Google Play Store
App Store
Saray rejimi "barıştan" pay kapmaya çalışıyor: Otoriter rejimden demokrasi çıkmaz

Hazırlayan: Öncü Durmuş

Suriye merkezli gelişmelere paralel olarak MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna uzattığı el ile başlatılan "çözüm süreci", hafta tamamlanmadan yeni bir evreye geçti. Siyasi partilerden eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne kadar bir dizi görüşme gerçekleştiren İmralı heyeti, üçüncü kez PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı ziyaret etti.

Ziyaret sonrası İstanbul’da açıklamalarda bulunan heyet, Öcalan’ın PKK’ye yönelik beklenen silah bırakma çağrısını kamuoyuna duyurdu. Öcalan tarafından iletilen mesajda, PKK’nin silahlı mücadelesini tamamıyla siyasal bir alana taşıması talep edilirken, ayrı bir ulus-devlet, federasyon ve idari özerklik gibi yapılara ihtiyaç olmadığı belirtildi.

Demokratikleşme vurgusunun da olduğu metinde yazılmayan ancak Sırrı Süreyya Önder tarafından paylaşılan “Pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshetmesi; demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” ifadeleri oldukça dikkat çekti.

Heyetin mesajı okumasının ardından PKK’nin silah bırakma ihtimali genel anlamda olumlu karşılanırken, çağrının arka planında birçok soru işareti mevcudiyetini koruyor.

Öcalan’ın PKK’ye yönelik çağrısının Ortadoğu’daki ve Türkiye’deki yansımalarını Gazeteci Merdan Yanardağ ve Akademisyen Doç. Dr. Ali Faik Demir ile konuştuk.

***

MERDAN YANARDAĞ: AMAÇ DEM PARTİ’Yİ MUHALEFETTEN KOPARMAK

Bir yandan PKK’ye silah bırakmasını sağlayacak diğer yandan da DEM Parti’yi muhalefet blokundan koparacak yeni bir hamleye hazırlanıyorlar. Amacı kendini kalıcılaştırmak olan bu rejimle çözüm ve barışın sağlanamayacağı açıktır.

***

ALİ FAİK DEMİR: YENİ BİR DENGE DÖNEMİ

Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısının bölgede tüm aktörler için yeni bir denge durumu oluşturacak. ABD’nin bu süreçteki müdahalelerini daha çok İsrail üzerinden sürdürmesi beklenirken çağrının Suriye, Irak ve İran’daki yansımaları farklı olacak. PYD ve YPG’nin tavrı ile beraber "barış" çağrısı altındaki bu dönem tüm aktörlerin yeni denge politikalarıyla ilerleyecek.

***

KÜRT HALKININ İLK TEPKİSİ ENDİŞE OLDU

Erbil’de gazetecilik yapan Hemin Abdullah da çağrının ardından bölgedeki izlenimlerini paylaştı:

Çağrının ardından bölgede ilk izleyebildiğimiz şey, siyasi güçler ve halk arasında ikircikli bir durumun ortaya çıkması oldu. KDP, komünistler, İslamcı örgütler çağrıya karşı temel olarak olumlu bir tutum aldılar. Farklı kaygıları bundan sonra gelişecek süreç için oluşabilecek tehlikeli boyutları bir yanda tutsalar da, Öcalan’ın bu çağrısının kalkınmaya hizmet edebileceği görüşündeler.

Ancak halkın ilk tepkisinin böyle olmadığını söyleyebiliriz. Geçmişlerinden gelen birikimlerle halk bazında endişe duygusunun hâkim olduğu bir durum var.

Bunun başlıca sebebi, bu çağrının karşılığının ne olduğu ve atılacak adımların hangi şartlarla hayata geçirileceğidir.

PKK silah bırakma kararını verirse, Türkiye devleti nasıl bir yol izleyecek? Bölgedeki güçler bu anlaşmaya ne şartlarda olanak sağlayacak? Gerçekten Kürt halkına barış koşulları yaratılacak mı?

Halk bu sorular etrafında kaygılı bir görüntü oluşturdu.

Öte yandan bazı aydın kesimler de buna benzer belirsizlikler etrafında tartışmalar açmaya çalışıyorlar. Geçtiğimiz gün yapılan Erbil forumuna da yansıyan bu soruların cevabı şu an için hiçbir yerde yok.

Hatta silah bırakma kararının alınacağı kongre için gerekli usuller oluşturulacak mı sorusu bile sürece ilişkin temkinli bir yaklaşımı doğuruyor.

Öte yandan, bugün temelde olumlanan şey, Öcalan’ın bu fikri yeni ortaya atmaması oldu. Zaten çok daha önceden, 2012 yılında buna benzer bir yaklaşım ortaya koyulmuştu.

Miadı gelen bir PKK tartışması o zaman diliminde de yapılmış, ancak gerekli koşulların oluşturulamaması ve Türkiye’deki iktidarın kendi lehine bir sonuç görmemesi o günleri sekteye uğratmıştı. Bu anlamda, bu çağrı bugün daha olumlu karşılanıyor.

Edindiğimiz bilgilere göre de, PKK silah bırakmayı günün sonunda kabul edecek bir görüntü çiziyor. Ama burada da farklı sorunlar var. Örgüt açısından kadroların ne olacağı, Demokratikleşme olanaklarının hangi düzlemde sağlanacağı gibi sorular da durumu bir o kadar karmaşıklaştırıyor.

Öte yandan, bölgede neredeyse dünya güçlerinin tamamı var. ABD’nin ve İsrail’in yaklaşımları düğümün çözülmesi için önemli etkenler. Ayrıca Rojava’nın, Kürt hareketi açısından daha kilit bir noktaya ulaşacağını da söyleyebiliriz.