Dün “Dünya Tiyatrolar Günüydü!”

Her zamankinden daha buruk kutlandı. Bu da beni çok düşündürdü. CHP’li bazı belediyeler olmasaydı bu anlamlı gün, seçim tantanası içinde kaybolup gidecekti.

Düşünemeyen bir toplumdan oy aldıklarını bilen AKP, tüm gücüyle yurttaşlarımızı cahil ve de aç bıraktı. Uyguladığı bu vahşi politika Türkiye’yi, bir yandan hukuk devleti olmaktan çıkardı, milletin can ve mal güvenliğini yok etti.

Diğer yandan oluşturduğu kalıcı yoksulluk ve cehaletin getirdiği muhakeme yetersizliği nedeniyle yurttaşlarımızın, AKP sömürüsünün odağına sürüklenmesini sağladı. Çaresizliğin oluşturduğu biat anlayışı, çağdışı bir kültürü öne çıkardı.

***

Son 21 yıla bakıldığında, sanat ilk unutulan değer oldu. AKP’li yılların sonunda Erdoğan; “Reformlarla hukuktan ekonomiye her alanda yepyeni bir Türkiye inşa ettik. Ama tüm bunları yaparken kültür konusunda arzu ettiğimiz inkişafı sağlayamadık…” diyerek önemli bir itirafta bulunmuştu. Bu sözler, diğer toplumlardan daha ileride olan sanat ve kültür yaşantımızı bilinçli bir şekilde yok etmeye çalıştıklarının ifşaatı olmuştu.

Toplumların diğerlerinden farkını gösteren belli kıstasları vardır. Demokrasi, düşünme ve ifade özgürlüğü, insan haklarına saygı, özgürlük, adalet ve barışı hedefleyen ülkelerin en önemli özellikleri, sanat ve sanatçıyı öncü olarak görmeleridir. Çağdaş bir ülkede yaşama sevinci ve yaşam kalitesinin yüksek olması, kültür ve sanata verdiği değerle doğru orantıdadır!

Bu ülkelerde, sanatçı yaratılarıyla yurttaşlarına yeni ufuklar açar, sürekli gelişim sağlar.

***

Tiyatro, bale ya da operanın her gece perde açtığı, sinemanın sansürden uzak her türlü hikâyeyi yurdun her yanına taşıdığı, müziğin gece ve gündüz insanların sevinç ya da hüzün duygularını melodilerle aktardığı bir ülkede, yaşam güzeldir. Halkın ezgilerinin dilden dile özgürce dolaştığı yörelerde zamanın anlamı vardır. Halk ozanları, sanatçılar sadece geçmişi değil, bugünü ve de yarını renklendirir. Hayatın yalnızca cilvelerini değil, yaşamın tadını da bize hissettir. Aşık Veysel’i, Mahsuni’yi, Arif Sağ’ı ya da Münir Nurettin Selçuk ve Zeki Müren’i dinlerken melodinin sihri kadar güftenin felsefesi bizi kendine çeker. Sanatın içine girdikçe, hayatın her kademesinde, çokça karşılaştığınız olayları, yeniden ve de berrak bir akılla yorumlarsınız.

***

Sanat durağan değildir. Değişimi ve yenileşmeyi beraberinde getirir. Toplumlar, sanatçının peşinden koştukça gelişir. Atatürk; “beyler her şey olabilirsiniz hatta bakan ya da milletvekili ama sanatçı olamazsınız!” diyerek, yaratının ve yaratıcının değerini açıklamaya çalışmıştır.

Sanatçı özgürleştikçe, yaratılarıyla farklı düşünceleri oluşturur, görülemeyenin görülmesini sağlar.

Sahnede seyrettiğiniz aslında, gerçek hayatta yaşadıklarınızın izdüşümüdür. Seyrettiğiniz bir Resim ya da heykel, estetik yeteneğinizin gelişmesine vesiledir. Cart Ebert, Muhsin Ertuğrul, Adnan Saygun, Leyla Gençer, Meriç Sümen, Cüneyt Gökçer, Köksal Engür, Fazıl Say ve de adını sayamadığım dünya çapındaki sanatçılarımız, Türkiye’yi çağdaş ülke haline getiren değerlerdir.

Laik demokratik Cumhuriyetimiz, sanatçısı, sanatı ve sanat kurumlarıyla birlikte dünyanın saygı duyduğu örnek bir ülke haline gelmişti.

***

Ne yazık ki AKP iktidarının, sanata ve sanatçılara karşı yaklaşımı, askerî darbeleri de aratacak noktaya geldi. AKP’nin sanata ve sanatçılara karşı başından beri izlediği düşmanca siyasal tutumu, kültür ve sanat kuruluşlarının sık sık sokaklara dökülmesine neden oldu. Başında "devlet" sözcüğü olan bütün sanat kurumlarını kapatmaya ve sanatçıları taşeronlaştırmaya çalıştı. ‘21 yıl boyunca Sanatın içine tüküren, heykeli ucube gören, baleye şalvar, tiyatroya sansür getiren bir anlayış, çağdaş sanatçı ve sanatı yok etmeye uğraştı. Amacına ulaşamayınca, sözde sanatçısını yaratmanın yollarını aradı.

Uğraştı!

Ancak doğasında karşıtlık, tatminsizlik ve yeni arayışlar olan sanatçıyı, biat kültürü altına sokamadı.

***

Tiyatro, yaşama tutulan bir aynadır!

Bunun farkında olan AKP, tiyatronun yaygınlaşmasını bilinçli olarak engelledi. Ödenekli ve özel tiyatrolara kaynak desteğini azalttı. Sanatı duraklama dönemine soktu! Bu durum TÜİK verilerine de yansıdı: 2020/21 sezonunda tiyatro sahneleri %44,4 oranında, tiyatro seyircisi %84,1 oranında, salonlarda oynanan oyunlar ise %78,8 oranında azaldı! Dahası, Tarikatlar” Konserleri iptal ettirdi. Sanatçı sazını sattı. Direndi. Ama duruşundan ve düşüncesinden vazgeçmedi. Sanatın gücünü anlayanlar, sanat ve sanatçı ile kavga etmek yerine onlara saygı duymak zorunda kalırlar. Tek hedefleri halkın aydınlık geleceği olan SOLCULAR, bu gerçeğin farkındadırlar. Millet ittifakının bu konuda ciddi bir politika üretmesini bekliyorum. Bilinmelidir ki, Kültürel ve sanatsal gelişme olmadan ne ekonomik kalkınma ne de demokratik yaşam kurulamaz!