Seçimler, sorumluluk ve sol
Birinci görevimiz her şeye rağmen Kılıçdaroğlu’nu ilk seçimde seçtirerek Erdoğan’ı göndermekse, ikinci görevimiz de solun, devrimcilerin varlığını hem sandıkta hem sokakta göstermektir.
Bu gazetenin sütunlarında uzunca bir süredir, seçimlerin ilk turda bitmesine dair sorumluluk çağrıları yaptık. Bu çağrıların muhataplarından birisi tüm eleştirilerimize rağmen kuşkusuz 6’lı Masa denilen toplumun yüzde 40’a yakınının oyunu temsil eden yapıydı. Bu oluşumun belirleyeceği aday, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kaybetmesi için kendisi dışında kalan muhalefetin de desteğini alabilirdi. Kamplaştırıcı olmayan, İslamcı ya da ülkücü bağlantılı değil her kesimin gönül rahatlığıyla oy verebileceği bir kişiyle bu iş bitebilirdi.
Sosyalistler, devrimciler bu çabayı ikili bir görevin sorumluluğuyla sürdürdü.
Birincisi: Saray rejimi için bir referanduma dönecek olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin muhalefet tarafından kazanılarak Erdoğan’ın saraydan gönderilmesi. Bu görev kapitalist sömürü sistemini değiştirmeyecek ancak Saray faşizminin yenilmesi görevi yerine getirilmiş olacaktı.
İkincisi: Ülkede sarayla sınırlı olmayan sömürü ilişkilerinin, topluma yerleşmiş gerici örgütlenmelerin, emperyalizmle özellikle 50’lerde itibaren kurulan askerî, siyasi ve ekonomik bağımlılık biçimlerinin tasfiyesi için devrimci örgütlenme mücadelesi. Solun kendisini diğer düzen partilerinden (6’lı Masa vb... yapılardan) ayırması; kamuculuk, laiklik, bağımsızlık ekseninde devrimci/sosyalist bir politikanın öne çıkarılması bu görevin bir parçasıydı.
Bu sorumlulukla, birinci görev için kabul edilebilir bir aday çıktığında, solun, sosyalistlerin cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması ve tüm muhalefetin ortak adayının seçimi ilk turda kazanması için çalışması önemliydi. Bu konuda pek çok kesimle istişareler yapıldı. Aydın ve yazarlardan çağrılar yayımlandı. HDP’nin aday çıkarma ihtimali olursa seçimin ilk turda bitme ihtimali olmayacaktı. Bu yüzden o kesimin de oy verirken zorlanmayacağı bir adayın çıkması önemliydi. Nihayetinde 6’lı Masa Kılıçdaroğlu’nu aday gösterdiğinde tüm muhalefette “ortaklaşabilecek bir aday” olduğu, memleketin bu karanlık döneminin kapanma ihtimalinin doğduğu duygusu oluştu. Ancak aynı günün gecesi İYİ Parti’nin masadan kalkmasıyla birlikte, kimlerin isteğiyle olduğu belki yıllar sonra ortaya çıkacak olan, “milliyetçi-ülkücü” bir tepki hortladı. Oysa aynı kesimler Kılıçdaroğlu ile uzun süredir Millet İttifakı adı altında belediye başkanlığı seçiminden, belediye meclisine, neredeyse muhtarlıklara kadar ittifak halindeydi…
Düzen siyasetinin kariyerizmle, derin ilişkilerle, patronların ve çetelerin merkezde oluşuyla yoğrulmuş hayatı, bir kez daha ortaya saçıldı. O günlerde şöyle yazmıştık: “Çünkü sağ siyaset tarzı memleketin çıkarından çok kendi çıkarını öne koyan, ayrıştırıcı, maddi menfaat düşünen, kamplara dayanan bir politikadır. Toplumda egemen düşünce biçimi, sol siyasetin kodları olmadıkça bu rejimle hesaplaşmak da mümkün değildir.”
İşte o gün toplumun gözünde faş olan, hatta halkın belli kesimi için “Belli ki herkes menfaat peşinde o zaman neden alıştığımız AKP’den kopup macera arayalım” düşüncesinin belirginleştiği, kararsızların bir nebze de olsa AKP’ye dönmesine neden olan bu siyaset, sonrasında da başkaları tarafından sürdürüldü. Aynı sağ zihniyet, kendisine sağcı demese de, “orta yoldan”, kestirmeden kendisini medyatik ve popüler hale getirecek parti ve figürleri de ortaya çıkardı. M. İnce gibi kimi adaylar, Erdoğan gitmese de olur, en azından muhalefet dağılır bize de yer açılır, düşüncesiyse Saray’ın dümenine su taşımaya başladılar.
İşte tüm bunlar ikinci görevimizin önemini tekrar ortaya çıkardı. Düzen dışı, temiz, sorumlu, devrimci bir siyaset… Bu karmaşık, menfaate ve derin ilişkilere dayalı dehlizlerden tek çıkış, halkın kendi iradesini kendi örgütlenmeleriyle eline almasından geçer. Bu da doğru, gerçek sol politikalarla mümkündür. Esas sorumluluk budur.
Önümüzdeki seçimde bu sorumluluğa sahip olanların pusulada yer alması önemlidir. Birinci görevimiz her şeye rağmen Kılıçdaroğlu’nu ilk seçimde seçtirerek Erdoğan’ı göndermekse, ikinci görevimiz de solun, devrimcilerin varlığını hem sandıkta hem sokakta göstermektir. Bundan sonrası için de halkın kendi geleceğini kendi elleriyle yaratacağı bir örgütlenmeyi gerçekleştirmektir.
Bir devir kapanıyor. Öyle ya da böyle… Yeni bir devri birlikte açabilmek için devrimciler hayatı örgütlemeye aday. İşte sorumluluğumuz, kendi adaylarımıza, kendi hayatlarımıza sahip çıkma sorumluluğudur.