde sahneler canlanıyor muydu? O sahneleri dinleyicilerine de göstermek istedin mi?
Evet görsel bir atmosfer yaratmaya çalışıyorum. Eylem olmadan imgelerle duygu aktarmayı ve betimleme yapmayı deniyorum. Fakat verdiğin örneklerden “sararmış sular” diyerek kastettiğin “Sular Sarardı” Ahmet Haşim’in Merdiven şiirinde geçen bir ifade.
Son zamanlarda rap müziğin, toplumsal yozlaşmanın bir aracı olduğu yönünde görüşler ortaya çıkmaya başladı. Sen, rap müziğin bu yozlaşmaya önayak olduğunu mu düşünüyorsun, yoksa rap müzik, sokağın yansıması olarak toplumsal sorunları ve yozlaşmayı mı gözler önüne seriyor?
Popüler olan her şey yozlaşıyor ve dejenerasyon aygıtına dönüşüyor. Bunu sadece rap ile sınırlandırmak ahmaklık olur.