Savaşlar bir halk ve ruh sağlığı sorunudur
Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu
Tüm psikiyatri topluluklarını, dünya psikiyatristlerini, hekimleri, sağlık çalışanlarını, insan hakları savunucularını ve örgütlerini, savaşlara ve çatışmalara karşı barışı, insani değerleri ve ruh sağlığı hakkını savunmaya çağırıyoruz.
Değerli meslektaşlarımız, savaşlar bir halk sağlığı ve ruh sağlığı sorunudur. Şiddeti giderek artan ve coğrafyalara yayılan savaşlar sadece insanlık için değil tüm canlıların yaşam hakkını elinden alan, sağ kalanlar için ise onarılmaz yaralar açarak ruhsal sağlığını ağır bir biçimde etkileyen yıkıma dönüşmektedir.
İnsanlık, Ukrayna’da başlayan savaşın ardından şimdi Filistin ve Ortadoğu coğrafyasında vicdanları yaralayan bir savaşı yaşamaya devam ediyor. Gazze bölgesinde, uygulanan tecrit ve yıkım insani değerlerin kabul edemeyeceği bir soykırıma doğru evrilmiş durumdadır. Her birimiz, parçalanmış, yanmış bedenlerin, güvenlik algısı yok edilmiş, en temel ihtiyaçlarından yoksun bırakılmış, yerinden yurdundan edilmiş insanların, bedenleri ve gelecekleri yok edilen çocukların, hiçbir yasayı ve insani değeri tanımayan şiddetin, Filistin halkının yaşam hakkının nasıl yok sayıldığına tanıklık ediyoruz.
∗∗∗
Gazze’de 15 binden fazla çocuğun öldüğü bu savaşta uluslararası kamuoyunun gözleri önünde suç işlenmektedir. Yasaların güvence altına aldığı hakların hiçe sayılabildiğini görmek, en az şiddet eylemlerinin doğrudan ya da dolaylı tanığı olmak kadar travmatize edicidir. Yaşanan tablo tek bir ülkenin, tek bir ulusun sorunu değil, insanlık onuru adına dünya üzerindeki tüm halkların sahiplenmesi gereken bir sorun halini almıştır. Devletler eli ile yapılan suikastlar çözümsüzlüğü daha da artırmaktadır.
Savaşlar halk sağlığı sorunu olduğu gibi aynı zamanda bir ruh sağlığı sorunudur, insanların kendi vatanlarında özgürce ve onurluca yaşama haklarının ellerinden alınması, öldürülmeleri, aç bırakılmaları, göçe zorlanmaları ve soykırıma uğramaları ise sessiz kalındığı müddetçe hepimizin faili olduğu bir insanlık suçuna dönüşmektedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan savaş suçlarına karşı başlayan insani değerler savunusu nasıl ki demokrasi ve bireyin haklarında evrensel normların oluşumuna katkı sağladı ise bugün de başlatılacak bu barış çağrısı, savaşa karşı duruş ve değerler savunusu mutlaka kazanım getirecektir. Yıkımların ardından değil tam da 15 binden fazla çocuğun öldüğü ve ölümlerin hâlâ sürdüğü bugün sessizliği bozup konuşmamız gerekmektedir.
Yakın tarih insan eliyle yaşatılmış, önlenebilir çatışmalar ile dolu. Elbette çatışmaların sonlandırılması öncelikle hükümetlerin ve başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çok uluslu birliklerin sorumluluğundadır. Diğer taraftan ağır insani dram ve soykırıma dönüşen bu süreçte siyasi aktörlerin ve devletlerin çözüm üretmekte yetersiz kaldığı, bu nedenle uluslararası sivil kamuoyunun dolayısıyle biz hekimler ile psikiyatristlerin aktif bir sorumluluk alması gerektiği ortadadır.
∗∗∗
Travmanın zihinlerde ve bedenlerde açtığı yaranın en yakın tanığı olan biz psikiyatristler, Ukrayna’daki savaşın, Filistin’de yaşanan ve Ortadoğu’ya yayılma eğiliminde olan katliamların insani değerlerde büyük hasar oluşturacağını, insanlığın bu yıkımdan yara almadan çıkamayacağını biliyoruz. Başta Nazizm döneminde yaşanan soykırım olmak üzere yakın tarihteki deneyimlerimizden de sessiz tanıklığın, yıkıma karşı suskun kalınmasının kısmen suça ortak olmak anlamına geldiğini, saldırıları meşrulaştırdığını biliyoruz. Vietnam’da, Serebrenitsa’da, Ruanda’da, Irak’ta Ezidi bölgesinde olduğu gibi katliamlar ve geri dönülmez yıkımların ardından değil, tam da bugün sesimizi çoğaltmalıyız. Coğrafi ve etnik taraflılıktan sıyrılarak ruh sağlığı için, geleceğimiz ve çocuklarımız için hekimliğin ve insanlığın değerlerine sahip çıkarak savaşların yayılmasına karşı durmalı, katliama ve katliamcılara karşı barışı ve yaşam hakkını savunmalıyız.
Yıllardır devam eden bir süreçte cereyan etmesi, çözümsüz olduğu anlamına gelmiyor. Savaş ve benzeri durumların büyük grupların psikolojik dinamiklerini nasıl harekete geçirdiğini, yıkım bir kez başladığında, sosyolojik ve psikolojik faktörler çalışılmadan bu sürecin durdurulamaz noktalara geldiğini tarihte pek çok kez yaşadık. Çözüm sürecinde aktif rol oynamak ve müzakerelerin toplumsal psikolojik dinamikleri üzerinde çalışmak üzere uluslararası psikiyatri camiasını göreve çağırıyoruz.
∗∗∗
Tam da insan olmak, hekim olmak, sağlık çalışanı olmak adına ve geçmişten getirdiğimiz güç ve umut ile tüm psikiyatri topluluklarını, sağlık çalışanlarını, insan hakkı savunucularını ve insan hakkı örgütlerini, failin kim olduğuna, kimlerin zarar gördüğüne bakmadan savaşlara ve çatışmalara karşı barışı, insani değerleri ve ruh sağlığı hakkını savunmaya çağırıyor, her türlü göreve ve katkıya hazır olduğumuzu, barış adına eyleme geçmek için tüm gücümüzle burada olduğumuzu haykırmak istiyoruz.
Barış içinde, bilimin ışığında, herkes için eşit ve güvenli bir dünya dileği ile…