Sercan Meriç
sercanmeric@birgun.netSansürde tam gaz
Türkiye’de iktidar ve ana muhalefet arasında kimilerinin “normalleşme”, kimilerinin “yumuşama” dediği bir sürece tanıklık ediyoruz. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel arasında gerçekleşen görüşmeler Türkiye’deki sorunlara çare olmadı, olabilecek gibi durmuyor.
Ekonomik sorunlarla boğuşan halkın yaşadığı zorluklar günbegün artıyor. Krizin üstünü örtmek isteyen AKP iktidarının bugüne kadar bulduğu tek çare ise konuşanı susturmak, kendinden olmayanı cezalandırmak, baskıyı artırmak.
Bu zorluklardan kültür-sanat dünyası da nasibini fazlasıyla almaya devam ediyor.
2024’ün yarısına gelmişken Açık Radyo’nun Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından lisansının iptal edilmesi, Anayasa tarafından güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğünün AKP tarafından nasıl çiğnendiğine son örnek oldu.
Elbette yasaklar, sansür ve baskılar Açık Radyo ile sınırlı değil. Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu’nun (SÖZ) yılın ilk 6 ayına dair hazırladığı rapor vahim tabloyu ortaya koyuyor.
Rapora göre; 2024'ün ilk 6 ayında toplam 126 sanatsal ifade özgürlüğü ihlali kayda alındı. Bunların 22'si hedef gösterme/saldırı, 21'i sansür/otosansür ve yasak, 21'i etkinlik iptali, 21'i ekonomik/siyasi baskı, 21'i hukuksal engel, 13'ü toplumsal cinsiyete dayalı ihlal ve 2'si vize engeliydi.
2023’ün ilk 6 ayında kayda alınan ifade özgürlüğü ihlali 95’ti. Bu sene kültür-sanat alanında iktidarın baskıları artırdığına tanıklık ettik.
Baskıların en yoğun yaşandığı sektör ise dizi-film ve sinema sektörü oldu…
Bu yıl sansürün farklı biçimlerine de tanıklık ettik. Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar gibi muhafazakar dünyayı anlatan diziler hedefe konuldu. RTÜK tarafından bu dizileri yayınlayan kanallara birçok ceza verildi. AKP iktidarı bu yıl içinde sadece kendisine muhalif olanlara değil, muhafazakarların ve cemaatlerin dünyasını gösteren yapımlara da göz açtırmamaya çalıştı. Elbette bu cezaların karşılığı söz konusu yapımların reyting rekoru kırmasıydı.
Ekonomik buhran sonucu artan maliyetleri karşılamakta zorlanan yayıncılık dünyası, bir yandan da iktidarın baskılarına göğüs germeye devam etti. SÖZ’ün rapor, 2024'ün ilk 6 ayında sansürün en çok yayıncılık sektöründe ön plana çıktığını ortaya koydu. 21 sansür haberinin 7'si yayıncılık ile ilgiliydi.
Türkiye’de son 6-7 yıldır sıkça konuştuğumuz festival ve etkinlik yasakları ile ilgili de durum değişmedi. 2023'ün ilk 6 ayında 13 etkinlik yasaklanırken, bu sayı 2024’te 21’e çıktı. Önceki yıllarda bu yasaklara yüksek sesle itiraz edilirken, bu yıl içinde yasakların kanıksanmaya başladığını da söyleyebiliriz.
Yılın ilk 6 ayındaki ihlaller bunlarla sınırlı değil. Geniş kapsamlı raporda diğer ihlaller de detaylı bir şekilde yer alıyor.
Kültür-sanat ve düşünce dünyasına yönelik bu baskılarla birlikte halkın Saray rejimi tarafından “kaynayan kurbağa sendromu”na itildiğini söyleyebiliriz. Bir yandan da bu yasaklara karşı toplumsal tepkiyi örgütlemesi ve harekete geçmesi beklenen ana muhalefetin atıl durumda olduğunu gözlemliyoruz.
İktidar ile “normalleşme” süreci, toplumun yasakları ve baskıları “normalleştirme” sürecine dönüşme riskini içinde taşıyor. Buna rağmen irili ufaklı birçok itiraz da mevcut. Ancak bu itirazlar da AKP’nin propaganda mekanizması tarafından kolayca marjinalleştiriliyor.
Anayasa’da ve Türkiye’nin imzasının bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan düşünce özgürlüğünü engellemek artık neredeyse sıradanlaştırıldı.
Bu itiraz kitleselleştirilmedikçe iktidarın kimde olduğunun da bir önemi kalmayacak. Zira, düşünce dünyasının sınırları AKP eliyle çizildikçe, Erdoğan iktidardan düşse bile fikirleri iktidarda kalmış olacak…
Geç olmadan itiraz sesini yükseltmek, baskılara karşı kitlesel tutumu inşa etmek, özlemini çektiğimiz memlekete kavuşmanın en önemli anahtarlarından…