Seçime doğru nefesler tutulmuşken mevcut duruma dair bazı genel tespitler ve değişim isteyen yurttaşa son bir haftada düşen sorumluluklar üzerine bazı notlar paylaşmak istiyorum. 14 Mayıs günü, yalnızca ülkeyi 5 yıl kimlerin yöneteceğini seçmek için sandığa gitmiyoruz, halkı rehin almaya çalışan demokrasi ve emek düşmanı bir rejimin akıbetini belirlemek için oyumuzu kullanıyoruz. İslamcı – şovenist tahakkümü ortadan kaldırıp toplumca barışmanın, özgürleşmenin, kaybettiğimiz neşeyi yeniden kazanmanın şafağındayız. Yeter ki büyük bedeller ödenerek gelinen bu kavşakta bize düşen işi hakkıyla yerine getirebilelim.

* İktidar bloku “yenilmezlik iddiasını” tamamen yitirdiği 2019’dan bu yana belini doğrultabilmiş değil. Azalan gücünü zoraki müttefikler bularak telafi etme girişimi ise Saray’a güç kazandırmak yerine iktidar bloku içinde yeni krizler yarattı. Örneğin Hüda-Par hamlesiyle Erdoğan, milliyetçi konsolidasyon düşlerini kendi eliyle baltaladı, Trabzon’da tanık olduğumuz üzere milliyetçi kanadın öfkesini tetikledi. Yeniden Refah’ın ittifaka dâhil edilmesi de muhafazakâr tabanda beklenen etkiyi doğurmadı. Bu haliyle Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu alması mümkün görünmüyor. Üstelik Erdoğan’ın kazanamadığı bir siyasi denklemde AKP’nin ve MHP’nin Meclis’e girdikleri haliyle (dağılmadan) kalmaları çok ama çok zor.

* İktidar sözcüleri bir süredir muhalefeti açıktan tehdit ediyor. Bu tehditlerin en son halkası Bahçeli’nin geçtiğimiz cumartesi Yalova’da yaptığı konuşma oldu. Bahçeli mitingde “… Cumhuriyet Halk Partisi ve ittifak ortaklarını 14 Mayıs’ta acıklı bir son beklemektedir. Kılıçdaroğlu’nun ittifak ortakları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldıracaklarını vadediyor, Afrin’i geri alacaklarını söylüyorlar. Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” dedi. Sözünü ettiğimiz gözdağı çabalarının hedefinde zannedildiği gibi muhalif parti liderleri ya da kadroları değil doğrudan seçmenler var. Yurttaşta “bunlar her yola başvurur iktidarı vermezler” algısı yaratmayı gayret ediyorlar. Ancak kaybettiklerinde -şayet karşılarında kararlı ve güçlü bir irade görürlerse- pekâlâ gidecekler. O nedenle eforu panik yaratacak kaos senaryoları üretmek yerine değişim iradesini güçlendirmeye harcamak iyidir.

* Kemal Bey, iktidarın toplumu ayrıştırma stratejisine karşı birleştirmeyi tercih etti. Birbirine hiç benzemeyen liderler ve yurttaşlar aynı platformlarda sevgi sembolleriyle ve değişim iddiasıyla yan yana geldi. Eğer seçim nasıl bir siyasal rejim istediğimizle ilgiliyse en genel ifadesiyle muhalif yurttaşları birbirine düşürecek ifadelerden kaçınmak bir zorunluluktur. Bu zamana kadar Millet İttifakı’nın iç dengelerini, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ve Sosyalist Güç Birliği’nin seçim stratejilerini epey tartıştık. Bundan sonrası seçim sonrasına bırakılması bir muhasebedir. Kalan bir haftada Saray rejimine karşı mevzilenmiş toplumsal güçlerin enerjisini birbirine değil yenmek istedikleri özneye yöneltmeleri gerekir. 

* İnce’nin ve Oğan’ın adaylığının CB seçiminin ilk turda bitmesini zora sokma ihtimali yadsınamaz. Fakat her iki ismin adaylığını mevcut durumda bir “neden” değil bir “sonuç” olarak değerlendirmek mümkündür. O yüzden kalan bir haftada İnce ya da Oğan’ı ikna etmeye çalışmaktansa onlara oy vermesi muhtemel seçmeni kazanacak bir dil ve üslup geliştirmek hem seçim stratejisi olarak hem de 14 Mayıs sonrasını düşünerek yeğlenmesi daha makul olan bir yöntemdir. Zira İnce ya da Oğan’ı destekleyenlerin hepsi olmasa bile çoğunluğu Erdoğan’ın temsil ettiği ideolojiye mesafeli konumdadır. Bir başka ifadeyle birbirimizin hasmı değiliz. Bu gerçeği gözeterek hareket etmek hepimizin yararınadır.

* Büyükşehirlerdeki 2019 yerel seçim başarısında kadınların ve gençlerin değişim istemesi kilit bir öneme sahipti. Bu seçimde de öyle olacak. AKP’den başka bir iktidar görmemiş, kendi geleceğinden kaygı duyan gençlerin ülkenin önümüzdeki on yıllarını şekillendirme imkânı var. İlk kez oy verecek gençlere, bu seçimin aslında onların seçimi olduğunu arkadaşça ifade edelim. Gençlerin bir kısmının kafasının karışık olması kendi kabahatleri değil, o yüzden küstürmekten kaçınan bir tavırla onları dinleyelim. 

* Sandık güvenliğinin sağlanması seçimin ikincil bir konusu olarak görülemez. Son yerel seçimlerde sandık kurullarında görevi hakkıyla yerine getirmenin ne denli önemli olduğunu birlikte deneyimledik. CHP başta olmak üzere muhalefetin sandıklara sahip çıkma sorumluluğu olduğu kadar yurttaş olarak bizlerin de oy verdiği sandığı takip etmesinin hem hakkı hem de görevi olduğunu hatırlayalım. Bir tek oyun boşa gitmesine müsaade etmeyelim. 

* 14 Mayıs akşamında ve ertesinde sakin ama kararlı, barışçıl ama dirençli, sağduyulu ama cesaretli olmak büyük önem taşıyacak. Türkiye’de siyaset özneleriyle ve kurumlarıyla yeniden yapılanma sürecine girecek. Toplumsal dinamikler bu değişimin seyrini belirleyecek. Sonuç ne olursa olsun değişimin yönünün belirlenmesi mücadelesinde memleketinin cumhuriyetçilerinin, devrimcilerinin, ilericilerinin birbiriyle daha sıkı bağlar kurması, daha güçlü bir dayanışma örgütlemesi ve elini taşın altına koyması elzem olacak.