Üzerinde yükseldikleri etik değerleri sayacak olursak: mükemmel yerine orijinal, poz vermek yerine dürüst olmak; fikirleri ile zikirleri arasındaki filtreleri kaldırmak, eğrisi-doğrusuyla fikrin özütünü makyajsız vermek, iddialı konuşmak ve böbürlenmek yerine dijital dünyada yaşayan derviş misali sadece kendini anlatabilmek diye uzar gider.

Onlar üzerlerindeki yüklü müzikal etkiyle birden fazla eğilimin buluştuğu noktadalar. Hepsinin bohçasında başka şeyler var. Hamurlarının yoğrulduğu müzikler bunlar. Ergenlik dönemindeki şımarıkları elden bırakmadan, hem genç hem de olgunlar. Hepsinden öte iyi arkadaşlar. Ali Güçlü Şimşek, Barlas Tan Özemek ve Kaan Düzarat… Her birinin müzikal ederinin aritmetik toplamında biraz daha fazlası bir topluluk, isimleri Lalalar.

Geçenlerde bir albüm yaptılar, daha doğrusu bir kaç yıldır dijital platformlarda yayınladıkları şarkılardan oluşan birikimi plak formatına büründürdüler.

***

Müzik mücadelesinde 20 yılı geride bırakan Ali, ekip oluşturmak, kolektif çalışmak konusunda mahirleşmişti. Üretken olduğu halde yalnızlığı sevmiyordu. 2018 yılında Bubi Tuzak varlığını tamamlamak üzereyken, aklındaki hain planları hayata geçirmek amacıyla yakın arkadaşı Barlas ile sıkça hasbihal ediyordu. Aslında davulsuz bir duo vardı aklında ama bir de yapıştıracak bir tutkala ihtiyaç vardı. Tutkal bir Bozcaada buluşmasında bulunmuş; Kaan’ın duhulüyle işin (DJ’ing ve elektronik programlar türünden) duvardaki eksik tuğlaları tamamlanmış, aday isimlerden biri olan Lalalar tescillenmişti. İlhamları saraydaki lala değildi; fonetiği güzel ve akılda kalıcı olduğu için bu ismi almışlardı: bir de nota vurgusu...

Müzikal fikirler oluşmuştu ama Kaan geldikten sonra da yolları uzundu; çünkü bu bir sound yolculuğu idi. Sound ağırdan otururken topluluk olma faslını tamamlamışlardı.

Kâğıt üzerine yazılı çizili olanı çalıp kaydediyorlar ama kendiliğinden çıkan parçalar da oluyordu. Sonik süreçte doğaçlamanın söz hakkı vardı. Stüdyo oturumlarında rastlantısal çıkan şeyler buraya dâhildi. Örneğin gitar solosuyla avangart bir doğaçlamayı içeren “İsyanlar” parçası. Bazen de bir kaç saniye duyulan ve geçip gidiveren bir tını için haftalarını verdikleri oluyordu.

Lalalar daha ziyade yurt dışında çalıyordu. İlk kez “İsyanlar” parçasının bir dizide çalınmasıyla birileri farkına varmış, paylaşmaya başlamıştı. BBC’de yayınlamak üzere Türkiye’den seçilen 10 parçadan biriydi bu. Böylece yol açılmış, bir kaç iyi festivalde sahne almışlardı. Oysa odağına yurt dışını alan, oraya yönelik müzik yapan bir topluluk değiller. Kendilerini mütemadiyen göze sokarcasına pazarlayan, sosyal medyada bezdirircesine duyuru yapan insanlar değiller. Örneğin bu konuda kendilerine çok yakın hissettikleri Saltuk Erginer’in “Sol Şeritte” adlı parçasını keşfedilmemiş bir şeyi gün ışığına çıkarmak için yorumlamış ve Saltuk’u birilerinin tanımasına vesile olmuşlardı.

Plağın adını zikretmeyi unuttum! “Bi Cinnete Bakar”, İsviçreli Bongo Joe firması tarafından 6 Mayıs’ta çift plak olarak 5000 kopya basıldı. Plak, Analog Kültür ve Dunganga (*) internet sitesinden edinilebilir. Şunu da unuttum, siz bu satırları okurken onlar ikinci plak için kolları sıvadı.

(*) Analog Kültür, Kaan’ın Beyoğlu Seraskerci çıkmazındaki plak dükkânı. Dunganga ise Ali ve Gaye Su Akyol tarafından kurulan plak firması.