Google Play Store
App Store

Almanya’da liberal ortaklarının koalisyondan ayrılmasıyla Federal Meclis’te azınlığa düşen hükümetin başındaki sosyal demokrat Olaf Scholz, iki buçuk ay sonra gerçekleştirilecek erken genel seçimlere “barışın şansölyesi” imajıyla hazırlanıyor.

Merkez sağ ve liberal muhalefet partilerinin Ukrayna’ya yeterli askeri yardımda yapılmadığı suçlamaları sürerken koalisyon ortağı Yeşiller tarafından da yıpratılan Scholz, bu tutumuyla 2002 genel seçim sürecindeki Gerhard Schröder’i hatırlatıyor.

O dönem de, şimdi olduğu gibi Almanya’da bir sosyal demokrat federal şansölyenin (başbakan) yönettiği SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ve Yeşiller koalisyonu vardı. Anketler bir önceki seçimde birinci parti olan SPD’nin büyük güç kaybettiğine işaret ediyordu. Ancak Schröder, ABD’nin birçok Batı ülkesini yanına alarak Irak’a açtığı savaşa Almanya’nın katılmasını kesin bir tavırla reddederek partisinin oy kaybını durdurdu ve Yeşillerle birlikte bir dönem daha hükümet olmayı başardı (kuşkusuz bu başarının ardında başka nedenler de var). Halkın büyük çoğunluğu Almanya’nın Körfez Savaşı’na katılmasına karşıydı, ama Meclis’teki merkez sağ ve liberal muhalefet, Amerika’nın yanında olmak gerektiğini savunuyordu, hükümet ortağı Yeşiller de şimdikine benzer bir tavır içindeydi, yani savaşa girmeye itirazları yoktu. Ancak Schröder ülkesinin NATO üyeliğini fazla tartıştırmadan “savaşa hayır” tutumunda ısrar ederek seçimi kazandı.

SPD YENİDEN YÜKSELİŞTE

Günümüzde de benzer bir durum yaşanıyor. Almanya, Batı ittifakının bir parçası olarak Ukrayna Savaşı’nda Rusya karşısında yer alıyor. Scholz, birkaç gün önce yaptığı ani Ukrayna seyahatiyle bunu gösterdi. Medya savaş içindeki ülkeyi boydan boya geçen trene binerken bizzat taşıdığı valizin içinde ne olabileceğini tartışırken o Ukrayna’ya önümüzdeki dönem 650 milyon avroluk askeri yardım paketini açıklıyordu.

Scholz’un paketi Leopard tankları, SİHA’lar, modern uçaksavar sistemleri gibi ağır silahlar içeriyor, ancak bunlar arasında modern Taurus füzeleri yok. Ancak Scholz, bu füzelerin Ukrayna’ya verilmesi halinde savaşın Almanya’yı da içine alacak şekilde yayılacağına işaret ederek (çünkü füzelerin kullanılması için Alman askerlerinin de orada olması gerekiyor, bu da Almanya’nın fiilen savaşa girmesi anlamına geliyor), bu konudaki hem Ukrayna’dan, hem diğer NATO başkentlerinden ve hem de ülke içindeki siyasi rakipleri ve hatta Yeşil ortaklarından gelen talepleri reddediyor.

Kamuoyu yoklamaları da halkın büyük çoğunluğunun, aynı gerekçelerle bu füzelerin Ukrayna’ya verilmesine karşı olduğunu gösteriyor. Anketlerde Almanya’nın da savaşa girmesinden endişe edenlerin oranı yüzde 60’ın üzerinde çıkıyor. Nitekim Scholz’un bu konudaki son çıkışlarının SPD’nin oy kaybını durdurduğu da görülüyor. Erken seçimin tarihi ve Scholz’un federal başbakan adaylığı tartışmaları sırasında anketlerde yüzde 14’e kadar gerileyen SPD, şimdi yeniden yükselişte.

Halkın füzeler konusundaki eğiliminin CDU Genel Başkanı ve merkez sağ partiler birliğinin federal başbakan adayı Friedrich Merz’i de etkilediği görülüyor. Kısa bir süre öncesine kadar her fırsatta Almanya’nın derhal Ukrayna’ya füzeleri vermesi gerektiğini savunan ve buna karşı çıkan Scholz’u ağır bir dille eleştiren Merz’in son açıklamasına bakılırsa, artık “hemen” değil, “Rusya hastaneler gibi sivil hedefleri vurmaya devam ederse” füzelerin verilmesini istiyor.

Bu arada başta Kiev olmak üzere çeşitli başkentlerden de Ukrayna’nın da Rusya’nın işgal ettiği bölgeleri çekilmesi talebinden vazgeçerek ateşkese yanaşabileceğine dair haberler gelmeye başladı. Scholz’un iki yıl aradan sonra Putin’le telefonlaşmasının, Kiev’e yaptığı son seyahatin bununla bir ilgisi var mı belli değil. Kimileri bütün bunların Trump dönemine ön hazırlık olarak değerlendiriyor.

Cepheden gelen son haberler Ukrayna aleyhine. Savaş yorgunluğunun böyle bir geri adıma neden olması da mümkün.

Bu söylentiler söz konusu ateşkesin korunması için Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya “barış gücü” konumunda askeri birlik göndermesine ilişkin senaryoları da içeriyor. Hem yeşil Dışişleri Bakanı, hem de sosyal demokrat Savunma Bakanı böyle bir şey olabileceğini söylediler. Scholz ise Ukrayna’ya askeri birlik göndermenin söz konusu olmadığını söylüyor.

“En kötü barış, savaştan iyidir!” diyerek noktalayalım şimdilik...