Google Play Store
App Store

Sonuçları itibariyle toplumun geniş kesimlerinde büyük bir hayal kırıklığı yaratan bir seçim sürecini geride bıraktık.

Pek çoğumuzun tahmini ve beklentisi, içinden geçtiğimiz bu ekonomik, toplumsal alt üst oluşun sorumlusu olan siyasi iktidarın, referandum niteliği taşıyan bu seçimlerde çoğunluk desteğini alamayacağı yönündeydi.

Öte yandan ülkenin içinde bulunduğu durumun neredeyse hiç tartışılmadığı bir seçim süreci yaşadık. Bu süreçte toplumun gerçek sorunları ve ülkenin geleceği yerine, iktidarın yarattığı kirli bir algı çalışması siyasetin merkezine yerleşti.

Devletin ve medyanın tüm imkanlarının seferber edildiği, yalan ve dezenformasyon üzerine kurulu adaletsiz ve şaibeli bir kampanya dönemi tüm ülkeyi teslim aldı. Tüm bunlara rağmen, uygulanan baskı ve kara propaganda yöntemleri Türkiye toplumunun değişimden ve demokrasiden yana iradesini teslim alamadı.

Seçmenlerin neredeyse yarısı, kendisini hedef alan devlet düşmanlığına boyun eğmeyerek iradesini korkusuzca ortaya koydu.

TOPLUMU ANLAMAK TOPLUMU DEĞİŞTİRMEK

Bu ülkenin geleceğinden hiçbir zaman umudunu kesmeyen bizler, geleceğe ilişkin beklenti ve çıkarımlarımızı da bir umut penceresinden bakarak yapıyoruz. Oysa ülkenin geleceğine değil, günceline ilişkin değerlendirmelerimiz acı gerçekliğe daha yakın oluyor.

20 yılı aşan AKP iktidarının kendisinden önceki diğer tüm iktidarlardan farklı olarak toplumu radikal biçimde dönüştürme hedefi olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Eğitimden gündelik ilişkilere kadar hayatın her alanında uygulanan sistematik politikalarla toplumun muhafazakarlaştırıldığını sürekli olarak tekrarlıyoruz.

Devletin artık parti devleti haline getirildiğini, devlet kurumlarının parti kadrolarıyla doldurulduğunu, tarikat-cemaat ilişkilerinin toplumun tüm hücrelerine sirayet ettiğini söylüyoruz.

Medyanın tümüyle iktidar kontrolünde olduğunu, iktidarın hem devlet organları hem de medya eliyle toplumu manipüle ettiğini; Televizyon dizileri, tartışma programları aracılığıyla sahte bir tarih, sahte bir gerçeklik yarattıklarını söylüyoruz.

Kriz koşulları altında yoksullaşan toplumun devlet yardımlarına, cemaat ağlarına muhtaç hale getirildiğini ortaya koyuyoruz.

Bu sistematik politikalar topluma nüfuz etmiş durumda ve toplumun önemli bir kısmı bu etki alanında bulunuyor. Seçimlere dair beklentimizi ise ne yazık ki biraz da iyimserlikle, bütün bunlar hiç olmamış gibi oluşturuyoruz…

İdeoloji dediğimiz şey tam olarak budur: Toplumun önemli bir kısmı gerçekliği olduğu biçimiyle değil, kendisine aksettirildiği biçimiyle görüyor. Dahası bu çarpıklığı gerçek olarak kabul ediyor.

Yıllardır devam eden bu sistematik ideolojik tahakkümü, bağımlılık ilişkilerini, çıkar birliklerini kısa bir sürede, bir seçim kampanyası ile ters yüz etmenin, dağıtmanın mümkün olmadığını gördük, görüyoruz.

Toplumsal yaşama etki etmeden, toplumu dönüştürmeden sandık sonuçlarını değiştirmenin mümkün olmadığını artık çok daha iyi biliyoruz. Seçimlere biraz da bu bilinçle yaklaşmak gerekiyor.

SANDIĞIN ÖTESİNDE

Seçim sonuçlarını kazan-kaybet ikilemi üzerinden değerlendirmek hem iktidar hem de muhalefet açısından oldukça yanıltıcı sonuçlar doğuracaktır. Ülkedeki seçmenlerin yarısının tek adam rejiminin karşısında, demokrasiden yana tutum aldığı bir tabloyla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu kesimlerin iradesi ve talepleri yok sayarak ne ülke yönetilebilir ne de muhalefet yürütülebilir.

Bizler sandıkta güçlü biçimde yan yana gelen bu birlikteliği büyütmek için çalışmaya devam edeceğiz. Bizler bu ülkenin geniş kesimlerinin sahip çıktığı eşitlik, özgürlük, laiklik, bağımsızlık,  ve demokrasi taleplerini savunmaya devam edeceğiz.

Önce sokakları geri alacağız, sonrası zaten kolay…